Bir dostumuzla son seçim sonuçlarını TV’lerden takip ediyoruz. Büyük şehirler, diğer şehirler, Cumhurbaşkanlığı oranları, vekillikler tek tek veriliyor. Bu arada her kanalda özel bir bölüm açılmış. Deprem bölgesinde durum.
O an gerçekten çok garip karşıladım! Neden diye düşündüm. Niçin böyle bir ayırım yaptılar ne bekliyorlar bir mana veremedim.
Sonra deprem bölgesinde AK Parti seçimi önde götürdükçe meseleyi anladım.
Bunlar belli ki AK Partiden bölgede büyük bir hezimet bekliyorlardı.
Zira bölge üzerine özel yatırım yapmışlardı. Orada devamlı olarak halkın perişanlığını dile getirmişlerdi. Bu büyük faciadan nemalanmışlardı. Günlerce deprem bölgesinden yayınlar yapmışlar, ortalığı köpürtmüşlerdi.
Güya devlet acizdi, hükûmet çaresizdi, insanlı muhtaçtı, perişandı, mahvolmuştu. Bazı TV’lerde ve bilhassa sosyal mecralarda bu yayınlar günlerce sürdü.
Seçimi güya açık ara kazandıktan sonra da derhâl deprem bölgesine gideceklerini ve aralıksız faaliyetlerde bulunacaklarını deklare ediyorlardı.
Demek ki seçim gecesi deprem bölgesinden yüzde seksen civarında bir oy bekliyorlardı galiba?
Oysa bekledikleri bir türlü olmadı. Deprem bölgesindeki halk onları sükût-ı hayale uğrattı.
Zira depremzedeler yaşadıkları korkunç felaketin farkında idiler. Seçim derdinde değil ayakta kalmanın mücadelesinde idiler. Hükûmetin, devletin ve AK Partili belediyelerin elinden geldiğini ardına koymadığını, büyük bir feragatle çalıştığını görüyorlardı. Millet de ayrıca seferber olmuştu. Ayrıca bunlar asla “oy kapmak” gibi bir menfaatle çalışmıyordu.
Neticede deprem bölgesi oy oranları ekseriyetle sayın Cumhurbaşkanına geldi.
Bu netice onları çıldırttı.
Bırakın deprem bölgesine gitmeyi depremzedelere hakaret yarışına girdiler. En galiz küfürlerle sosyal medyayı inlettiler.
Açıkçası önce bunlar bir avuç fanatiktir diye düşündüm. Ancak hiç de öyle değildi. Sanki gözleri dönmüştü.
Tekirdağ Belediyesi depremzedelere verdiği her türlü desteği kestiğini açıkladı. Otellerden çıkın diye baskı uyguladı. Onu İzmir Belediyesi takip etti ve taraftarlarının insanlık dışı davranışları durmak bilmedi.
CHP ve avanesi ise acıları taptaze duran vatandaşlarımıza karşı uygulanan bu linç kampanyasına karşı sadece susmakla yetindi. Esef verici bir durum!
Sultan III. Ahmed Han’ın bir dizesini düşündüm. Cihan padişahı hangi zor durumda şu dizelerini kaleme almıştı acaba. Zira bu sözler normal vakit yazılacak şeyler değildi:
Külahın sat da harceyle
Yokuncul olma namerde
Kelle sağ olsun cihanda
Külah lazım değil merde
Açıkçası 28 Mayıs günü seçimin en önemli belirleyici unsuru depremzedelere yapılan muamele olacaktır. Böyle biline!
Yeni cilalama hamlesi!
Sosyal mecrada Babala TV diye bir kanal var. Konuklarıyla sıra dışı programlar yapıyor. Tam bağımsız olduklarını söyleyerek büyüdüler ise de zaman içinde hiç öyle olmadıkları görüldü. Hele fırsatını bulduklarında provokatör gibi davranmaktan da geri durmadılar. Deprem bölgesindeki faaliyetleri ile de bunu ispatladılar.
Tepki üzerine bir müddet geri adım attılar.
Sonra yoğun bir şekilde seçim gecesine hazırlanmaya başladılar. Nasıl bir yayın yapacakları tahmin ediliyordu. Ne düşündülerse veya perdenin gerisinde ne olaylar geliştiyse son anda yapmama kararı aldılar. Gerekçesi, olası bir karışıklıkta kendilerinin suçlanacağı inancıydı. Olası bir karışıklık neden olacaktı? Ne biliyorlardı?
Deprem günlerinde yaptıkları yayınlar mı, yalan bilgileri servis edişleri mi, milleti galeyana getirmeleri mi hangisi etkili olmuştu? Bunları düşünmeden edemiyor insan açıkçası.
Sonra ortalığı kim veya kimler karıştıracaktı.
İmamoğlu ve Yavaş’ın seçim gecesinde olduğu gibi açıkça yalan üreteceklerini biliyorlar mıydı?
Her neyse seçim sonuçlarını vermekten uzak durdular.
Fakat iş ikinci tura çıkınca Babala yine sazı ele aldı.
Kılıçdaroğlu hamlesini yaptı. Buyur TV’ye dedi. O da balıklama atladı.
Bunların hepsi danışıklı dövüştü. Bu defa Babala TV’ye bel bağladıkları anlaşılıyordu.
Önce katıldı, katılıyor, katılacak yaygaraları ile ortalığı velveleye verdiler. Fakat bu noktada dikkat edilmesi gereken bir durum var.
AK Partili etkin sosyal medya kullanıcıları da hadisenin içine hiç düşünmeden daldılar. Günlerce yayına eleman sokabilmek için uğraştılar.
Üç yüzden üçe düştüler. Şunu al, bunu al, beni al diyerek neredeyse yalvardılar.
Adam bunları öyle ustaca kullandı ki!..
Bu oyunun figüranları zaten belli idi. Soracakları sorularına kadar ayarlanmıştı. Alkış tufanı ile de ortalığı inleteceklerdi.
Böylece yeni bir piar çalışması ile Kılıçdaroğlu konuşulacak ve parlatılacaktı.
Daha yayına girmeden birinci etapta başardılar da… Hem de çift yönlü olarak.
Birincisi sayın Cumhurbaşkanımız o günlerde deprem bölgesinde faaliyetlerde bulunuyordu. Onlar geyik muhabbeti yaparken Cumhurbaşkanımız bir kez daha depremzede vatandaşlarımız ile ilgileniyordu.
Hâl ve hatırlarını soruyor, eksiklikleri tespit ediyor, yapılanları denetliyor, yeni faaliyetlerde bulunuyordu.
AK Partili hesaplar onlara “Siz geyik muhabbeti yapadurun, Cumhurbaşkanımız icraat peşinde” diyerek yapılanları öne çıkarmak yerine, Babala TV’de şunu soracağım bunu soracağım gibi paylaşımlarla polemik yarışında idiler.
Seçimi kazanacak olan!
Hiç tefekkür etmiyorlar. Yahu kardeşim ip onun elinde, TV onun, program onun, adamları seçen o. Buna rağmen sen oyun kurucu derdine düşmüş çırpınıyorsun. Gülerler adama! Maalesef o TV sahibinin, kıvrak zekâsıyla her gün sahasında seni oyalayıp gezdirdiğini de anlayamadın!
Adam sizi, arzunuz üzere TV’sine mi çıkaracak, kendi TV’sinde size rezil mi olacak, tuttuğu adamı size rezil mi ettirecek? Ne kadar safsınız!
Bir yalvar yakar olmadığınız kaldı. Yazık gerçekten. Nitekim sonuç da öyle olmadı mı?
Bunları takip ederken gözümün önüne İBB seçimleri geldi.
O günlerde de bir ülke TV program yapımcısı İmamoğlu’nu kanala çıkarttı. Güya perişan edecekti.
Fakat o gün İmamoğlu’na en az iki puan kazandırdı. Belki kazanmasında en büyük rolü oynadı.
İnanmayanlar duruyorsa program sırasında atılan tweetlere ve yorumlara bir kez daha bakabilirler.
Bugün de Kılıçdaroğlu yüzde 43’ün üzerinde oy alırsa bunu Babala TV’ye yazsınlar. Babala TV’ye yalvar yakar olan lüzumsuz tartışmalarla adamı gündeme sokan bazı AK Parti taraftarlarına yazsınlar.
Bana göre Kılıçdaroğlu bu saatten sonraki bir seçimde asla %43’ün üzerine çıkamaz.
Zira o, günlerce Babala TV programına hazırlanırken sayın Cumhurbaşkanı yine sahada vatandaşların dertleriyle meşgul oluyordu.
Kılıçdaroğlu 14 Mayıs’ta anket şirketlerinin algılarına, bu defa da Babala TV’ye bel bağlarken, sayın Erdoğan ise yine millete güveniyor, milletin kapısını çalıyordu.
Siz olsanız hangisine oy verirsiniz?
TEFEKKÜR
Kokma gül nâ-dân elinden al eline süseni
Geçme nâ-merd köprüsünden ko aparsın su seni
Kırımlı Hicâbî
(Eline dikeni al, fakat başa kakandan gül koklama.
Namerdin köprüsünden geçmekten ise, bırak su seni götürsün.)
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
26.05.2023
Türkiye Gazetesi