Bundan 113 sene önce, 5 Ekim 1908 günü Bosna Hersek’i Avusturya Macaristan İmparatorluğu tek taraflı bir kararla ilhak etmiş bulunuyordu.
1463 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından fethedilen Bosna-Hersek’te Osmanlı idaresi süresince halkın büyük bir bölümü İslamiyet’i kabul etmiş bulunuyordu. Bunun neticesi olarak ülkede, Osmanlı-İslam kültürü süratle gelişmiş ve kökleşmişti.
Artık Saraybosna, Mostar, Travnik sanki birer Anadolu şehri gibi idiler. Camileri, mescitleri, medreseleri, çeşmeleri, hamamları ve köprüleri ile Türk İslam medeniyetinin bütün unsurlarına sahiptiler. Bosna halkı İslam’a ve Osmanlıya gönülden bağlı bulunuyordu.
Dile kolay tam dört yüz on beş yıl bizimle beraberdiler. Ne hazindir ki, Fatih Sultan Mehmed Han’ın yâdigârı bu büyük ülke ile bağımız tek yönlü bir kararla Avusturya’nın “burası benim” demesi ile bitmiş bulunuyordu.
O gün Osmanlı Devleti’nin idaresinde başrolde bulunan İttihatçılar, bu hadiseye ne tepki verdi kim söyleyecektir?
Hiç lise ders kitaplarında okudunuz mu? Bu yazıyı okurken araştırma yapmadan aklına bir şeyler gelen oluyor mu?
Ne acıdır ki olmayacaktır. Belki bizden daha fazla Rusya’da Sırbistan’da olacak ancak bizi onlardan daha fazla etkilemeyecektir.
Neden?
Zira biz “II. Meşrutiyet bayramı”nı(!) kutluyorduk. Oynuyor tepiniyorduk. Meşrutiyet gelmişti. Onun yanında Bosna’nın Mostar’ın, Vişegrad’ın Yayça’nın Yenipazar’ın ne önemi olurdu!
Bizim ne işimiz vardı. Bosna’da, Hersek’te, Banyaluka’da. Yere göğe sığdıramadıkları Meşrutiyet meclisi, “Biz işimize bakalım ve bayramımızı kutlayalım” düşüncesindeydi
Aslında Bosna Hersek’in işgal edilmesinin yolu 1878 yılında başlamıştı.
Osmanlıda yine bir darbe dönemi idi. Abdülaziz Han tahttan indirilmiş şehit edilmiş yerine geçen V. Murad Han üç ay saltanat sürebilmiş ve II. Abdülhamid Han saltanata geçirilmişti.
Darbeci Mithat Paşa ve avanesi devleti Rusya ile 93 Harbi’ne sokarak büyük yıkımın ilk adımlarını atmışlardı. Osmanlı Devleti Rusya karşısında tarihinin en büyük hezimetini yaşadı.
II. Abdülhamid Han darbecileri bu vesile ile dağıttı ise de büyük yıkımın etkilerini kaldırması kolay olmayacaktı.
Abdülhamid Han Bosna’nın işgalini hiç tanımadı!
II. Abdülhamid Han öncelikle Osmanlıyı çöküşe ve yok oluşa götüren Ayastefanos Anlaşmasının etkilerini ortadan kaldırabilmek için Berlin’de büyük devletleri devreye sokup yeni bir anlaşma yapmak için çırpındı.
Fakat düşman acımasızdı. Hemen hepsi perişan durumdaki Osmanlıdan ne alırız düşüncesinde idi. Evet Rusların 93 Savaşı’nda elde ettiği kazanımlar, büyük ölçüde geri alındı. Büyük Bulgaristan hayali bitirildi. Osmanlılar elden çıkmış bulunan Makedonya’ya yeniden sahip oldular.
Fakat buna karşılık İngiltere ve Almanya Bosna-Hersek’in Avusturya tarafından işgalini tahrik edecekti. 13 Temmuz 1878’de Berlin’de toplanan kongrede Avusturya-Macaristan Murahhası Kont Andrassy, Osmanlı Devleti’nin Bosna-Hersek’te asayişi sağlayamadığından şikayet ederek teşebbüse geçeceklerini belirtmişti. Bunun üzerine İngiltere Murahhası Lord Sallisbury Bosna-Hersek’in Avusturya tarafından işgal edilmesini hararetle önerdi. Bu teklif Rusya Murahhası Prens Gorçakof tarafından da kabul edildi.
Osmanlı Murahhası Alexandır Karatodori Paşa teklife şiddetle karşı çıkarak kabul edemeyeceklerini belirtti. Bu defa Alman Prens Bismarck devreye girdi ve; “Kongre teşkilinden maksat Osmanlı Devleti’nin menfaatlerini savunmak değildir. Avrupa’nın menfaatlerini korumaktır. Kongre Osmanlı Devleti’ne Makedonya ve Bulgaristan’ı iade ettiğinden dolayı Osmanlı Devleti’nin şikâyete hakkı yoktur” diye cevap vermişti.
Böylece bütün dünya Bosna Hersek’in işgaline yeşil ışık yakmış bulunuyordu.
Sonuçta Avusturya’nın belirsiz bir süre için Bosna-Hersek’i işgal etmesine ve hatta Yenipazar’da dahi asker bulundurmasına karar verdiler.
Avusturya’nın işgaline karşı Boşnaklar şiddetle karşı çıktılar. Mostar ve Saraybosna’da büyük mücadeleler verdiler. Neticede 29 Temmuz’da başlayan işgal hareketi, 28 Ekim 1878’de tamamlanmış bulunuyordu…
Bosna-Hersek’in işgalinin tamamlanmasından sonra Yenipazar’ın da Avusturya işgaline girmesi tehlikesi belirmişti. Şayet burası da Avusturya’nın eline geçecek olursa Selanik’e kadar yol kendilerine açılmış olacaktı.
II. Abdülhamid Han, Avusturya’nın Bosna Hersek işgalini tanımamıştı. Yenipazar’ı derhâl askerî birliklerle güçlendirdi. Hariciye Nazırı Alexandır Karatodorive Maarif Nazırı Münir Paşaları görevlendirerek Bosna-Hersek üzerindeki Osmanlı hükümranlığının tespitine dair Avusturya ile müzakereye girişilmesine karar verildi.
Osmanlının kesin tavrı Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun daha ileri gitmesine imkân tanımayacaktı.
Nitekim şiddetli geçen müzakereler sonucunda Bosna-Hersek üzerindeki Osmanlı hükümranlığına halel getirilmemesi, ahalinin ibadetlerine karışılmaması, Osmanlı parasının kullanılmaya devam edilmesi kararları alındı. Sadece işgalle birlikte bölge askerî bir vali tarafından idare edilmeye başlanmış bulunuyordu.
İki buçuk milyon altına sattılar!
Bu hadisenin üzerinden tam 31 sene geçmiş bulunuyordu. Bosna Hersek üzerinde Osmanlı hükümranlığı aynen devam ediyordu.
Bu sırada Almanya’nın son dönemdeki artan büyük gücünü görüşmek üzere İngiltere Kralı VII. Edward ve Rus Çarı Nikola, 9 Haziran 1908’de Reval’de bir araya geldiler. Almanya’ya karşı takip edecekleri politikanın yanında Afgan hududu, İran, Girit ve Makedonya’nın durumu ve Balkan demir yolları gibi meseleleri görüşeceklerdi.
İttihat ve Terakki Cemiyeti ileri gelenleri Reval buluşmasını Rumeli’nin paylaşıldığı şeklinde yorumladılar. Belki de tarihte akla gelebilecek en ahmakça bir yorumla bunun sorumluluğunu Abdülhamid Han’a yüklediler!..
İngiltere ve Rusya gibi Osmanlı ülkesinde gözü olan en azılı iki düşman bir araya gelip kararlar alırken, devletin ordu mensupları bunu padişahlarından bilerek kendi devletlerine karşı darbe harekâtına giriştiler!
Büyük karışıklıklar çıkararak İkinci Meşrutiyeti ilan ettirdiler…
İttihatçılara göre meşrutiyet ilan olunur, Hristiyanlara eşitlik verilirse Makedonya elden çıkmaz, ülkenin bütünlüğü sağlanırdı. Tıpkı 31 sene önce meşrutiyet gelirse, başta İngilizler olmak üzere bütün Avrupa’yı yanımıza çekeriz diye düşünen Mithat Paşa senaryosu yeni hâliyle ikinci kez vizyondaydı. Aslında İttihatçıların gerçek niyeti Reval görüşmesini kullanarak Padişah’a zorla Meşrutiyeti ilan ettirmekti.
Evet meşrutiyet ilan olundu. Peşinden felaketler birbiri ardınca geldi… İttihatçıların kurtuluş reçetesi diye sundukları İkinci Meşrutiyet dönemini üçüncü aynı doldurmadan Avusturya Bosna Hersek’i tamamen ilhak ettiğini duyurdu.
II. Abdülhamid Han’a karşı dağlarda savaşan kahraman komitacılar(!) şimdi devletin idaresinde idiler. Peki bunlar Bosna Hersek, Bulgaristan ve Girit’teki olumsuz gelişmeler karşısında ne tepki ortaya koydular söyler misiniz?
Evet ben söyleyeyim: İttihatçılar bir yıl dolmadan Nisan 1909’da Avusturya-Macaristan’dan emlak-ı emiriyye bedeli olarak 2,5 milyon altın alarak Bosna-Hersek’in Avusturya’nın olduğunu kabul ve tasdik ettiler…
Vatanlar paraya böyle satılıyordu!..
TEFEKKÜR
Bu dünyanın misâli benzer bir değirmene
Gaflet ânın sepeti bu halk anda öğüne
Yûnus Emre
Bu dünya bir değirmene benzer,
Gaflet onun sepetidir ve bu halk onda öğünür durur.)
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
08.10.2021
Türkiye Gazetesi
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-ahmet-simsirgil/620947.aspx