Allahü teâlânın ismini yüceltmek, İslâm dînini yaymak. Kim i’lâ-yı kelimetullah için harbederse, o, Allah yolunda savaşmış olur. (Hadîs-i şerîf-Müslim) Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellemin vefâtında, Eshâb-ı kirâmın hepsi, sonra da evlâdları, cihâd için, i’lâ-yı kelimetullah için Arabistan’dan çıktı. İslâm ordusu, Asya’nın ötelerine, Afrika’ya, Kıbrıs’a, İstanbul’a hâsılı her yere dağıldı. Allah’ın dînini, O’nun kullarına tanıtmak için…
Kategori: Kütübhane

Halife
Allahü teâlânın emirlerinin yerine getirilmesinde Peygambere vekil olan zât. Emîr-ül-mü’minîn, İmâm-ül-müslimîn yerine kullanılan bir tâbir olup, bütün Müslümanların emîri, hükümdârı mânâsına gelir. Kelimenin çoğulu, hulefâ’dır. Bu tâbir, tekil ve çoğul olarak Kur’ân-ı kerîmde geçmektedir. İlk halîfe ünvânı verilen, hazret-i Ebû Bekr’dir “radıyallahü anh”. Kendisine Halîfe-i Resûlullah (Resûlullah’ın halîfesi) denilmiştir. Tasavvuf ilminde kâmil bir mürşidin, talebeleri içinden, talebe yetiştirmeye ehil olanlara, usûlüne…

Sultan
Sultan, İslâm devletlerinde hükümdara verilen ünvan, devlet başkanı. Arapça salt kökünden gelen kelime mânâ olarak iktidar sahibi dernektir. Bu itibârla devlet başkanının, îcâb ettiğinde, emirlerini kuvvet kullanarak da yaptırabildiğini ifâde eder. Sultan tâbiri müslüman hükümdarlarının bilhassa sünnî kısmına verilen bir ünvan olup; pâdişâh, hakan, han, hükümdar ve melik yerine kullanılmıştır. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem”…

Bâb-ı Âlî
6Osmanlı Devleti’nde sadrâzamlık makamının ve bâzı idâri kuruluşların bulunduğu devlet idâresinin merkezi sayılan yer. Bu tâbir daha çok on dokuzuncu asrın başından îtibâren kullanılmaya başlandı. Bâb; kapı, âlî; yüksek, yüce mânâlarına gelmekte olup, Bâb-ı âlî; yüksek kapı demektir. İslâm ve Türk târihinde birliğin ve kuvvetin temsilcisi olarak kabul edilen devletin ve hükümetin merkezleri yüksek ve…
Ehl-i Sünnet
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” zemânında insanlar üçe ayrıldı: 1. İnanmayıp Resûlullaha karşı gelenler (Kâfir) oldu. 2. İnanmayıp inanmış gibi görünenlere (Münâfık) denildi. 3. İnananlara (Eshâb veya sahabe) denildi. Eshâb-ı kirâm efendilerimizin inanışları hep aynı idi. Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkca bildirilmiş işleri yapmakda da, birbirlerine uygun idiler. Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açık bildirilmemiş birşeye inanmağı dînimiz emr etmemişdir….
Teassub (Taassub)
Haksız yere düşmanlık etmek, inadcılık etmek; kendi yanlış fikrine körü körüne bağlanıp başkalarının doğru fikrini kabûl etmeme. Peygamber efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshâb-ı kirâmı (arkadaşları) Resûlullah’ın huzûrunda oturmakla, O’nun mübârek sözlerini işitmekle; teassub, mevki arzûsu ve dünyâya düşkün olmak, hepsinin kalblerinden sıyrılmış gitmişti. Hırs, kin ve kötü huydan kurtulmuş, tertemiz olmuşlardı. (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)…
Müctehid
İctihâd makâmına yâni Kur’ân-ı kerîmden, hadîs-i şerîf ve diğer dînî delillerden hüküm çıkarma derecesine yükselmiş büyük din âlimi. Bütün İslâm ilimleri ve zamânın fen bilgilerinde söz sâhibi âlim. Yanılan müctehide bir sevâb, doğruyu bulana iki veya on sevâb vardır. İki sevâbdan birincisi, ictihâd etmek (Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden hüküm çıkarma) sevâbıdır. İkincisi, doğruyu bulmak…
Mezheb nedir?
Gitmek, tâkib etmek, gidilen yol. Mutlak müctehîd denilen dinde söz sâhibi âlimlerin, müslümanların yapmaları gereken hususlarla ilgili olarak dînî delîllerden (Kur’ân-ı kerîm, hadîs-i şerîfler ve İcmâ’dan) hüküm çıkarma usûlleri ve çıkarıp bildirdikleri hükümlerin hepsi. Ehl-i sünnetin (Peygamber efendimiz ve Eshâbının yolu) yüzlerce mezhebinden bugün dört tânesi kitâblara geçmiş olup, diğerleri kısmen unutulmuştur. Bu dört mezheb;…
Miraç Gecesi
MÎRÂC GECESİ İslâm dîninin kıymet verdiği mübârek gecelerden. Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın beden ve ruh ile berâber, uyanık iken göklere çıkarıldığı, bilinmeyen yerlere götürüldüğü, Allahü teâlânın emri ile Cennet ve Cehennem’in kendisine gösterildiği gece. Mîrâc, lügatte “merdiven” demektir. Yüksek bir yere çıkılan âlet, vâsıta veya yükseğe çıkmak mânâlarına gelir. Mîrâc hâdisesi, Resûlullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem),…