Ülkemiz hızla yeni bir seçim gününe doğru yol alıyor. Fakat partiler arasında mücadele hiç de alışık olmadığımız bir zeminde yürüyor.
Zaten ittifaklar birbirine benzemeyen grupları bir araya getirdi. Cumhur İttifakı nispeten aynı zihniyetleri topladı ise de Millet İttifakı için bunu söylemek mümkün değildir. Zira Kılıçdaroğlu ve onun CHP’si ile Pervin Buldan’ın HDP’si yanında Akşener, Davutoğlu, Babacan ve Karamollaoğlu gibilerin nasıl saf tuttuğunu millet bir türlü anlamamaktadır.
Bu gruplar kendilerini kurtarabilmek adına Kılıçdaroğlu’na bambaşka roller ve kimlikler biçmektedirler.
Nitekim ilk olarak onun “seyyitliği” meselesi gündeme getirildi. Fakat kimseyi inandıramadı. Hele de dokuz seçim kaybettikten sonra böyle bir yola tevessül etmiş olması oldukça garip karşılandı.
Ardından “Mücahit Kılıçdaroğlu” sloganları seçim meydanlarında yükseldi. Bu tarz bir seçim kampanyası Kılıçdaroğlu’nun asıl kitlesini rahatsız etmekteydi.
İşte bu tartışmalar içerisinde yeni bir gündem daha ortaya çıktı. Ayakkabılarıyla seccade üzerine çıkıp ziyaretçileri ile poz veren Kılıçdaroğlu bir kez daha tartışmaların odağında kaldı.
Milletimizin kahir ekseriyeti bu davranışı ayıplarken Kılıçdaroğlu taraftarları ise ikiye bölündü. Bir kısmı bu tür hassasiyetlere karşı dikkat edilmesini beklerken bir kısmı ise fıkıh âlimi gibi ahkâm kesiyor ve seccade üzerine ayakkabı ile basmanın günah olmadığını savunuyordu!..
Kılıçdaroğlu’nun bu hareketi ile bir yerlere mesaj vermek istediğini savunanlar da az değildi. Şayet onun veya adamlarının böyle bir niyeti varsa gerçekten vahimdi. Zira CHP’nin tarihî geçmişi, dine ve dindarlara nefes aldırmamak üzere kurulu idi. Bir yerlere “biz yine aynı yerdeyiz” mesajı mı verilmişti?
Gerçi Kılıçdaroğlu olayın sehven olduğunu belirtmişti ama ertesi gün aynı şekilde yeni pozların servis edilmesi ile hadiseyi örtbas etme yolu tıkanmıştı.
“Namaz kılmıştık, unutulmuş” dese belki bir noktaya kadar anlaşılabilirdi. Ortada böyle bir açıklama da yoktu. O zaman bu seccadeleri kim, neden, niçin sermiş ve neden servis etmişti. Her hâlükârda bu tavır seçim boyunca Kılıçdaroğlu ve ona oy atacak sağcı seçmenleri rahatsız edecektir.
Seccadeye basmak günah değil savunması ise gerçekten düşündürücüdür. Bu şahıslar seccadenin ihtiva ettiği manayı bilmemektedir. Mesela bunlar için camide ayakkabı ile gezinmenin de mahzuru olamaz! Kâbe resimlerinin yerlere serilmesi de normaldir. Nitekim destekledikleri Boğaziçi öğrencilerinin yaptıkları unutulmamalıdır. Bunlar için başörtüsü “bir buçuk metrelik bez parçasıdır.” Kullananlar ise örümcek kafalıdır!..
Kılıçdaroğlu’nun yanında başka bir seccadenin üzerinde poz veren Kaftancıoğlu’nun dindarlar hakkındaki sözlerini de unutmamalıdır. “İnandığınız Allah’ınız” ifadeleri bu bakışını açıkça gösterdiği gibi, iktidara geldikten sonra “oy toplamak için Müslüman numarası yapmaktan kurtulacağız” gibi düşünceleri de dinî sembolleri kullanmaktaki maksatlarını ortaya koymaktadır.
Bütün bunları düşündüğünüzde ortada farklı bir mesajın olduğu tartışılmazdır.
Seccade ve namaz!
Peki ya seccadenin ihtiva ettiği manalar nedir? Biraz da seccadeyi tanıyalım. Seccade, Arapça kökenli bir kelime olup ‘secde’den türemiştir. Arapçada namazlık; halı, kilim demektir. Türkçe sözlüklerde; üzerinde namaz kılınan örtü, üzerinde yüzükoyun yere kapanılan, secde edilen, bir kişinin üzerinde namaz kılabileceği büyüklükte, örtü, kilim, post veya kumaştan yaygı, namazlık anlamlarına gelmektedir.
Seccade kavram ve terim olarak İslamiyet ve namaz ile özdeşleşmiştir. Seccade serildiğinde evin beş yaşındaki çocuğu dahi hemen başına geçip tekbir pozisyonuna geçmektedir. Çünkü o da doğduğundan beri dedesi, ninesi, babası ve annesinin beş vakit seccade üzerinde ne yaptığının idraki içindedir.
Namaz Allah’a yakın olmayı, bağlanmayı ifade eder. Zahitler, abidler, mutasavvıflar ve hatta bütün Müslümanlar, İslamiyet’in beş şartından biri olan namazı, insanı Allah’ın huzuruna çıkaran bir göğe yükseliş, bir tür “miraç” olarak bilmişlerdir. Zira sevgili Peygamberimiz, “Namaz müminin miracıdır” buyurmuştur. Bir hadis-i şerife göre de “Namaz cennetin anahtarıdır.”
İşte namazla olan bağlantısı seccadeye apayrı anlamlar yüklemiştir.
O sanki “müminin miracının Burak’ı” olmuştur.
Her ne kadar yeryüzü şanlı Peygamber Efendimizin ümmetine mescit olarak kılınmış ise de Müslümanlar namaz kıldıkların yerin temiz olması şartını nazar-ı dikkate alarak namaz için özel bir yaygı yani seccadeyi kullanmışlardır. Onu ayak altında tutmamışlar sadece üzerinde namazlarını kılmışlar ve sonra katlayıp toplamışlardır.
Seccade terimi ise, edebiyat ve kültür dünyamız içinde çok farklı şekillerde kullanılmıştır.
Mimar Sinan’a yaptırılan mimari bir şaheser olan Büyükçekmece Köprüsü, “izhar-ı kudret” terkibiyle Osmanlı devletinin güçlü̈ dönemine ve dönemin güçlü, kudretli hükümdarı Kanuni’ye vurgu yapılarak aşağıdaki beyte konu edilmiştir. Sultanın yaptırdığı köprü “suya seccade seren veliler” misali su üzerinde durarak velayet izhar eder. Onun bu hâlini Taşlıcalı Yahya Efendi şöyle belirtir:
Zihî izhâr-ı kudret kim suya seccâdesin saldı
Velîler gibi gösterdi velâyet cisr-i sultânî
Suya seccade salmak!
Suya seccade salmak tabiri bir taraftan da velilerin, erenlerin, dervişlerin, akıncıların kerametleri, akınları, gazaları, Osmanlı’nın fetih ruhunu yansıtır.
Nitekim Süleyman Paşa yanında seksen cengâver yiğidi ile Rumeli’de ilk defa kalıcı fetihlere girişmişti. Onun iki sal üzerinde karşı kıyıya geçerek Çimbi’yi fethedişinde bu tabiri görmek mümkündür.
Mevlid yazarı Süleyman Çelebi’nin dedesi Şeyh Mahmûd-ı Hamîdî şu beyti yazmıştır:
Velâyet gösterüp halka suya seccade salmışsın
Yakasın Rumilinün dest-i takvâ ile almışsın
Fetih ve kahramanlıklarla dolu Türk tarihini konu ettiği şiirinde Yusuf Ziya Ortaç da, Rumeli’ye yapılan akınları aynı şekilde seccadeyi suya serme motifiyle fevkalade güzel bir şekilde kaleme alır.
Bendim Aydıncık önünden suya seccade salan,
Yakasın Rumeli’nin pençe-i himmetle alan!
Divan şairlerimizden Sabit, “Niyetin yücelme ve kulluğun neşvesine varma ise, toprağa alnını koy! Seccadenin gönlü gibi sen de tertemiz ol, pak ol” derken seccadenin temizliğine saflığına ulviliğine şöyle işaret eder.
Dûş-ı rif’atse garaz nâsiye-sây-ı hâk ol
Dil-i seccâde gibi sen de nazif ol pâk ol
Ünlü şairimiz Nabî ise seccade üzerine kaleme aldığı bir gazelinde, seccadenin ulviliğine işaret etmek suretiyle namazı övmekte, okuyucuyu seccade ile hemhâl olmaya davet etmektedir. Gazelde seccade tüm meşguliyeti Hakk’a ibadet olan bir varlık gibi tavsif edilmiştir. Bu gazele göre, seccade Hakk’ın kapısına yönelmiş, gözleri her daim mihrapta olan bir hizmetkârdır. Cenab-ı Hakk’a taat yoluna döşenmiştir. Çokça ibadet etmiş olmak sebebiyle büyük bir tevazu kabiliyetine sahip olmuştur. Bu sebeple herkesin isteğine boyun eğip ayağının altına serilir. Onu ayağının altına alıp üzerinde secde eden kimse arzusuna nail olur. Böylesine alçakgönüllülükle binlerce kimsenin ayağına toprak olmuş bu varlığın, gerek alçak gerek yüce herkesin gönlünde yeri vardır:
Güşâde bâb-ı Hakk’a dîdesi mihrâbı âmâde
Döşenmişdür reh-i ta’at-ı Rabbânî’de seccâde
Tevâzu’ eylemiş tahsîl te’hîr-i ‘ibâdetden
Olur kimden görürse ser-fürû pâyına üftâde
Tarihten ve edebiyattan nasipsiz olmak ne büyük bir bahtsızlıktır…
TEFEKKÜR
Tekbir sesi namazda ne güzel bir ifade
İkrarıma tanık ol şahidim ol seccade…
Şehri Karakaya
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
07.04.2023
Türkiye Gazetesi
Ahmet Şimşirgil hocam ağzınıza sağlık. Çok güzel bir anlatım.
Hocam şu şiirin tamamını da yazsaydın da başka yerlerde aramasaydık .