İlk müslüman Türk Devleti. Bu devlet, 840 ile 1212 târihleri arasında Türkistan ve Mâverâün-nehr’de hâkimiyet kurdu. Karluk, Çiğil, Yağma ve diğer Türk boylarından meydana gelen Karahanlılar Devleti, devrin islâm kaynaklarında el-Hakâniye, el-Hâniye, Âl-i Afrasiyâb, başka eserlerde de, Alpilig Hânlar, Arslan Buğra Hânlar ünvânlarıyla geçer. Karahanlılar tâbiri, batılı şarkiyatçılar tarafından, bu sülâlenin Kara ünvanını çok kullanmaları sebebiyle verilmiştir. Kara, Türkçe’de kuzey yönünü ifâde etmenin yanında, büyüklük ve yükseklik de ifâde eder.
Karahanlılar Devleti, 840 senesinde Uygur Devleti’nin Kırgızlar tarafından yıkılmasıyla, Orta Asya bozkırlarında Bilge Kül Kadir Hân tarafından kuruldu. Kadir Hân, Mâverâünnehr’i almak isteyen Sâmânîler Devleti ile mücâdele etti. Karahanlıların başlangıç dönemi ilmî yönden pek açık değildir. Kadir Hân’dan sonra iki oğlundan Bazır Arslan Hân, Balasagun’da Büyük Kağan olarak, kardeşi Oğulçak Kadir Hân ise, Ortak Kağan olarak Taraz’da devleti idare ettiler. Oğulçak Kadir Hân, Sâmânî hükümdarı İsmail bin Ahmed ile devamlı mücâdele etti. Sâmânîler, 883 senesinde Taraz’da devleti ele geçirince, Oğulçak Kaşgar’ı merkez yapıp, Sâmânî hakimiyetindeki bölgelere akınlara başladı. Bu akınlar sırasında Oğulçak Kadir Hân’ın yeğeni Satuk, Karahanlılara sığınan Ebû Nasır adlı Sâmânî şehzadesi veya Müslüman din adamları ile tanışarak, İslâm dînini kabul etti. Satuk, amcası Oğulçak’a karşı müslümanlardan da yardım alarak taht mücâdelesine girişti. Onuncu asrın başlarında taht mücâdelesini kazanan Satuk Buğra Hân, Karahanlı hükümdarı olarak İslâmiyet’i kabul ettiğini îlân etti. Hükümdarlarının müslüman olmasından sonra Nuh aleyhisselâmın oğlu Yâfes’in torunları olan Türkler, fıtratlarındaki temizlik ile seve seve ve büyük topluluklar hâlinde en son ve en mütekâmil din olan İslâmiyet’i topluca kabul ettiler. Sekizinci asırda müslümanlarla tanışıp, içlerinden kısmen bu dîni kabul edenlerin bulunduğu, Türklerin onuncu asırda topluca İslâmiyet’i kabulü, netîce itibariyle târihteki bir çok hâdiselere yön vermesi bakımından çok önemlidir.
Müslüman olunca, Abdülkerîm adını alan Satuk Buğra Hân, doğudaki amcasına karşı mücâdelesinde, müslüman gönüllülerden de faydalandı. Abdülkerîm Satuk Buğra Hân, 955 senesinde vefat edince Artuç’a defnedildi (Bkz. Abdülkerîm Satuk Buğra Hân). Yerine oğlu Mûsâ hükümdar oldu. Onun çok kısa sürdüğü anlaşılan saltanatından sonra hükümdar olan kardeşi Baytaş Arslan Hân, doğu kağanı Arslan Hân’ı mağlûb ederek sülâlenin bu kolunu ortadan kaldırdı ve bütün Karahanlıları birleştirdi. Büyük evliya Ebü’l-Hasen Muhammed’in yardımı ile ülkenin doğusundakiler de müslüman oldular. Baytaş Arslan Hân, Karahanlı ülkesinde İslâmiyet’in yayılması faaliyetlerini tamamlayınca, komşu Türk boylarını hak dîne davet için islâm dîninin farzlarından olan cihâd emrini yerine getirmeyi gaye edindi. Ayrıca 960 senesinde müslümanlığı kabul eden iki yüz bin çadırlık Türk halkı Karahanlılar hâkimiyeti altındaki topraklarda yaşamaktaydı. Baytas’tan sonra oğlu Ebü’l-Hasen Ali hükümdar oldu ve ömrü akınlarla geçti. Muhtemelen 998 yılında şehîd düşen Ali bin Mûsâ’nın yerine yeğeni ve Ortak Kağan olan Buğra Hân Ebû Mûsâ el Hasen bin Süleyman geçti. Buğra Hân, 990 senesinde İsbicâb’ı zabt edip, 992 senesinde Sâmânîlerin merkezi Buhârâ’ya girdi. Böylece Horasan ve Mâverâünnehr, Karahanlıların eline geçti. Şihâbüddevle Zâhirüdda’vâ İslâmî ünvanını kullanan ilk Karahanlı hükümdarı olan Buğra Hân, Kaşgar’a dönerken 998 yılında vefat etti. Yerine Ahmed bin Ali geçti. Abbasî Halîfeliği tarafından tanınan ilk Karahanlı hükümdarı Ahmed Hân’dır.
Ahmed Hân zamanında, Sâmânîler ve onlara bağlı devletçiklerle Karahanlı münâsebetini, devletin batı kısmını idare eden İlig Hân Ebü’l-Hasen Nasır bin Ali sağlıyordu, özkent’de oturan Nasır, 996 senesinde Sâmânî kumandanlarından Fâik’in teşviki ile Sâmânî topraklarına sefer düzenledi. Fakat Gazne hâkimi Sebüktekin’in aracılığı ile bu iki devlet anlaşma yaptı. Bu anlaşmaya göre Sâmânîler, Seyhun sahasını Katvan çölüne kadar Karahanlılara bırakıyor, Faik de Semerkand valisi oluyordu. Nasır, 999 senesinde Buhârâ’yı zabtederek, Sâmânî hanedanı mensuplarını özkent’e götürdü. Nasır Hân, Gazneli Mahmûd ile anlaşınca, Ceyhun nehri iki devlet arasında sınır kabul edildi. Ayrıca Mahmûd Hân, aralarındaki dostluğu kuvvetlendirmek için Nâsır’ın kızı ile evlendi. Nasır, Sâmânîlerin bütün mîrâsına konmak ve Horasan’ı ele geçirmek istiyordu. Bu yüzden Gazneli Mahmûd’un Hindistan seferinden faydalanarak iki koldan Horasan’a girdi ise de; mağlûb oldu. Hanedan mensubu Hotan Hâkimi Yûsuf Kadir Hân’dan yardımcı kuvvet alıp, Gaznelilere karşı yeniden askerî harekâta geçti. 1006 senesi Ocak ayının beşinde, Sultan Mahmûd’a mağlûb oldu. Bu başarısızlık, Karahanlılar arasında aile kavgalarına yol açtı. Nasır, bağımsızlığını îlân etmek istedi. Nâsır’a karşı Büyük Kağan Ahmed Hân, Gazneli Mahmûd’a müracaat ettiyse de, Nasır bin Ali 1013 senesinde vefat etti. Yerine Arslan ilig ünvanıyla kardeşi Mensur bin Ali geçti. Büyük Kağan Ahmed Arslan Hân’ın hastalığında kendisini Büyük Kağan îlân eden Mensur Hân. kardeşi Muhammed’e de Arslan İlig ünvanını verdi. Ahmed Arslan Hân, Ortak Kağan Yûsuf Kadir Hân ve Ali Tiğin ile birlik olup, hanedanlık kavgasına son vermek için harekete geçti. Ali Tiğin, Mensûr’a esir düştü. Yedisu bölgesine yapılan düşman hücûmuna karşı hasta yatağında mücâdele eden Arslan Hân, Balasagun’a sekiz günlük mesafede, yüz bin çadırdan fazla gayr-i müslim göçebeyi mağlûb etti. Tufan’a kadar tâkib ederek ülkesini korudu. Bu seferden dönüşünde 1017 senesinde vefat eden Ahmed Arslan Hân’dan sonra, Büyük Kağan olan Mensur Arslan Hân, fâni dünyâ saltanatının boşluğunu anlıyarak 1024 senesinde kendi isteği ile saltanatı bıraktı. Mensûr’un yerine Ortak Kağan Yûsuf Kadir Hân, büyük kağan oldu. Bu sırada Selçuklulardan yardım alan Ali Tiğin, Buhârâ’yı zabtetti. Yûsuf Kadir Hân’a karşı kardeşleri Ahmed ve Ali birleştiler. İkinci Ahmed kendisini 1024’de Muizüddevle lakabıyla büyük kağan îlân etti. Kardeşi Ali ise, Arslan ilig oldu. İkinci Ahmed Arslan Hân; Balasagun, Hocend, Ahzikas, Fergana ve Özkend’e hâkim oldu. Yûsuf Kadir Hân, Gazneli Mahmûd ile görüştü. İki müslüman Türk Devleti arasında dostluk bağları, evlenme yoluyla da kuvvetlendirildi. Bu görüşmede Karahanlıları ilgilendiren mes’elelerin yanısıra, Arslan bin Selçuk ve emrindeki Oğuzların da Horasan’a nakl edilmesi hususunda karâra vardılar. Sultan Mahmûd, bir fırsatını bulup, Arslan bin Selçuk’u yakalattı ve Hindistan’da Kalincâr kalesine hapsettirdi. Bu sırada Ali Tiğin bozkırlara kaçtı. Ancak Mahmûd’un ülkesine dönmesi üzerine tekrar Buhara ve Semerkand’a hâkim oldu. Yûsuf Kadir Hân’ın 1032 senesinde vefatıyla oğulları Süleyman Arslan Hân, Muhammed de Buğra Hân ünvânlarıyla devletin idaresini ele aldılar. Bu sırada Ali Tiğin de Mâverâünnehr’de kendisini Tamgaç Kara Buğra Kara Hakan îlân etti.
Karahanlı hanedanı arasında kıyasıya devam eden mücâdele neticesinde, 1013’de vefat eden alt kağan Nasr bin Ali’ni’n oğullarından Böri Tiğin İbrahim ile Aynüddevle Muhammed, Ali Tiğin ve oğullarından Arslan İlig, Yûsuf ile Arslan Tiğin’e karşı hareketi şiddetlendirdiler. 1034’de Harezmşâhlar ile yapılan ittifaktan sonra vefat eden Ali Tiğin’in oğulları, 1039-1042 savaşlarında, Türkmenlerden de yardım gören Böri Tiğin İbrahim’e mağlûb oldular. 1040 Dandanakan meydan muharebesinde Selçuklulara mağlûb olan Gazneli Mes’ûd, Belh ve Toharistan’ın beraatını İbrahim’e gönderdi. 1042 senesindeki hâdiseler netîcesinde, Karahanlı ülkesi kesin olarak ikiye ayrıldı. Nasır bin Ali’nin oğullarından Muhammed Arslan, Kara Hakan’lık mevkiinde büyük kağan, ortağı da Tamgac Buğra Kara Hakan ünvanı alan İbrahim kardeşler, Batı Karahanlılar Devleti’ni meydana getirdi. Yûsuf Kadir Hân’ın oğulları da Doğu Karahanlı Devleti’ni idare ettiler.
Doğu Karahanlılar Devleti
Karahanlı Devleti ikiye ayrılınca; Büyük Kağan ünvanıyla Şerefüddevle Ebû Şücâ Süleyman bin Yûsuf, merkez Balasagun ve Kaşgar’ı kendine bırakıp karbeşlerinden Buğra Hân Muhammed’e Taraz ile İsficab’ı, Arslan Tiğin Mahmûd’a ise topraklarının doğusunu verdi. Doğu Karahanlı Devleti’nin hudutları içinde; Talaş, İsficab, Şaş, Doğu Fergana, Semireci ve Kaşgar bulunmaktaydı. Başkent Balasagun, din ve kültür merkezi de Kaşgar idi. 1043 senesinde yapılan aile toplantısında eski Büyük Kağan İkinci Ahmed Hân’a, Mâverâünnehr mülk olarak verildi. Fergana’nın bir kısmı zabt edilerek, Özkend de ele geçirilmişse de, sonra buralar kaybedildi. Bulgar ve Balasagun arasında yaşıyan ve on bin çadırdan meydana gelen Türkler, 1043 senesinin güzünde hep birden İslâmiyet’i kabul ettiler. İslâm dîninin esaslarına sıkıca bağlı, âdil bir hükümdar olan Süleyman Hân, ilim âşığı olup, âlimlerin hâmisi idi. 1056 senesinde kardeşi Ortak Kağan Muhammed Hân ile anlaşmazlığa düştü. Muhammed Hân, bir savaştan sonra Süleyman Hân’ı yenerek esir aldı ve hapsettirdi. Büyük Kağanlığını îlân eden Muhammed Hân, on beş ay hükümdarlık yaptıktan sonra, yedini büyük oğlu Hüseyn’e bıraktı. Muhammed Hân’ın ikinci hanımı, oğlu İbrahim’i tahta çıkarmak için kocası dâhil ailenin bir çok fertlerini ortadan kaldırdı. Böylece 1057 senesinde Hüseyn Hân’ı tahttan indirip, oğlu İbrahim’i Büyük Kağan îlân etti. Bu sırada Batı Karahanlılardan Büyük Kağan Birinci İbrahim taht mücâdelelerinden faydalanarak Fergana’yı zabtetti. İbrahim Hân, bir süre sonra hanedan fertlerinden biri tarafından öldürülünce, Tuğrul Kara Hân Mahmûd bin Yûsuf, 1059’da büyük kağan oldu.
Mahmûd Hân tahta geçtikten sonra, Kaşgar hâkimi Hüseyn bin Süleyman, Batı Karahanlılar tarafından alınan toprakları geri almak için harekete geçti. 1068 senesinde iki taraf arasında yapılan anlaşma ile Seyhun nehri hudut tesbit edilerek, Fergana, Doğu Karahanlılara bırakıldı. Mahmûd Hân’ın ölümü üzerine yerine oğlu Ömer geçti ise de, ancak iki ay hükümdarlık yapabildi. Kaşgar hâkimi Buğra Hân Hasen bin Süleyman, Ömer’i tahttan indirerek Büyük Kağan oldu. Buğra Hân Hasen, saltanatının ilk devirlerinde, Büğe Budraç kumandasındaki yüz binlerle ifâde edilen düşmana karşı kırk bin müslüman askeriyle büyük bir zafer kazandı. Büyük Selçuklu Sultânı Melikşâh, 1082 senesinde Mâverâünnehri zabtedip Özkend’e gelince, Buğra Hân Hasen, onun hâkimiyetini tanıdı. Kısa bir süre sonra Hasen’in kardeşi ve Atbası şehri hâkimi Yâkub, isyan ederek Semerkand tahtına geçti. Hasen Hân, bu isyanı bastırdı. Fakat kardeşini Sultan Melikşâh’a teslim etmedi. Ancak Melikşâh, tekrar Özkend’i zabtedince, Hasen Hân yeniden itaatini bildirdi ve oğlu ile kardeşi Yâkub’u ona gönderdi. Daha sonra yine Karahanlı ailesinden Tuğrul bin Yınal, Hasen Hân’a karşı ayaklanarak onu esir aldı ise de, Hasen Hân, Tuğrul’un elinden kurtularak tekrar tahta geçti. Hasen Hân’dan sonra oğlu Ahmed Hân hükümdar oldu. Ahmed Hân’ın isteği üzerine Halîfe Mustazhir billah, ona berat gönderip Nûruddevle lakabını tevcih etti. Ahmed Hân, 1128 senesinde Karahıtayları mağlûb etti ve onların batıya ilerlemelerini durdurdu. Ölümü üzerine yerine geçen ikinci İbrahim Hân, rakîblerine karşı koymak için Karahıtaylardan yardım istedi. Karahıtaylar, bir süre sonra Balasagun’u zabtettiler ve İbrahim Hân’a, İlig Türkmen ünvanını verdiler. İbrahim Hân, Karahıtaylara bağlanınca, devlet merkezini Kaşgar’a taşıdı. Karahıtaylar, kendilerine isyan eden Karlukların üzerine İbrahim Hân’ı gönderdiler. 1158 senesinde muhtemelen bir sefer sırasında İbrahim Hân ölünce yerine oğlu Arslan Hân Muhammed ve sonra da torunu Ebü’l-Muzaffer Yûsuf geçti. Yûsuf Hân, 1205’de vefat ettiği sırada oğlu Ebü’l-Feth Muhammed, Karahıtaylı Kür Hân’ın yanında rehin bulunuyordu. Nayman Devleti kurucusu Kuçlük tarafından 1207 senesinde kurtarılan Ebü’l-Feth Muhammed, Kaşgar’a gönderildi ise de; 1211 yılında Kaşgar’a varmadan şehirdeki beyler tarafından yolda öldürüldü Bu durum, Küçlük’ün Karahanlı merkezini işgal edip katliâm yaptırmasına sebeb oldu.
Hanedanlık içi mücâdele neticesinde bölünen Doğu Karahanlı Devleti, Moğol Naymanlarca işgal edilerek, hâkimiyetlerine son verildi. Böylece Türk milletine ve islâm’a büyük hizmetleri olan Doğu Karahanlılar târihe karışdı.
Batı Karahanlılar Devleti
Karahanlı Devleti ikiye bölününce Batı Karahanlı hanlığı, Mâverâünnehr ve Hocend’e kadar Batı Fergana’yı içme almaktaydı. Büyük Kağan’ın merkezi, önceleri Özkend, sonraları Semerkand oldu. Bu devletin ilk hükümdarı Birinci Muhammed Hân, 1052 senesinde vefat edince yerme kardeşi Ortak Kağan l/zül-umma Ebû İshak İbrahim Tamgaç Hân geçti. Tamgaç İbrahim Hân, Doğu Karahanlılardan Şaş, ilak gibi hudut şehirleri ile Fergana’nın bir kısmını aldı. İbrahim Hân; âlim olup, iyi bir hükümdar idi. Devletin idaresi için lüzumlu kânunları tanzim edip, hırsızları tamamen ortadan kaldırdı. Ahâlinin menfaatlerini koruyup, piyasayı düzeltti. Âlimlerin sohbetinde bulunup onların tasvibini almadan kânun koymadı. Bâtıl ve râfizî îtikâdlâra karşı, Ehl-i sünneti müdâfaa etti. İbrahim Hân, Ortak Kağan iken devlet aleyhinde faaliyette bulunan ismâilîleri dâhiyane bir siyâsetle imha ettirdi, İbrahim Hân’dan sonra oğlu Şems-ul-Mulk Nasr hükümdar oldu. Şaş ve Tünhas hâkimi Şuayb, yeni hükümdara isyan etti. Nasr Hân, bu isyanı bastırdı. Bu karışıklıktan faydalanan Doğu Karahanlılar, İbrahim Hân’ın zabtettiği yerleri geri almaya çalıştılar ise de, bu mücâdele bir anlaşma ile sona erdi. Daha sonra, Birinci Nasr Hân, Selçuklular tarafından zabtedilen yerlerin alınması için bir hareket başlattı. Fakat Melikşâh’ın Semerkand’a gelmesiyle sulh yapılıp, akrabalık te’sis edilerek mes’eleler hâlledildi. Nasr Hân da, âlimlere hürmet edip, ilim merkezleri inşâ ettirdi. Ticâretin gelişmesi için sosyal hayâtın bütün lüzumlu müesseselerini içine alan iki tane Ribat yaptırdı. 1080 senesinde Nasr’ın vefatı üzerine oğlu Ebû Şücâ Hızır hükümdar oldu. Hızır Hân’ın saltanatı bir sene kadar sürdü. Yerine geçen Ahmed Hân devrinde ulemâ ile hükümdar arasında bir anlaşmazlık oldu. Bu sırada Selçuklu Sultânı Melikşâh, önce Buhârâ’yı sonra da Semerkand’ı zabtetti ve Ahmed Hân’ı Özkend’de esir alıp İsfehan’a götürdü. Bunun neticesi, Batı Karahanlı ordusunun temelini teşkil eden Çiğil Türklerinin kumandanı Yâkub bin Süleyman Semerkand’a davet edilip hükümdar îlân edilerek Selçuklulara karşı isyan edildi. Bu durum üzerine Melikşâh, ikinci defa Semerkand seferine çıktı. Bu sefer sonunda Batı Karahanlı Devleti, Selçuklulara bağlandı. Karahanlı devlet adamları Mes’ûd bin Muhammed’i hükümdarlığa getirdi. Birinci Mes’ûd’un hükümdarlığı devrine ait bir bilgi yoktur. Mes’ûd Hân’dan sonra Selçuklu Sultânı Berkyaıuk, arka arkaya üç hükümdar tâyin etti. Bunlardan üçüncüsü olan Cebrail Hân, Selçuklu şehzadeleri arasındaki saltanat kavgalarından faydalanarak. Horasan’ı ele geçirmek istedi. Bu sırada Horasan valisi olan Sencer, Tirmiz şehri için yapılan savaşı kazandı ve Cebrail’i esir alıp, 1102’de îdâm ettirdi. Bu zaferden sonra Sultan Sencer, Maverâünnehr’i yeniden teşkilâtlandırdı. Karahanlı sülâlesinden olup. Selçuklu sarayında büyüyen yeğeni Muhammed bin Süleyman’ı Arslan Hân ünvanıyla Semerkand’da Büyük Kağan îlân etti. Dayısı Sultan Sencer’in yardımıyla isyanları bastıran ikinci Muhammed Hân, düşmanlarına karşı seferler düzenledi. İkinci Muhammed Hân, saltanatının son zamanlarında felç oldu. C’kan iç sy, nları bastırmak için Selçuklulardan yardım istedi Fakat yardım gelmeden isyanı bastırınca Selçuklu yardımını geri çevirdi. Bu durum Sultan Sencer’i kızdırdı. 1130 senesinde Semetkand’a gelen Sultan Sencer, Muhammed Hân’ı Merv’e götürdü. Muhammed Hân, 1132’de orada vefat etti.
Sultan Sencer, Muhammed Hân’ın ölümünden sonra Batı Karahanlı tahtına sırasıyla Ebü’l-Meâli el-Hasen bin Ali, Ebû Muzaffer İbrahim bin Süleyman ve Mahmûd bin Muhammed’i tâyin etti. İkinci Mahmûd Hân, Karahıtaylarla 1137 senesi yazında Hocend yakınında yaptığı muharebeyi kaybedip, Semerkand’a çekildi. Karluklular ile ülke içinde anlaşmazlık çıkıp, Sultan Sencer’den yardım isteyince, Karluklular da Karahıtaylara müracaat etti. Sultan Sencer ve İkinci Mahmûd 8 Eylül. 1141 târihinde Katvan muhârebesi’nde Karahıtaylara mağ ûb olup, Horasan’a çekildiler. Karahıtaylar bütün Mâverâünnehr’i istilâ edip, Mahmûd Hân’ın kardeşi Ortak Kağan Tagaç Buğra Hân İbrahim bin Muhammed’i Büyük Kağan ilân ettiler. Üçüncü İbrahim Hân, Karluklular ile anlaşmazlığa düşünce, Buhara yakınlarındaki Kallabâz Muhârebesi’nde öldürüldü. Yerine geçen oğlu Mahmûd Hân, Horasan’a çekildi ve vefatına kadar orada kaldı. Sultan Sencer’in ölümünden sonra Oğuzlar, İkinci Mahmûd Hân’a hükümdarlık teklif ettiler. O, önce oğlu Muhammed’i gönderdiyse de bir müddet sonra Oğuzların hükümdarı oldu. Sultan Sencer’in eski kumandanlarından Nişâbûr valisi Müeyyeddevle Ay Aba, 1163 senesinde Horasan’ı ele geçirmek arzusuyla hareket edip, İkinci Mahmûd Hân ve oğlu Muhammed’i esir alarak gözlerine mil çektirip hapse attırdı. Baba, oğul, 1164 senesinde hapiste iken vefat ettiler. İkinci Mahmûd ve iki oğlunun hapiste vefatları ile Karahanlıların hâkimiyeti Ali Tiğin’in soyundan gelenlere geçti.
Üçüncü İbrahim Hân’a halef olan, Ali Tiğin ailesinden Ali bin Hasen, Karluklular ile mücâdele edip, reîsleri Paygu Hân’ı öldürterek, onları iskana mecbur ve askerlikten men etti. Fakat bu hareketi isyanlara sebeb oldu. Ülkedeki isyanları Buhârâ’daki Hanefî âlimi Muhammed bin Ömer’in vasıtasıyla bastıran Ali Hân, 1160 senesinde vefat edince, yerine kardeşi Ebü’l-Muzaffer Mes’ûd bin Hasen geçti. İkinci Mes’ûd Hân, iç işlerini nizâma soktu. Sarayını âlim ve şâirlere açıp, ilmin hâmisi oldu. 1178 senesinde vefat eden ikinci Mes’ûd Hân’ın yerine kardeşi Fergana hâkimi Hüseyn bin Hasen’in oğlu İbrahim bin Hüseyn hükümdar oldu. Önce Feryun’da, daha sonra da Semerkand’da hüküm süren Dördüncü İbrahim Hân, Nusret-üd-dünyâ veddîn Kılıç Tamgaç Kılıç Arslan Hân ünvânlarıyla Büyük Kağan oldu. Dördüncü İbrahim’in vefatıyla yerine oğlu 1204 senesinde Büyük Kağan oldu. Osman Hân. tedbirli bir insandı. Önce Karahıtaylara tâbi olmasına rağmen, müslüman Gurluların Moğollar tarafından yok edilmesini engellemek için gayret sarfetti. Karahıtaylı saldırısına karsı Muhammed Harezmşâh ile iyi münâsebetler kurdu. Muhammed Harezmsâh’ın kızı ile evlenip, âdet olduğu için bir sene Harezm’de kaldı. 1211 senesinde Semerkand’a dönen Osman Hân, Harezmşâh hâkimiyetini kabul etmediği gibi Harezmsâhlı hanımına da hakaret etti ve Karahıtaylarla anlaştı. Bu hareketi Muhammed Harezmsâh’ın kızmasına sebeb oldu. Osman Hân’ın Semerkand’daki Harezmlileri öldürmesi üzerine, Muhammed Harezmşâh harekete geçti ve adı geçen şehri aldıktan sonra Osman’ı da esir etti. Hakarete uğrayan Harezmli hanımının teşviki ile Osman Hân idam edildi. 1212’de Osman Hân’ın ölümü ile Batı Karahanlı Devleti sona ermiş oldu.
Fergana Kağanlığı
1141 yılında Batı Karahanlı Devleti, Karahıtayların istilâsına uğrayınca, Fergana’da merkezi Özkend olmak üzere müstakil bir Karahanlı Devleti kuruldu, ilk hükümdarı Celâleddünyâ veddîn Hüseyn bin Hasen olup, Fergana kağanları, Türkçe Tuğrul Kara Hakan ünvanını taşırlardı. Ünvanlarında Türk kelimesi de kullanan Fergana Kağanlığı, 1211 veya 1212 senelerinde Muhammed Harezmsâh’ın tâbiyetine girmiştir.
Devlet teşkilâtı
Çifte hükümdarlıkla idare edilen Karahanlıların merkezi Çu boyunda Balasagun civarındaki Kara Ordu-Kuz Ordu’da oturan Arslan Kara Hakan ünvanlı asıl hükümdar, bütün ülkenin hâkimi olup, îtibâr ve hürmet görürdü. Talaş ırmağı kıyısındaki Taraz ile Bazon da Kaşgar’da oturan Buğra Kara Hakan ise merkeze bağlı ortak hükümdarlık yapardı. Karahanlı devlet teşkilâtında Büyük ve Ortak kağanın yanında hanedana mensup dört alt kağan ile altı hükümdar vekili vardı. Rütbeler kademe kademe yükselme esâsına göre idi. Her rütbenin değişebilen ünvanları olurdu. Türkçe ünvanların değişmesine rağmen islâmî ünvanlar değişmezdi. Hükümdar vekilleri İrken, Sagun, İnanç ünvanlarını taşırlaıdı. Hükümdarların yanında Yuğruş denilen bakanlar kurulu bulunurdu. Yüksek devlet me’mûriyetlerinde, baş kumandana Subaşı, mâliye bakanına Ağıcı, saray hâcibine Tayangu bâzan da Bitikçi denirdi.
Karahanlılarda Ordu
Selçuklularda olduğu gibi başlıca dört ana bölümden meydana gelirdi. Bunlar, Saray muhafızları, Hassa ordusu. Hanedan mensupları ile valilerin ve diğer devlet adamlarının kuvvetleri, devlete bağlı Türk teşekküllerine mensup kuvvetler idi.
Kültür ve Medeniyet
Türk an’anesine göre kurulan Karahanlı Devleti, onunca asırda islâmiyet’i kabulüyle, lik islâmî Türk eserleri meydana getirdiler. Hakanı Türkleri adını taşıyan Karahanlılar, Türklerin millî kültür ve san’at an’anesini ve istidadının kuvvetli hususiyetlerini bütünüyle islâm’a adayıp, bu ilham ile yeni üslûbun kurucusudurlar. İslâmî ilimler, Karahanlı hükümdarlarının ilme hayranlığı, âlimlere hürmetkârlığı ve hâmiliği netîcesinde Türkistan, Mâverâünnehr şehirleri birer medeniyet, kültür beşiği hâline geldi. Doğu Karahanlılar devrinde Balasagunlu Yûsuf hâs Hâcib Kutadgu Bilig, Kaşgarlı Mahmûd, Dîvân-ı Lugât-it-Türk, İmâm-ı Ebü’l-Futûh Abdulgafûr Târih-i Kaşgâr adlı; Türk dili, edebiyatı, kültürü ve târihi için çok mühim eserler yazıldı.
Büyük İslâm hukukçu ve âlimleri Karahanlılar zamanında yetişti. Bunlardan bâzıları şunlardır: Burhâneddîn Mergınânî, Şems-ül-eimme Serahsî, Şems-ül-eimme Hulvânî, Ebû Zeyd Debbûsî, Fahr-ül-islâm Pezdevî, Sadrüşşehîd, Kâşânî, Ömer Nesefî, Sirâcüddîn Üşî.
Şâh-i Türkistan denilen Ahmed Yesevî hazretleri islâm dîninin göçebe Türkler arasında yayılmasına hizmet etmiş olup bugün bile; komünist Rusya, Bulgaristan, Çin ve İran’daki Türklerin Türklüklerini ve İslâmlıklarını muhafaza etmelerinde hâlâ te’siri vardır.
Türklerin şehir hayâtına geçişi Karahanlılar devrinde başladığından şehircilik ve mesken mimarisi gelişti. Buhara, Fergana, Merv, Semerkand, Tirmiz, Ürgenç’de bir çok mîmâri eser yapıldı. Türkistan’da ağaç ve taş az olduğundan Karahanlılar, eserlerini umumiyetle kerpiç ve tuğladan yaparlardı. Mescid ve hayır külliyeleri çok yaygındır. Çok kubbeli mescidlerin sütunları tahtadan, yuvarlak veya çok köşeli; minareler ise pişmiş tuğladan yapılırdı. Kerpiç ve tuğladan köşe pâyeli, yazı şeridli, örgülü eserler yapıldı. Duvarları çiğ tuğladan örülüp, üstü tezyin edilip, kaymak taşı sıvası ile veya çeşitli şekillerde kesilmiş süslü, oymalı, kabartmalı, çizgili kiremitler ile kaplanıyordu. Cilâlı ve sırlı tuğla ve cam tezyinatın getirdiği koyu mavi ve yeşil renkler ve parlak satıhlar Karahanlı eserlerinin hususiyetleridir. Saraylar, arklı ve havuzlu bahçeler ve korular içinde yapılırdı. Karahanlılar devrinde mescid, cami, türbe, külliye, kervansaray, saray, kale, köprü, hamam yapılmıştır. Yapılan camilerin sâdece minareleri günümüze ulaşabilmiştir. Türk hat san’atı Karahanlılar ile başladı. Kufi, sülüs, celî gibi yazı türleri ile Kur’ân-ı kerîm ve hadîs kitapları îtinâ ile yazılıp saklanmıştır.
Kaynaklar
1) Rehber Ansiklopedisi cilt-9, sh. 249
2) Müslüman Türk Devletleri Târihi sh. 19
3) Karahanlı Devlet Teşkilatı (Reşat Genç, İstanbul 1970)
4) The Islamic Dynastics (Bosworth, C.E) sh. 113
5) Türk Dünyâsı El Kitabı sh. 794
6) El-Kâmil fit-târih cilt 7 sh. 297