Alm. Unglaube (m), Irglaube (m), Fr. Incredulite (f), Fausse Croyance (f), İng. Unbelief, Disbelief, İnfidelity.
Allahü teâlâya inanmamak ve O’nun bildirdiklerini reddetmek, beğenmemek. Ateist (dinsiz) olmak. Küfür, lügatte örtmek, hakîkati gizlemek demektir. Mecâzî olarak, bir kimseye söverken kulanılan çirkin ve kötü söze de denir. Küfür, îmânın zıddıdır (Bkz. Îmân). Küfür inkâr etmek şüphe etmek tekzib etmek (yalanlamak) ve tereddüt etmek ile hâsıl olur.
Dinde inanılması lâzım olan bir şeye inanmamak küfür olur. Dînin bildirdiği şeylere meleklerin, insanların ve cinlerin îmân etmeleri, inanmaları emir olundu. Allahü teâlânın, ilk peygamberi hazret-i Âdem’den son peygamber Muhammed aleyhisselâma kadar gelen bütün peygamberlere gönderdiği dinlerdeki îmân esaslarını kabûl etmemek küfürdür.
Hazret-i Muhammed ile gönderilen ve son din olan İslâmiyette Muhammed aleyhisselâmın, Allahü teâlâ tarafından getirip bildirdiği şeylerin hepsine kalple inanıp ve bunları dil ile ikrar etmeye, söylemeye “îmân” denir. Söylemeye mâni, engel bulunduğu zaman, söylememek affolur. Meselâ, korkutulduğu, hasta, dilsiz olduğu, söyleyecek vakit bulamadan öldüğü zaman söylemek îcâbetmez. Anlamadan, taklid ederek, inanmak da îmân olur. Allahü teâlânın var olduğunu anlamamak, düşünmemek günah olur. Bildirilenlerden birine inanmamak, hepsine inanmamak olur. Herbirini bilmeden hepsine inandım demek de îmân olur. Îmân hâsıl olması için, İslâmiyetin küfür alâmeti dediği şeylerden sakınmak da lâzımdır. İslâmiyet’in emir ve yasaklarından birini hafif görmek, Kur’ân-ı kerîm ile melek ile, peygamberlerden biri ile alay etmek, küfür alâmetlerindendir. İnkâr etmek, yâni işittikten sonra inanmamak, tasdik etmemek demektir. Bundan dolayı, şüphe etmek de inkâr olur. İslâm dîninde bildirilen her hangi bir hükmü inkâr etmek küfür olur.
İslâm dîninde küfür üç çeşittir. Bunlar cehlî (câhillik sebebiyle) cuhûdî (inat ile inkâr ederek) ve hükmî (kâfirlere benzemek sebebiyle) küfürdür.
1- Küfr-i cehlî: İşitmediği, düşünmediği için kâfir olanların küfrüdür. Cehl (cehâlet) de iki türlüdür. Birincisi cehl-i basit’tir. Böyle kimse, câhil olduğunu bilir. Bunlarda, yanlış îtikât olmaz ise de bilmez olduklarını bildikleri hâlde, bu çirkin halden uzaklaşmaz, ilme yaklaşmazlarsa, hayvandan daha aşağı olurlar.
Îmân edilecek şeyleri ve farzlardan, haramlardan meşhur olanları, lüzûmu kadar öğrenmek farzdır. Bunları öğrenmemek haramdır. İşitip de ehemmiyet vermemek küfr olur. Cehlin ilâcı, çalışıp öğrenmektir.
Cehlin ikincisi, cehl-i mürekkeb’dir. Yanlış sapık îtikât etmektir. Yunan felsefecilerinin ve Müslümanlardan yetmiş iki bid’at fırkasından aşırı gidenlerin ve felsefeye kayanların îtikâdları böyledir. Bu cehâlet, birincisinden daha fenâdır. İlâcı bilinmeyen bir hastalıktır. Îsâ aleyhisselâm; “Sağırı, dilsizi tedâvi ettim. Ölüyü dirilttim. Fakat, cehl-i mürekkebin ilâcını bulamadım.” demiştir.Çünkü, böyle kimse cehlini ilim ve kemâl sanmaktadır. Câhil ve ruh hastası olduğunu bilmez ki, ilâcını arasın! Ancak, Allahü teâlânın hidâyeti ile hastalığını anlayap, bu dertten kurtulabilir.
3- Küfr-i cühûdiye: “Küfr-i inâdî” de denir. Bilerek, inâd ederek kâfir olmaktır. Kibirden, mevkî sâhibi olmayı sevmekten veya ayıplanmaktan korkmak sebebi ile hâsıl olur. Firavun’un ve yoldaşlarının küfürleri böyle idi. Mûsâ aleyhisselâmın mûcizelerini gördükleri halde, îmân etmediler. Bizim gibi bir insana inanmayız dediler. Kendileri gibi insan olan Firavun’a “ilâh” dediler. Ona tapındılar. Rum İmparatoru Herakliyüs de, tahtından, saltanatından ayrılmak korkusu ile îmân etmedi.
4- Küfr-i hükmî: İslâmiyetin îmânsızlık alâmeti dediği sözleri söyleyen ve işleri yapan, kalbinde tasdik olsa ve inandığını söylese de kâfir sayılır. İslâmiyetin, tâzimini emir ettiği şeyi tahkir etmek, kötülemek böyledir. Bunun için, Allahü teâlâya lâyık olmayan şey söyliyen kâfir olur. Meselâ, “Allah arştan veya göklerden bize bakıyor.” demek, “Sen bana zulmettiğin gibi, Allah da sana zulmediyor.” demek, “Filan Müslüman benim gözüme Yahûdî gibidir.” demek, yalan bir söze; “Allah biliyor ki, doğrudur.” demek ve melekleri küçültücü şeyler söylemek ve Kur’ân-ı kerîmi, hattâ bir harfini küçültücü söz söylemek, bir harfine bile inanmamak, çalgı çalarak Kur’ân-ı kerîm okumak, değiştirilmeden önceki hakîkî olan Tevrât’a ve İncîl’e inanmamak, bunları kötülemek, Kur’ân-ı kerîmi şâz olan harflerle okuyup Kur’ân-ı kerîm budur demek küfür olur. Peygamberleri küçültücü söz söylemek, Kur’ân-ı kerîmde isimleri bildirilen peygamberlerden birine inanmamak, meşhur sünnetlerden birini beğenmemek, çok iyilik yapan birisi için, “Peygamberden daha iyidir.” demek küfürdür. Birisi peygamber olduğunu söylese, kendisi ve buna inananlar kâfir olur. “Kabrim ile minberim arası, Cennet bahçelerinden bir bahçedir.” hadîs-i şerîfini işitince; “Ben minber, hasır ve kabirden başka birşey görmüyorum.” demek küfür olur.
Âhirette olacak şeylerle alay etmek küfürdür. Kabirdeki ve kıyâmetteki azaplara, akla, fenne uygun değildir diyerek inanmamak, “Ben Cennet’i istemem, Allah’ı görmeyi isterim.” demek küfür olur. “İslâmiyete inanmamak alâmeti olan sözler, fen bilgileri, din bilgilerinden daha hayırlıdır.” demek, “Namaz kılsam da kılmasam da aynıdır.” demek, “Zekât vermem.” demek, “Fâiz helâl olsaydı.”, “Zulmetmek helâl olsaydı.” demek, haramdan olan malı fakire verip sevap beklemek, verilen paranın haram olduğunu bilerek, verene hayır duâ etmek, “İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe’nin kıyâsı (Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden çıkardığı hükümleri) hak değildir.” demek küfürdür. İslâm bilgilerine inanmamak, bunları ve din âlimlerini aşağılamak da küfür olur.
Kâfir olmayı isteyen kimse, buna niyet ettiği anda kâfir olur. Küfre sebeb olduğunu bilerek ve arzusuyla küfür kelimelerini söyleyen kâfir olur. Bilmiyerek söylüyorsa, âlimlerin çoğuna göre yine kâfir olur. Küfre sebeb olmıyan kelime söylemek isterken, şaşırarak küfre sebeb olanı söylerse kâfir olmaz.
Küfre sebeb olan bir işi, bilerek yapmak küfür olur. Bilmeyerek yapınca da küfür olur diyen âlimler çoktur. Beline zünnâr denilen papaz kuşağı bağlamak böyledir. Bunları mîzah için başkalarını güldürmek için, şaka için kullanmak da küfre sebeb olur. Îtikâdının doğru olması fayda vermez. Kâfirlerin bayram günlerinde, o güne mahsus şeylerini, onlar gibi kullanmak, bunları kâfire hediye götürmek küfür olur. Kalbine, küfre sebeb olan şeyler gelen kimse, bunları söylemezse, îmânının kuvvetine alâmet olur. Küfüre sebeb olan şeyi kullanan kimseye kâfir denmez. Müslüman bir kimsenin bir işinde veya sözünde, doksan dokuz küfür ihtimali ve bir de îmân ihtimâli olsa, bu kimseye kâfir denilmez. Müslümana hüsnü zan etmek lâzımdır. Müslüman hiçbir günâhı küçük görmemelidir. Bir kimse küçük günâh işlese, buna “Tövbe et.” denildikte, “Tövbe edecek bir şey yapmadım ki.” dese, yahut “Niçin tövbe edeyim?” dese, küfür olur. Bir mümini öldüren veya öldürülmesini emreden kimseye “İyi yaptın.” diyen kâfir olur. Mevki sâhibi bir Müslüman aksırınca, buna “yerhamükallah” diyen kimseye, “Büyüklere karşı böyle söylenmez.” demek küfür olur. Allah’ın rahmetinden ümidini kesmek küfürdür. Leş, domuz, şarap gibi kendileri haram olan şeylere helâl demek küfür olur. Kesin olarak bilinen bütün günâhlara helâl demek de, küfür olur. Ezân, câmi, fıkıh, kitapları gibi İslâmiyetin kıymet verdiği şeyleri aşağılamak küfür olur. Abdestsiz olduğunu bildiği halde, namaz kılmak, bildiği halde kıbleden başka tarafa kılmak küfür olur. Bir kimseyi kötülemek için kâfir demek küfür olmaz. Kâfir olmasını isteyerek söylemek küfür olur. Günâh işlemek küfür olmaz. Günâh olduğuna ehemmiyet verilmezse küfür olur. İbâdet yapmanın ve günâhtan sakınmanın lâzım olduğuna inanmamak küfür olur. Câhile; “Îmân nedir? İslâm nedir?” diye sorulmamalı. Bunların cevapları söylenip, böyle midir, demelidir.
Küfre sebeb olan sözler ve hareketler çoktur. Bunlar görülünce hemen kâfir dememelidir. Küfrü irâde etdiği, dilediği açıkça anlaşılmadıkça sûizan etmemelidir. Müslüman küfürden çok korkmalı, az konuşmalıdır. Hadîs-i şerîfte; “Hep hayırlı, faydalı konuşunuz. Yâhut susunuz!” buyruldu. İslâmiyete uygun olmayan sözlerden ve hareketlerden sakınmalıdır. Ciddî olmalı, latifeci, oyuncu olmamalıdır. Akla, insanlığa uygun olmayan şeyler yapmamalıdır. Kendisini küfürden muhâfaza etmesi için, Allahü teâlâya çok duâ etmelidir. Hadîs-i şerîfte; “Şirkten sakınınız. Şirk, karıncanın ayak sesinden daha gizlidir.” buyruldu. Şirk, küfür demektir. Bu kadar gizli şeyden korunmak nasıl olur denildikte, “Allahümme innâ ne’ûzü bike en-nüşrike-bike şey’en na’lemühû ve nestağfirüke limâ lâ-na’lemühû) duâsını okuyunuz.” buyurdu. Bu duâyı sabah ve akşam çok okumalıdır.
Îmâna gelmek çok kolaydır. Mahlûklardaki hesâba, nizâma, düzene bakmak ve bunlardaki incelikleri düşünmek, herkese vâciptir. Atomdan güneşe kadar bütün varlıklardaki düzen, birbirlerine bağlılıkları, bunların kendiliklerinden tesâdüfen var olmadıklarını, bilgili, hikmetli ve sonsuz kuvvetli bir varlık tarafından yaratıldıklarını açıkça göstermektedir. Aklı başında olan bir kimse, liselerde ve üniversitede, astronomi, fen, biyoloji ve tıp bilgilerini öğrenince, bu varlıkların bir yaratıcısı bulunduğunu ve her türlü ayıptan uzak olduğunu ve Muhammed aleyhisselâmın O’nun peygamberi olduğunu ve bildirdiklerinin hepsinin ondan geldiğini hemen anlar. Bu yaratana hemen inanır. Kâfirlerin, yâni kâfir olarak ölenlerin sonsuz Cehennemde kalacaklarını, müminlerin de sonsuz olarak Cennet nîmetleri içinde yaşıyacaklarını öğrenince seve seve Müslüman olur. Müslüman da îmânsız olmaktan çok korkar. Küfür olabilecek, inanç, söz ve işlerden çok sakınır. Son nefese kadar hep îmân sâhibi olmaya duâ eder.