Yarın Birinci Cihan Harbi’nin en önemli cephelerinden biri olan ve büyük bir zaferle neticelenen 18 Mart Çanakkale Deniz Savaşı’nın 108. Yıldönümüdür. Bu vesile ile Cihan Harbi’nin pek bilinmeyen bazı yönlerine değinmek istiyorum… Son yüzyıldır tarihçilerimiz neredeyse ittifakla Cihan Harbi’ne girişimizi kaçınılmaz bir mecburiyet olarak görürler. Farklı yönlerden bakmak akıllarına dahi gelmez. Onların zihinlerinde hep İttihatçıları…
Kategori: Gazete makaleleri

Mekânın ruhu!
Her mekânın bir maksadı, bir işlevi ve bir ruhu vardır. Orada onu icra eder ve ondan maddeten ve manen istifade edersiniz! Saray, devlet başkanlarının karargâhıdır. Devlet işlerini yürüttükleri yerdir. Milletin de derdine derman aradığı müracaat noktasıdır. Orayı han, hamam gibi kullanamazsınız. Hamamlar insanların yıkandıkları, temizlendikleri yerdir. Müderrisler, hocalar, öğretmenler dersi hamamda işleyeceğiz diyemez. Oraya davet edemez….

Nefret suçu ve cezası!
Milletimizin büyük bir feragat örneği göstererek deprem bölgesinde yaşayanlara yardım götürmeye çalıştığı sırada bazıları da her gün milleti rencide edecek tartışmalara zemin araladılar. Bu tartışmalardan biri de dinî değerler üzerine idi. Salalardan duyduğu rahatsızlığı dile getiren söylemler ardından tekbirlere sıçradı. Bazıları aleni, kayıtsız ve terbiyesiz bir biçimde İslam’a saldırmayı marifet bildi. Böylesine acıların yaşandığı ülkemizde milletimizin…

Kibir ve acizlik!
Afet-i gamdan acep dünyada kim azadedir Herkesin bir derdi var mademki âdemzâdedir Bir hüma-yı zevki bin sayyâd-ı gam takip eder Böyle bir mevhuma bilmem halk neden üftadedir. Hayatın akışını daha güzel özetleyen bir kıta olamazdı… Bu dünyada gamdan, üzüntüden azad olmuş bir kimse yoktur. Şayet âdemoğlu ise…

Acıya ağlayamamak!..
Acımız büyük yaramız derin. Anlatılması zor. İçinde yüzlerce, binlerce hikâye barındıran ve hepsi de gözyaşlarınızı engelleyemediğiniz türden. Sarmaya kalksan sarılmıyor, merhem olmaya çalışsan yetmiyor, teskin etmeye kalksan olmuyor… Bir millet topyekûn seferber olmuş durumda. Büyük fedakârlık ile çalışıyor. Öncelikle can diye çırpınıyor, bir can gözlüyor! Zira buz gibi bir soğuk, her geçen dakika dünya kadar…

Tarife gelmez bir felaket!
6 Şubat sabahı ülkemiz asrın en büyük felaketine maruz kaldı. On ilimiz yer sarsıntısını en yüksek düzeyde yaşadı. Dört ilimizde ise (Kahramanmaraş, Hatay, Malatya, Adıyaman) büyük yıkım meydana geldi. Birinci zelzeleyi dokuz saat sonra neredeyse aynı oranda ikincisi takip etti. Henüz yerine oturmamış binaların büyük bölümü de bu sarsıntıya dayanamayarak çöktü. Felaket üstüne felaket birbirini…

Hapisten reformist olarak çıktı!
DİYK üyesi Enbiya Yıldırım’ın öve öve bitiremediği Seyit Kutup, İslam’da nasıl izler bırakmıştır devam edelim… Seyit Kutup, hayatını iki döneme ayırmaktadır. Birincisi, sosyalizme yöneldiği ve daha çok edebî çalışmalara ağırlık verdiği dönemdir. Kendisi hayatının bu devresini sonradan “cahiliye dönemi” olarak anacaktır. O, sosyalizm davası uğruna hapse dahi girecektir. Hapiste iken ne olduğu, kimin tesiri altında kaldığı, kimlerle düşüp kalktığı bilinmez. Şurası…

Uyanık olalım!
“Uzaktan davulun sesi hoş gelir” ve “Şeyh uçmaz mürit uçurur” gibi, acı gerçekleri ortaya koyan meşhur bazı deyimlerimiz vardır. Biz son iki asırdır, ülkemizde yetişen nice kıymetli şahsiyetlere gözümüzü kaparken uzaktan parlatılan simaları kahraman yaptık. Parlak nutuklarla hep onları övdük. Sapkın fikirlerini süzgeçten, elekten geçirmeden onlara teslim olduk. Öyle ki, müfredatımızı şekillendirenler bizi bambaşka bir rotaya soktular. Şimdilerde…

Sanmayın gafilleriz!
Cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman Han büyük haşmet ve ihtişamına rağmen tevazuu da asla elden bırakmazdı. Onun hacimli divanını inceleyenler bu yüce padişahın ölümü hiç unutmadığını, kibir ve gururdan uzak durduğunu görürler. O, ecdad-ı izamı gibi adaletin en büyük temsilcisidir. Bu itibarla haklı olarak “Kanuni” unvanını almıştır. 1526 Mohaç Meydan Muharebesi’nde aldığı Budin’i, adâletin ve barışın diyârı yapmıştı. Osmanlılar Budin’e…