DİYK üyesi Enbiya Yıldırım’ın öve öve bitiremediği Seyit Kutup, İslam’da nasıl izler bırakmıştır devam edelim…
Seyit Kutup, hayatını iki döneme ayırmaktadır. Birincisi, sosyalizme yöneldiği ve daha çok edebî çalışmalara ağırlık verdiği dönemdir. Kendisi hayatının bu devresini sonradan “cahiliye dönemi” olarak anacaktır. O, sosyalizm davası uğruna hapse dahi girecektir.
Hapiste iken ne olduğu, kimin tesiri altında kaldığı, kimlerle düşüp kalktığı bilinmez. Şurası malumdur ki, o artık güya İslam’a yönelmiştir. Güya diyorum zira onun bu yönelmesi Peygamber Efendimize ve O’nun yolundaki âlimlere bir bağlılık değildir. Arapça bilmesinden istifade ile İslam’ı kendi şahsi anlayışına göre yorumlamasıdır…
Hapisten çıktıktan sonra da İslam adına birçok kitap kaleme aldı. Ancak mehazları ve kaynakları, Selefî itikatlı mezhepsiz İbn-i Teymiyye, İbn-i Hazm, eski Kahire müftüsü mason locası başkanı Muhammed Abduh ve Karadavi gibi hep bid’at ehli kişiler olacaktır.
İngilizler İslam dünyasına büyük ölçüde hâkim olmalarıyla birlikte, yerli devşirmeler yetiştirmek için çeşitli metotlar geliştirmişlerdir. Buna göre bidat ehli birinin nerede eğitim gördüğüne, yüksek lisans veya doktorasını nerede yaptığına, kimlerden burs aldığına hiçbiri olmazsa hapse atıldığında yoldaşlarının kimler olduğuna ve kimlerden etkilendiğine bakacaksın!
Çünkü ne gariptir ki bizde hapse düşmek sanki kahramanlığın şiarı imiş gibi verilmektedir! Hırsız da düşer hapse arsız da, Ehl-i sünnet bir mücahid de atılabilir hapse bid’at ehli sapık da. Asıl olan kişinin işi veya fikridir.
İşte Seyit Kutup da bu hapishane devresinde yeni bir çehreye bürünmüştür. O artık sosyalizm ile İslam’ın karşılaştırmasını yapan bir “düşünür”dür. Ancak bunu yaparken İslam’ı kafasına göre yorumlamakta veya bid’at ehlinin görüşlerinden etkilenmektedir. Hatta sosyalizmden tam manasıyla sıyrılamamış olup bazı konularda İslam ile sosyalizmin sentezini yapacak bir raddeye düşmüştür!
Onun bu girişimi İslam düşmanlarınca “dinde reform” diye parlak cümlelerle servis edilmiştir. Bozuk fikirleri uzun yıllardır bilhassa ülkemizde, İmam Hatip’e yeni başlayan gençlere sinsice şırınga edilmiştir. Kafasına göre yazmış olduğu tefsiri, “İslamcı” denilen bazı basın organlarında şaşaalı reklamlar ile tanıtılmış ve tercüme edilerek her eve sokulmuştur.
Dinde reform denilen şeyin kişinin itikadını bozmak, İslam’ın pak ve temiz suyunu bulandırmak olduğunu anlamayan veya anlamak istemeyenler bunu bir maharet gibi görmüşlerdir. Dinde reform; İslam’ı günümüz insanının anlayacağı şekilde anlatmak değil onda yeni bir çığır açmaktır. Onu farklılaştırmaktır. Resulullah Efendimizin yolunu bozmaktır. Biraz Arapça öğrenenlere kafasına göre İslam’ı yorumlama hakkını vermektir.
Bakınız Seyit Kutup’un en dikkat çekici özelliklerinden biri, Hazreti Osman Efendimiz başta olmak üzere, birçok Eshaba ve Ehl-i sünnet âlimlerine saldırmasıdır.
Hazreti Osman’a iftiraları!
Seyit Kutup “Cihan Sulhü ve İslam” isimli kitabında şöyle yazmaktadır: “Yönetimin hakikati hakkındaki bu tasavvur Osman zamanında değişmiştir.”
O bu ifadesi ile Peygamber Efendimiz, Hazreti Ebubekir ve Hazreti Ömer döneminde yönetim ve mali işlerin İslam’ın ruhuna uygun olarak yürütüldüğünü ama Hazreti Osman dönemine gelindiğinde kendisinin yukarıda tasavvur ettiği hakikatin değiştiğini yani, Hazreti Osman’ın yönetim ve mali işlerde kendisinden önceki halifeler gibi davranmadığını belirtmektedir.
Yazısının devamında “Burada Osman’ın zayıf ve yumuşak huyu, akrabalarına olan korumacı ve şefkatli tutumu, İslam’ın ruhuna aykırı tasarruflarının başlamasına sebep olmuştu. Etraflarındaki sahabeler ise bu tasarrufların çoğunu yadırgamış ve karşı çıkmıştır. Bu tasarrufların birçok kötü sonu ve İslam’a zararlı fitneler doğuran sonuçları olmuştur” demektedir.
Bir insan Ehl-i sünnet itikadından sapmaya görsün neredeyse her sözü hataya kapı aralar. Onun için bu tiplerin eserlerini okurken daima teyakkuz üzere olmalısınız. Bakınız hayır ve şer Allah’tan olduğu halde Seyit Kutup bunu talihe veya tesadüflere bağlamaktadır. Ve şöyle demektedir:
“Pek yaşlı olan Osman’ın hilâfete geçmesi kötü bir talihin eseridir.” O şanlı sahabinin, o yaşta Müslümanların başına geçmesi Cenab-ı Hakk’ın bir takdiridir. Burada itham ve suçlama gerçekte kime yapılıyor düşünmek gerekir!
Seyit Kutub’un, Hazreti Osman Efendimiz hakkındaki iftiraları bunlarla da bitmiyor. Hiçbir kaynak göstermeden şöyle devam ediyor:
“Osman, Müslümanların mallarını gelişigüzel harcamıştır. Çok müsrif idi. Zübeyr’e 600.000, Talha’ya 200.000, Mervan’a ise Afrikıyye haracının beşte birisini verdi. Eshab ve bilhassa Ali bin Ebi Talib bunları işitince onu azarladı. Muaviye’nin mülkünü genişletip Filistin’i de ona verdi. Akrabalarını vali yaptı. Bu İslam’ın ruhuna aykırı idi.”
Yine aynı kitabın 187. sayfasında diyor ki:
“Sahabe, Osman’ın İslam ruhundan ayrıldığını görüyorlardı. Ve İslam’ı kurtarmak, halifeyi de sıkıntıdan kurtarmak için Medine’ye toplanıyorlardı. Halife ise yaşlanmış, kocamış hâliyle Mervan’a hükmedemiyordu. Osman’da İslam ruhu vardır dememiz zordur.”
Bendeniz Hazreti Osman hakkındaki bu ifadeleri lise tarih ders kitaplarında aynen okumuştum. Özallı yıllarda sırf bu ifadeleri değiştirebilmek için bir lise ders kitabı hazırlama heyetine dâhil oldum. Fakat konuyu doğru olarak anlattığım yazılar Talim ve Terbiye Kurulu’ndan asla geçmedi!.. “O ifadeler aynen kalacak” dendi. Bu durumda heyetten çekilmek zorunda kaldım. O dönemde farklı kitap yazımlarının bir aldatmaca olduğunu tarihimize ve dinimize vurulan darbelerin aynen devam ettirildiğini anlamıştım. Şu güne kadar da aynen devam etmedi mi?
Zira asıl vurmak istedikleri noktalar asla değişmiyordu.
Sonradan anladık ki bu fikirlerin kaynağı da Seyit Kutup ve Mevdudi gibi bid’at ehilleri idi. Dinde reform diyen din yıkıcıları ve Eshab-ı kiram düşmanları idi.
Dolayısıyla Seyit Kutup, iyi bir adamdır diyerek eserlerini gençlere tavsiye edenler şunu idrak etmelidir. Bunlar kim olursa olsun, bu iftiraların da doğru olduğunu kabul etmiş ve hatta savunmuş olur. Bu durumda, Seyit Kutup’ta İslam’ın ruhu vardır diyenlerde, İslam’ın ruhu vardır denebilir mi?
İslam’ın ruhu kimde yok?
Hazreti Osman Efendimiz, Resulullah Efendimizin cennetle müjdelediği on kişiden biri idi. Neredeyse bütün malını Allahü tealanın yolunda sarf eyledi. Resulullah Efendimizin kızı Hazreti Rukiye ile evlenmişti. Vefat edince ikinci kızı Hazreti Ümmü Gülsüm ile de evlenerek “zinnureyn”/iki nur sahibi lakabını aldı. Hakkında kendisini medh ü sena edici onlarca hadis-i şerif bulunmaktadır. Başta Hazreti Ali Efendimiz olmak üzere bütün Eshabın ittifakıyla, biat edilerek halife seçildi.
Seyit Kutup işte bu büyük sahabeyi müsriflik ve beytül maldan yolsuzluk yapmakla suçlamaktadır!.. İhtiyar ve akli dengesinin yerinde olmadığını söyleyip, icraatları için, “İslam ruhuna aykırıdır” ve “Osman’da İslam ruhu vardı dememiz zordur” diyerek, itham etmektedir. Bu öylesine ağır bir ithamdır ki kişiyi küfürle itham etmeye kadar varır. Düşünelim ve az fikredelim. “Onda İslam’ın ruhu yoktur” ne demektir veya Hazreti Osman hakkında insanları şüpheye düşürücü ifadeler kullanmak nasıl bir zihniyettir?
Bu reformist iftiracı, Hazreti Osman Efendimize “müsrif” tabirini yakıştırırken Cenab-ı Hak bu konuda kelamında ne buyurmaktadır, tefsir yazarken hiç görmedi mi acaba?
En’am suresi 141. ayetinde; “İsraf etmeyin. Muhakkak Allah, müsrifleri sevmez.”
İsra suresi 27. ayetinde ise: “Müsrifler (malını boş yere harcayanlar) Şeytan’ın kardeşleri oldular. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.”
Bu âyet-i kerimelerde Cenab-ı Hak; “müsriflik yapanlar Şeytan’ın kardeşleridir, müsrifleri Allahü teala sevmez” diye açık bir şekilde bildirmektedir. Buna göre Seyit Kutup yukarıda yaptığı iftira ile Hazreti Osman Efendimize dolaylı olarak, -hâşâ- “Şeytan’ın kardeşi” demiş olmaktadır. Ayrıca, Allahü tealanın da sevmediği bir kişi olarak göstermektedir… İşte bunların “dinde reform” dedikleri şey temelde Eshab-ı kirama, müctehid din adamlarına ve mezheplere düşmanlıktan başka bir şey değildir.
Bütün Eshab ittifaken, -hâşâ- hata yaparak Allahü tealanın sevmediği ve Şeytan’ın kardeşi olan birini mi halife seçtiler? Bu yalan ve iftiralar, sadece Hazreti Osman Efendimize yapılan bir hakaret değil, başta onun cennetlik olduğunu bildiren Allahü teala hazretlerine ve bunu müjdeleyerek haber veren Resulullah Efendimize, Eshabın tamamına, Tabiine ve bunlara bu şekilde iman edip, günümüze kadar gelen bütün Ehl-i sünnet toplumuna karşı, yapılan aşağılık bir saldırıdır!..
Bizler, şanlı Peygamber Efendimizin hadis-i şeriflerine mi, yoksa ne olduğu belirsiz bu reformistin sözüne mi bakacağız?
TEFEKKÜR
İtikadın bilmeyen, bid’at yoluna sapar
Mürşit sanır kendini, dem-be-dem fitne saçar
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
03.02.2023
Türkiye Gazetesi
Allah, sizden razı olsun. Emeğinize ve yüreğinize sağlık sayın hocam. Hayırlı geceler.