Yine bir seçim sath-ı mailine girmiş bulunuyoruz. Muhtemel adaylardan biri seçiliyor, belediye başkanı olarak bir müddet şehri veya ilçeyi idare ediyor. Sonra yine seçilerek devam ediyor veya bırakıyor. Bazen kendileri bırakmasa da zaman aman vermiyor ve bıraktırıyor. Aslında seçilmeye namzet olan bu adaylarımız için önemli olan şey güzel ve kalıcı hizmetlerle gönüllere taht kurmak olmalıdır….

Hindistan’da bir âdet!
Eski zamanlarda Hindistan’ın garip bir âdeti varmış. İnsanlar her yüzyılda bir, genç-yaşlı hep beraber büyükçe bir meydanda toplanırlarmış. Herkes yerini aldığında kralın tellalı çıkar, meydanın tam ortasında dikili olan bir taşı göstererek; “Buraya yüz sene önceki toplantıya katılanlar gelebilir” dermiş. Tellalın bu çağrısından sonra ya kuvveti kesilmiş, gözü kör olmuş ve gençliği mahvolmuş bir ihtiyar adam…

Papa Francis’in ziyareti!
Papa Francis’in Birleşik Arap Emirlikleri’ne ziyareti, ülkemizde de ciddi ses getirdi. Basına bakılırsa güya en büyük tepki de, Diyanet İşleri eski Başkanlarımızdan olan Görmez’den geldi. Öncelikle bu ziyaretin gayesi neydi? Ona bakalım. Bunu Vatikan’ın açıklamasında buluyoruz: “Bu ziyaret, daha önce Mısır’a yapılan ziyaret gibi, Kutsal Baba’mızın dinler arası diyaloğa verdiği büyük önemi yansıtıyor.” Demek ki…

Yanlış bilgi ile doğru iş olmaz!
Sultan Alparslan devlette casus (sahib-i haber) kullanmak istemezdi. Ünlü veziri Nizamülmülk bu hususta kendisi gibi düşünmeyenlerden idi. Sultana neden böyle bir uygulamanın içinde olduğu sorulduğunda sultan şöyle demişti: “Ben böyle bir memur tayin dahi etsem, bana hakikaten sadık olanlar ona hiç ehemmiyet vermezler, çünkü doğruluklarına ve bana güvenirler. Düşmanlarım ise onu para ile satın alabilirler. Dünyanın her şehrinde dostlarımız…

Yıkıcı faaliyet!
İki ay kadar önce ilahiyatçılarımız sık sık Maturidiliği gündeme taşıdılar. Hatta bu hususta çalıştay dahi düzenlediler. Mezhepleri bırakın Peygamber efendimizi dahi yok sayan, Kur’ân-ı kerimi tartışma konusu yapan bir kısım İlahiyat Profesörleri ve eski Diyanet başkanlarının fikir babası olarak göründüğü ve boy gösterdiği bu çalıştayın gayesi, gerçekten İmam-ı Maturidi hazretlerinin tanınması mıydı? Elbette ki hayır. Aslında Ehl-i…

Sakın aldanma!
Yalancı dünyâya aldanma yâ hû, Bu dernek dağılır dîvân eğlenmez. İki kapılı bir virânedir bu, Bunda konan göçer, konuk eğlenmez. Bakma bunun karasına ağına, Gönül verme bostanına bağına, Benzer hemân çocuk oyuncağına, Burda aklı olan insan eğlenmez. …

Sarıkamış’ı unutmamak!
5 Ocak Cumartesi günü Sarıkamış’ta idim. Sarıkamış faciasının 104. yıl dönümü münasebetiyle bir programa katıldım. Öncelikle belirtmek gerekirse Sayın Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan Bey’i tebrik etmek lazım. Zira Sarıkamış faciası, tarihimizin unutulmuş sayfalarından birisi idi. Başkanımız Erdoğan Bey, dokuz sene önce büyük bir duyarlılıkla Sarıkamış’ı milletimize hatırlatmayı başardı. Muhakkak ki tarihimizin şanlı sayfaları olduğu kadar, üzüntü…

Kökleri koparmak!
UNESCO 2007 yılını, Hazreti Mevlâna’nın vefatının 800. yıl dönümü olması hasebiyle “Mevlâna Yılı” ilan etmişti. Bu itibarla neredeyse tüm dünyada Hazreti Mevlâna, konferanslar, sempozyumlar ve panellerle anılmıştı. İşte bu sempozyumlardan biri de Fransa’nın Strasburg kentinde Türk ve Fransız bilim adamlarının katılımıyla düzenlenmişti. Strasburg Üniversitesinde Arapça ve İslami Çalışmalar Bölümü’nde İslami Çalışmalar Profesörü olan aynı zamanda sufilik uzmanı bulunan Prof. Dr….

Dinde tahribata dikkat!
Üstad Necip Fazıl Kısakürek bir şiirinde şöyle diyordu: El açsam geçenlere kavşağında bin yolun Müslüman olun aman aman Müslüman olun Ancak nasıl bir Müslüman olması gerektiğini de şu şekilde ifade ediyordu: Müjdecim, kurtarıcım, efendim, peygamberim: Sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim Günümüzde İslamiyeti tarihselci veya…

Yeni bir harekâtın eşiğinde!
Türkiye, Suriye’de üçüncü harekât için gün sayıyor. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarından sonra eller bir kez daha tetikte. İlk ikisinde Türkiye istediği neticeyi net bir biçimde elde etti. Uygulamaları ile bölge halkının büyük güvenini kazandı. Bu itibarla Suriye’nin, terör örgütleri elindeki diğer bölgelerinde de yıllardır perişanlık içerisinde yaşayan halkı, Türkiye’nin müdahalesini özler hâle gelmiş durumda olup her vesile…

Merdim deme zinhar!
Şeyh Sadi şöyle naklediyor: Bir sene Belh’den, Hint hududundaki Şamiyan şehrine yolculuğa çıkmıştık. Yol, haramiler yüzünden tehlikede idi. Bir genç, kılavuz olarak bize yoldaş oldu. Kalkan oynar, mükemmel yay çekerdi. Silahşor olup son derece güçlü kuvvetli idi. On iki yiğit onun kemanını ancak kurabilirlerdi. Yeryüzünün pehlivanları sırtını yere getiremezlerdi. Fakat bu genç, naz, nimet içinde…

Bu zata dikkat!
Fazlurrahman!.. 1919 yılında Pakistan’ın Hazara şehrinde doğan Fazlurrahman, 1940’ta Pencap Üniversitesi Arapça bölümünü bitirdi. 1942’de aynı üniversiteye asistan olarak girdi. Burada başladığı doktora çalışmasını, daha sonra İngiltere’ye giderek devam ettirdi. Daha on yaşında iken Kur’ân-ı kerimi ezberlemiş ve uzun yıllar boyunca tanınmış Ehl-i sünnet âlimlerinden dersler alarak yetişmiş olmasına rağmen İngiltere’deki hocaları, kendisinin İslam felsefesi(!) üzerine…