İngilizlerin tesirine girerek ve Ehl-i sünnet itikadından ayrılarak mezhepsiz bir yol izleyen Afgani, Abduh ve Reşit Rıza’nın İslam dünyasının parçalanmasında ve Sultan II. Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesinde büyük rol oynadıklarını üç haftadır yazılarımızda ifade ettik. Okuyucularımdan, “II. Abdülhamid Han’ın yanında hiç mi âlimler yoktu? Şayet varsa biz neden bilmiyoruz” şeklinde epeyce sualler geldi. Aslında Abdülhamid Han döneminde halifenin yanında ve destekçisi…
Kategori: Pazar Divanı
II. Abdülhamid Han
Sultan Abdülhamid Han hakkında Le Dernier Sultan (Son Sultan) adıyla roman üslubunda bir eser kaleme alan Michel de Grees, bir söyleşisinde şöyle demekteydi: “Abdülhamid Han’ın gerçek hayatı, hayali yendi. Hiçbir roman yazarı bir tek kişinin etrafında dönen bunca cinayet, inkılab devlet darbesi ve dramı uyduramaz. Abdülhamid’in hayatı gerçekten de romaneks unsurlarla dolu…” Gerçekten de hakkında en çok çalışma…
Kişi dilinin altında gizlidir!
“II. Abdülhamid Han’ı anlamak her şeyi anlamak olacaktır”, ifadesi son zamanların moda deyimi olmuştu. Bu büyük Türk hakanının vefatının 100. Yıl dönümünde “onu anlamak her şeyi anlamak olacaktır” diyenlerin de kendisini bir nebze olsun anlamadıklarını ifade ettim. Zira onu anlamak için o dönemde kendisini ortadan kaldıranları ve Osmanlıyı işgal edeceklerin maşası olanları iyi tanımak lazımdı. Yoksa havanda…
Elbette su vermez ipsize kuyu!
Son iki haftadır Pazar Divanı’nda Afgani ve talebesi Abduh’tan etkilenenlerin zamanın halifesi ve Osmanlı hakanı II. Abdülhamid Han’a düşman kesildiklerinden ve onun tahttan indirilmesinde büyük rol sahibi olduklarından bahsettim. Aldığım takdir ve tebrik mesajları yanında Abduh’un bugün hâlâ bir kısım ilahiyat hocalarınca şiddetle tavsiye edildiği hususu dile getirilerek, dindeki fikirleri noktasında çok sualler geldi. Dolayısıyla…
Muhammed Abduh
Sultan II. Abdülhamid Han’ı anlamak için öncelikle onun yıkılmasında birinci derecede önemli rol oynayan ve bilhassa kamuoyunu onun aleyhine çevirmekte etkin roller üstlenen Cemaleddin Afgani’yi tanımak lazım demiştim. Afgani’yi tanıdığınızda yanında kendisinin en büyük yardımcısını göreceksiniz. Günümüz Türkiye’sinde Afgani’den daha tesirli olan bu şahsı anlamayanlar da II. Abdülhamid Han’ı gerçekte anlayamazlar. Hatta içten ve samimi olarak…
Anlamak, ama nasıl?
İlk olarak Necip Fazıl Kısakürek Bey’in kullandığı günümüzde ise sıkça dile getirilen bir söz vardır: “II. Abdülhamid Han’ı anlamak her şeyi anlamak olacaktır.” Oysa bu sözü her fırsatta dile getirenler de maalesef Abdülhamid Han’ı anlayamamaktadır. Nedendir bu? Zira II. Abdülhamid Han’ı, sadece onun zaviyesinden bakmakla anlamak mümkün olamamaktadır. Mesela bendeniz II. Abdülhamid Han’ı anlayabilmek için de şöyle…
Osmanoğulları’nda sulh!
1663 yılında Avusturya ile Osmanlı Devleti’nin arası bozulmuştu. Avusturyalılar anlaşmalara aykırı olarak hudutta iki palanga inşasına başlamışlardı. Ayrıca çeteler eliyle Osmanlı hudut karakollarına saldırmakta idiler. Osmanlı ordusunun harekete geçeceği anlaşılınca Avusturya’dan elçiler geldi. Yapılmakta olan palangalar yıkılmayınca görüşmeler akamete uğradı. Artık Osmanlı ordusu yollardaydı. Belgrad’da yapılan görüşmelerden de netice alınamadı. Ordu harekâtına devamla Budin’e geldiğinde…
Malazgirt Zaferi
Tarih 26 Ağustos 1071. Yer, Malazgirt Ovası. 946 sene önce Anadolu’yu Türk milletine vatan kılacak bir büyük zaferin kapıları açılıyordu. Dönemin en güçlü devleti Bizans İmparatorluk ordusu imparatoru da başında olarak Türk ordusunu ezmek ve imha etmek üzere buraya gelmişti. Sultan Alparslan da ordusunun başında olarak karşısına geçmiş bulunuyordu. İki taraf arasında sayıca ciddi bir…
Men çe guyem!
Geçen hafta Pazar Divanı köşemdeki “Nereden nereye gelmiş” başlıklı yazımız bilhassa İlahiyat camiasında çok ses getirdi. Bir kısım hocalarımız tebrikte bulunurken bazı hocalarımız da rahatsız oldular. “Hepsini aynı kategoriye sokma” dediler. El-hak haklılar. Ben de yazımda onları tenzih etmiştim zaten. Nitekim benim fikirlerime katılan yüzlerce ilahiyat hocasının da farkındayım. Bazıları “düşün ilahiyatçıların yakasından”, dedi. Garip bir kelam. O hocamız şunu…
Nereden nereye gelmiş!
Yıl 1982… Erzurum Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıftayım. İslami İlimler Fakültesi’nde okuyan arkadaşlar var. Bir gün sohbette son sınıf bir talebenin hocaya şöyle dediğini naklettiler: “Hocam ben buraya, İslami İlimler Fakültesi’ne Ehl-i sünnet inancına sahip bir genç olarak geldim. Beş yılın sonunda ise buradan Ehl-i sünnet mi, Mürcie mi, Cebriye mi, Mutezile mi hak yolda,…
Ali Bardakoğlu
Kutlu Doğum Haftası’nın FETÖ projesi olduğu tartışmaları sırasında nedense devreye birden eski Diyanet İşleri Başkanlarından Ali Bardakoğlu girmiş gazete ve televizyonlarda yaptığı yorumlarla meseleyi sahiplenmişti. Bardakoğlu neden bu kadar heyecanlanmıştı? Onu hareketlendiren sebepler neydi? Yıllardır yürüttükleri FETÖ-vari projelerin ellerinden gideceği zehabına mı kapılmıştı? Zira Ali Bardakoğlu Diyanet’i hiç bırakmamıştı. O, her zaman gölge başkan vazifesindeydi….
Gerçeklerle yüzleşmek!
Bugün hemen herkesin ittifakla belirttiği bir husus var. FETÖ ile mücadelede ciddi bir neticeye ulaşılamadı. Peki neden? Bunca yayına ve faaliyete rağmen neden istenilen netice elde edilemiyor? Cevabı kolay fakat çözüm üretilmesi zor bir süreçtir bu! Zira gerçeklerle yüzleşmek istemeyiz. Hataları bütün çarpıklığıyla ortaya koymak çoğumuzu rahatsız eder! Oysa hatalar bilinmeden de netice almak zordur….