ÖNSÖZ
Gaznelilere karşı elde ettikleri Dandanakan zaferi, Selçuk oğullarına devlet kurma yolunu açacaktır. Gazne orduları bu savaşın öncesinde de Selçuklular karşısında üst üste mağlubiyetler yaşamışlardı. İşte bu nihai savaşın (Dandanakan) evvelinde Sultan Mesud bir divan tertip etmişti. Burada yapılan görüşmelerin sonrasında Ebü’l-Fazl Beyhakî’nin Gazneli Sultan Mesud’la arasında şöyle bir konuşma geçmişti.
Beyhakî: “Söylemek istediğim bir mesele daha var, fakat Emir’in ömrü uzun olsun, bunu söylemeye kulunuz utanıyor.”
Sultan Mesud: “Söylemek lâzımdır. Söyle, ben can kulağıyla dinliyorum.” dedi.
Beyhakî: “Emir’in ömrü uzun olsun, bugün bu kavim (Oğuzlar) bize musallat oldu. Biz ne kadar fena insanlarız ki Allah bize bunları musallat etti. Rabbim sizin gibi bir padişahı inayetinden mahrum ediyor ve böyle bir kavim ona karşı muzaffer oluyor? Bu delâlet eder ki Allahü zül-celal sizden razı değildir. Emir bir kere düşünsün… Şayet onun rızasına muhalif bir harekette bulunduysa onun af ve mağfiretine sığınsın, hatta mümkün ise bu gece onun huzurunda secdeye kapanıp tazarru ve niyaz ile yalvarsın, nezirlerde bulunsun, ona karşı muhalif bir harekette bulunduysa nedamet göstersin. Eğer böyle yaparsa, bu gece yapacağı duaların yarın tesirini göreceği muhakkaktır.”
Gazneli sarayında böyle bir konuşma geçerken, diğer yanda kazandıkları bir zaferin sonrasında onlara barış teklif eden Selçukluların bakışı ne kadar manidardır: “Düşünmediğimiz ve ummadığımız halde böyle bir hâdise vuku buldu. Bunu kendimizden bilmek büyük hatadır. Bu büyük orduyu biz yenmedik. Biz kendimizi korumaktan fazla bir şey yapmadık. Bu, onların tedbirsizliğinden olmuştur. Allahü Teâlâ bizim galip gelmemizi diledi, böyle oldu. Bu Hakk’ın bir lütfudur. Tâ ki birdenbire mahvolmadık ve beklemediğimiz halde bunca nimet ve âlet elimize geçti. Fakir idik, zengin olduk.”
Bir insanın işi yolunda gider ve talihi de yar olursa kara toprağı âleme halis altın gibi gösterebilir.
Felek işini küçük görmeyen halinden şikâyet etmeyen adama büyük insan nazarı ile bakar.
Eğer bir süvarinin altındaki at itaat etmezse, süvari tepe üstü düşer ve talihine esir olur.
Oğuzların Kınık boyunun asil evlatları yüz hanelik bir nüfusla Cend’e gelirken Selçuk Bey’in ifadesiyle maksatları şöyleydi: “Bu tarafa gelmemizin sebebi hayırlı bir iş içindir. İslam ehlinin yoluna girmek ve İslamiyet’i kabul etmek içindir. Şimdi dileğimiz budur ki, fukaha ve ulamanın önde gelenlerinden biri, bize Kur’an’ı, iman ve İslam’ın hakikatlerini öğretmek için bu tarafa gönderilsin. Çölde yolunu kaybetmiş avareleri hidayet pınarına ulaştırsın.”
İşte bu saf ve temiz itikatları nedeniyle Cenab-ı Hak azlarını çoğa çevirdi. Onlar Allah için vatanlarını terk ettiler. Cenab-ı Hak, onlara nice nice ülkeler bahşeyledi. Anadolu’yu ise kendilerine ve evlatlarına ebedi vatan kıldı.
Sultan Alparslan komutasındaki Oğuz mücahidleri bir dünya gücünü Malazgirt’te mahvettiler. Bu büyük zaferden 10 yıl sonra ise (1081). Kutalmışoğlu Süleyman Şah idaresindeki Selçuk oğulları Üsküdar’da görüneceklerdir.
Bir kişi ki yardımcısı Allah ola
Var kıyas eyle ki ol ne şah ola
Osmanlı öncesi Türk asırları Otağ serisinde devam ediyor. Otağ III/ Horasan’dan Anadolu’ya Selçuklular: Sultan Alparslan serinin üçüncü eseri olarak elinizde bulunuyor.
Bu eserde Kınık boyunun siyasi sahada göründüğü Lokman Dukak’tan, Sultan Alparslan devri sonuna kadar Selçuklular tarihi göreceksiniz. Küçük bir topluluğun şanlı ve azametli bir devlet haline gelişinin sırlarını bulacaksınız. Anadolu’yu Müslüman Türklere yurt yapan kapıyı açan Malazgirt Savaşı’nın safahatını en çarpıcı yönleri ile okuyacaksınız. Malazgirt, öyle göz kamaştırıcı bir başarı idi ki sonra ki bütün fetihlerin kapısı sayılacaktı. Bu itibarla Arif Nihat Asya Bey, ebced hesabıyla 1071 tutan “Fetih kapıları” deyimini şöyle kullanacaktır:
Malazgird’de destan yazan Türk için dedim sorana:
“Fetih kapıları”, daha bugünden, açıldı ona!
Yine eserde, Lokman Dukak’tan Selçuk’a, Çağrı ve Tuğrul beylerden Alparslan’a bu yüce devletin temellerini atan ve Türk milletine şanlı zaferler bahşeden başbuğların heybetli yürüyüşlerini ve şahsiyet özelliklerini bulacaksınız. Onlara bu zaferin hangi hasletleri dolayısıyla verildiğini anlayacaksınız!
Her eser, öncekilerin çalışmaları ile mükemmelleşir. Selçuklu tarihi ile ilgili kıymetli çalışmalara imza atan rahmetli İbrahim Kafesoğlu, M. Halil Yınanç, Mehmet Altay Köymen, Faruk Sümer, Osman Turan, Ali Sevim, Erdoğan Merçil, bizzat talebesi olmakla şereflendiğim Coşkun Alptekin ve Fahreddin Kırzıoğlu beyleri minnet ve şükranla anmak bir borçtur. Şiirlerinden alıntılar yaptığım destan şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Bey’e rahmet dilerim.
Ayrıca günümüzde de Selçuklular sahasında ciddi araştırmaları bulunan Abdülkerim Özaydın, Osman G. Özgüdenli beylere teşekkür eder, çalışmalarında başarılar dilerim.
Eserin basımını gerçekleştiren Timaş Yayınları’na ve Tarih Editörü Zeynep Berktaş’a şükranlarımı sunarım. Yine eserin hazırlanmasında büyük emeği geçen Hamza Umut Albayrak, Ahmet Mercan, Fehim Harmanşa ve Hakan Gürsel beylere müteşekkirim.
Ârif olana besdir işaret…
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
Nisan 2019
Sipariş için: https://www.ktbkitap.com/urun/otag-iii-sultan-alparslan-ahmet-simsirgil