İsrail’in Filistin’e insani ve ahlaki olmayan saldırıları acımasızca devam ediyor. Özellikle bebekler ve çocuklar hedef alınarak tam manasıyla Filistin’de soykırım uygulanıyor.
Gazze’yi vurmaya devam eden İsrail yeni hedeflerini de belirliyor. Batı Şeria Lübnan ve Bölgenin büyük şehirlerinden Han Yunus birinci hedef olarak duruyor. Bütün bu gelişmeler İsrail’in durmayacağını gösteriyor.
Zaten durması da yeni saldırıları için hazırlık manasına geliyor. İşte güya ateşkes dediği devrede Gazze’deki tünelleri deniz suyuyla doldurmak için faaliyetine zemin hazırladı.
İsrail için savaşı başlatmak çok kolay. Nitekim ateşkes daha dolar dolmaz İsrail ordusundan Hamas’ın insani arayı ihlal ettiği ve savaşın yeniden başladığı duyuruldu. Yani kazara sapan taşı ile bir taş atılsa İsrail onu dahi savaş sebebi yapacak tıynette ve anlayıştadır.
Artık Gazze Şeridi’nin güneyindeki en büyük yerleşim yeri Han Yunus’u da savaş alanı ilan eden İsrail ordusu; bir taraftan da savaşın bir sonraki aşamasına hazırlıklar planlıyor. Gazze’de yaşayanların tahliyesi için güvenli alanları gösteren haritalar yayınlanıyor.
İsrailli siyasi analist Nahum Barnea, “İsrail ordusunun Han Yunus’taki kara operasyonu kapsam ve güç açısından Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki kara operasyonuna benzer olmayacak” ifadelerini kullandı ve Han Yunus’taki kara saldırılarının on gün ila iki hafta arasında süreceğini belirtti. Ardından Gazze Şeridi ile İsrail’in güneyi arasında tampon bir bölge kurulacak mesajını verdi.
Evet İsrail bölgeyi kana ve ateşe boğmaya devam edecek. Bugün bu korkunç katliamları pervasızca seyredenler, yarınlarda İsrail ateşinin kendilerini de yakmaya başlayacağını dehşet içerisinde fark edeceklerdir.
Selim Han ve Tomanbay
Han Yunus 507 yıl önce de bir çatışmanın eşiğindeydi. Fakat ne kadın ne çocuk ne de sivil öldürülüyordu. Sadece harp kanunları işliyordu.
Yavuz Sultan Selim Han Mercidabık savaşından sonra Memluk tahtına geçen Tomanbay’a zaimlerden Çerkez Murad Bey’le bir name göndermişti. Selim Han öncelikle savaşın önünü kesmek istiyordu. Namesinde şöyle sesleniyordu:
“Cenab-ı Hakkın yardımı ile Sevgili Peygamberimizin nuru yolumun rehberi olup Allah ve Resulünün düşmanlarını dağıtmak niyetiyle İslam’ın ana caddesinden bid’at dikenlerini kaldırmak üzere gayret dizginlerini çekmiş bulunmaktayım. Asıl maksadım Erdebil Rafızîlerinin başbuğu bozgunluğa batmış İsmail’i ezmek ve Acem diyarını Ehl-i sünnet inancında olanlara yurt kılmak ve hak mezhep ilkelerini o ülkelerde yaymakla cihandarlık töresini yerine getirmektir.
Bunun içindir ki zafer sahibi askerlerimle ol yöne yönelmeye niyet ederek yola çıktım. Onun varlık ağacını kökünden devirmek, göze aldığım ve ödenmesi gereken borcum olmuştu. Lakin akılsız Gavri, düştüğü hırsla zaferleri gölge edinen askerlerimin yolunu kesince, ‘önce yoldaki engelleri gider’ özdeyişine uyarak kılıcın yalazasıyla onu ve yoldaşlarını yokluk kapısına ilettim ve unutulmaz bir ders verdim.
Zamanın akışı darda kaldı andan
Zaman ki zamaneye vermedi aman…
Cihanı Yaratanın yoldaşlığıyla ol topraklara sahip ve hâkim oldum. ‘Komşusuna sıkıntı verenin evini Allah sıkıntıya düşene armağan eder’ atasözü gereği ol sıkıntı verici komşu ve edepsizler başbuğu elinde olan diyar adamlarımın yönetimine girip adaletle idare edilmeye başlandı. Halkın işlerine düzen vermek huzurunu sağlamak ve Beytü’l-harem mahfillerini hazırlamak, bundan böyle gem almaz atımın boynuna borç olmuştur.
İmdi gerektir ki, sen dahi ol kötü kişinin gidişinden ve serkeşlik atına binişinden uzak durasın. Anın başına gelen ürkütücü olaydan ibret alıp öğüt tutasın.
Anın hâlinden kendi hâlin hesap eyle!
Şanlı adımızla paranı tazele. Bağlılık duygularıyla minberlerde hutbelerde ulu adım söyle. Mutluluk saçan kapıma gelip ulu tahtıma yüz sür.
Şayet bana itaat etmezsen Mısır’a gelirim. Bu da sana ve askerlerine acı bir ölüm getirir…”
Han Yunus muharebesi
Mektubun tesirinde kalan Tomanbay, Selim’in şartlarını kabul edip sulh yapmak istedi ise de yanında bulunan emirler, şiddetle karşı koyarak elçiyi öldürdüler.
Tomanbay ardından emirlerinden Canberdi Gazali’ye Şam naipliğini vererek beş bin okçu mızraklı birlik ile Gazze bölgesine gönderdi. Canberdi Gazali padişahın geri dönmesi ile birlikte Şam diyarına yeniden hâkim olacak ve eski kanunlarını yürürlüğe koyacaktı.
Anlaşılacağı üzere yeni Memlük sultanı ve Mısır beyleri Suriye ve Kilikya’nın zaptını geçici görüyorlar Yavuz’un da Cengiz ve Timur Han gibi Mısır üzerine gelemeyerek Suriye ve Filistin’den döneceğini düşünüyorlardı.
Ariş denilen bölgeye gelen Canberdi Gazali, Sinan Paşa’nın Remle’de olduğunu haber alınca daha ileriye gidemedi. Arap kabilelerini teşkilatlandırarak pusu yerlerine gönderdi. Sinan Paşa’nın üzerine gelmesi karşısında araya alıp vur-kaç taktikleriyle bozmayı planlamıştı.
Sadrazam Sinan Paşa ise önce etrafa Şam’a döneceği haberini yaydı. Remle’den karanlık bir gecede çıkarak Şam’a doğru harekete geçti. Bir süre yürüdükten sonra, yön değiştirerek Han Yunus’a doğru döndü. Burada Çerkes-Kölemenliler ile karşı karşıya gelmiş oldu.
Osmanlı tarihinde ilk Gazze Savaşı olarak bilinen bu savaş burada yapılacaktı. Disiplinli ve tecrübeli Osmanlı kuvvetleri hemen savaş düzeni aldılar. Sağ yanda Teke Beyi Ferhat Bey’in kuvvetleri, ortada Sadrazam Sinan Paşa, sipahiler ve yeniçeriler, sol tarafta ise Gazze Beylerbeyi Mehmed Bey savaş alanında yerlerini aldılar. Bir tabur kadar da toplar mevzilendirilmiş ateşe hazır hâlde bekletiliyordu.
Mısır kuvvetleri ise; sağ tarafta Gazi Bey ve kuvvetleri, orta alanda Canberdi Gazali ve kuvvetleri, sol tarafta da İskenderiye Beyi Hüdaverdi Bey ve kuvvetleri 28 Ekim 1516 tarihinde yerlerini aldılar.
Topçu ateşi desteği altında taarruza ilk olarak Osmanlı kuvvetleri başladı. Bu ilk taarruzda Osmanlı kuvvetleri başarı elde ettiler, Mısırlılar karşı koyamadılar, geride bulunan bir geçide doğru geri çekilmeye başladılar. Ve geçidi tutmaya başladılar. Amaçları Osmanlı kuvvetlerini üzerlerine çekerek burada sıkıştırmak ve imha etmekti.
Durumu çok iyi takip eden Sinan Paşa, karşı tarafın bu hilesini boşa çıkarmak amacıyla, yeniçerilerle diğer yayaları, boğazın açığından ve iki yandan ilerletti.
Osmanlı kuvvetleri boğazı aşıncaya kadar bu kuvvetler Mısır kuvvetlerini sürekli olarak ok yağmuruna tuttular. Bir taraftan da tüfek ateşleriyle onları hareketsiz bıraktılar. Topçuların da bitmek tükenmek bilmeyen ateşleri karşısında hareketsiz kalıp, kıpırdayamayan Mısır kuvvetleri, çareyi yalnızca çekilmekte buldular ve daha gerilere doğru çekildiler…
Karşılıklı çatışmalar akşama kadar sürdü. Memlukler yıllardır savaşlarda pişmiş Osmanlı cengaverleri karşısında çaresizce direndiler. Sonuç felaket olmuştu.
Savaşta Memlükler dokuz bin civarında ölü verirken Canberdi Gazali kalan bin atlısı ile perişan bir hâlde Mısır’a doğru kaçmaya muvaffak oldu. Mısırlılar, savaş alanında çok miktarda ganimet bırakmışlar ve bayrakları da ele geçirilmişti.
Zaferi kazanan Sadrazam Sinan Paşa ertesi sabah Gazze’ye geldi. Yavuz Sultan Selim Han’a zaferini bir mektupla bildirdi.
Böylece bugün kan ve ateş içerisinde büyük felaketler yaşamakta olan bölge, tamamen Osmanlı hâkimiyeti altına girmiş ve asırlar boyunca devam edecek sulh, sükûn ve insanlık devresine adım atmış bulunuyordu.
İnşallah o günler tez vakitte yine gelecektir…
TEFEKKÜR
Bir dîdede kim nûr-i hakîkat ola eyler
Âyine-i emr üzre ferdâyı temaşâ
Bursalı Tâlib
(Bir gözde hakikat nuru varsa,
Olaylar aynasında geleceği seyreder.)
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
08.12.2023
Türkiye Gazetesi
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/kose-yazilari/prof-dr-ahmet-simsirgil/israil-han-yunusta-641000