Gün doğdı şah-ı âlem uyanmaz mı hâbdan
Kılmaz mı cilve hayme-i gerdûn-cenâbdan
Yollarda kaldı gözlerümüz gelmedi haber
Hâk-i cenâb-ı südde-i devlet-me’âbdan
Reng-i izârı gitdi yatur kendü huşk-leb
Şol gül gibi ki aynı düşüpdür gülâbdan
Gâhî hicâb-ı ebre girür husrevâ felek
Yâd eyledükçe lutfunı terler hicâbdan
Tış-ı sirişki yirlere girsün duâm odur
Her kim gamundan ağlamaya şeyh u şâbdan
Yansun yakılsun âteş-i hecrünle âfitâb
Derdünle kara çullara girsün sehâbdan
Yâd eylesün hünerlerüni kanlar ağlasun
Tîğun boyunca karaya batsun kırâbdan
Derd ü gamunla çâk-i girîbân idüp kalem
Pîrâhenini pârelesün gussadan alem.
Açıklaması:
Güneş doğdu; âlemin padişahı daha uykudan uyanmayacak mı?
Gökyüzü gibi yüce ve şerefl i çadırından yüzünü göstermeyecek mi?
Gözlerimiz yollarda kaldı; devletin sığıncı olan padişahın yüce eşiği katından bir haber gelmedi.
Yüzü sararmış ve dudakları kurumuş bir hâlde yatıyor. Sanki suyu alınmış bir gül…
Yaşlı olsun, genç olsun, her kim onun üzüntüsü ile ağlamazsa, duam odur ki; gözyaşı çocuğu yere girsin (onun gözyaşı pınarları korusun).
Ey padişah; felek zaman zaman bulutların perdesine bürünür ve lutfunu hatırına getirdikçe, utancından terler.
Güneş senin ayrılığının ateşi ile yansın yakılsın.
Senin dert ve eleminle, buluttan kapkara çullara girsin.
Siyah ve eski püskü elbise giymek, matem alâmetidir.
Şâir, güneşin padişahın matemini tutarak kapkara bulutların arkasına girmesini istemektedir.
Kılıcın, savaşta gösterdiğin başarıları ve hünerleri hatırlasın ve boylu boyunca kının karasına batsın da bir daha çıkmasın.
Kalem, senin acınla ve üzüntünle yakasını yırtsın; sancağın alemi de, sıkıntısından gömleğini parçalasın. |