Bugün hemen herkesin ittifakla belirttiği bir husus var. FETÖ ile mücadelede ciddi bir neticeye ulaşılamadı. Peki neden? Bunca yayına ve faaliyete rağmen neden istenilen netice elde edilemiyor?
Cevabı kolay fakat çözüm üretilmesi zor bir süreçtir bu! Zira gerçeklerle yüzleşmek istemeyiz. Hataları bütün çarpıklığıyla ortaya koymak çoğumuzu rahatsız eder! Oysa hatalar bilinmeden de netice almak zordur.
FETÖ’ye hep darbe üzerinden vuruldu. Oysa darbe bir gecelik işti. Millet tavrını koydu ve etkisiz oldu. Fakat FETÖ denilen örgüt kırk yıldır gençlerimizi ilmek ilmek dokudu. Nesillerimizin beyinleri ile oynadı. Genlerine kadar fikirlerini işledi.
Einstein “Ön yargıları yok etmek atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur” der.
İşte biz bugün insanlarda 30 yıldır kabullenilmiş ön yargılarla uğraşıyoruz. Elbette bunu kabul ettirmek için bir gece yetmez. Çok geceler ve çok mücadeleler gerekir. FETÖ örgütünün yıllarca evlerde, yurtlarda, okullarda yıkadığı beyinleri bir gecede sıfırlayamazsınız.
30 yıldır bu örgüte karşı talebeleri uyaran bir akademisyen olarak söylüyorum. İçinden çekip alabildiğim kişi sayısı çok fazla değildir. Belki sadece şüphe oluşturabiliyordum. Zira bunlar dini en yüksek düzeyde kullanıyorlardı. Gençlere cennet, tapulu malları gibi sunuluyordu. Yurtlarında doyuyor iş, aş ediniyorlardı. Din adına, hizmet adına orada olmaları gençleri rahatlatıyordu. O günlerde elbette siyasilerimizin orada olmaları da kendilerini etkiliyordu.
Bugün siyasilerimizin sözleri onun için fazla tesirli olmuyor. Hadiseye siyasi nazarla bakılıyor ve işlerine gelmedi deniyor.
Nereden vurulmalı?
Mademki FETÖ örgütü en çok dini kullandı, öyleyse dinî noktası millete tam ve doğru bir biçimde ortaya konulmalıdır. Konulmalı ki, gençler, nasıl bir dinsizlik girdabına doğru yuvarlanmakta olduklarını geç de olsa fark etmelidirler. Elbette bu işin başında Diyanet olmalıydı. Diyanet’in darbe gününe kadar en küçük bir mücadele etmediğini hatta yanlarında durduğunu biliyoruz. Peki darbeden sonra adamakıllı bir mücadele örneğine rastlanıldı mı?
İşte sıkıntı burada. Diyanet’in üst düzey temsilcileri bırakın mücadele etmeyi mücadele edenlere karşı mücadele vermeye başladılar. Hatta mücadele edenleri FETÖ’cülükle suçlayıcı bir akıl tutulmasına yakalandılar. FETÖ’ye karşı dikkat çeken tarikat ve cemaatlere neredeyse FETÖ’cü gibi paralel devlet yaftalaması yaptılar.
İşte böyle bir noktada FETÖ ile sıhhatli bir mücadeleden bahsedilebilir miydi?
Tam da bu noktada!
Yazımı bu minval üzere yazarken Diyanet’in hazırlattığı 140 sayfalık FETÖ raporu açıklandı. Kabul etmek gerekir ki, eksik ama ciddi bir çalışma. Emeği geçenleri tebrik ederim. 1980’lerden beri FETÖ’nün dilinden dökülen sözler veya kaleminden çıkan yazılar aktarılmış ve ardından tahlillerle dinsizliği ortaya konulmuş. Bu raporu okuyanlar, gençlerin neden FETÖ kıskacına düştüklerini daha iyi anlayacaklardır. Şöyle ki:
Son derece sinsi ve muğlak ifadelerle kendisini haşa Allah katında göstermek; Peygamber yerine koymak; meleklerle görüşmek; levh-i mahfuzda olanları görmek, gayb âlemini sınırsız bilme hakkına sahip bulunmak; Peygamber Efendimizin dublesinin bulunduğunu savunmak. Peygamberlerin dışındaki insanlara da masumiyet addetmek; bağlılarına halkın maslahatları adına (!) farzları terk etme ve her türlü haramları fütursuzca işleyebilme hakkını vermek; Müntesiplerinin Cehenneme gitmeyeceklerini bildirmek.
Raporda dehşete düşeceğiniz daha çok hezeyanlar var. Ayrıca Dinler Arası diyalog fitnesine de özel bir bölüm ayrılmış. Şayet bu çalışma devam ettirilse bunun gibi beş kitabın daha hazırlanacağını ifade edeyim.
Evet nesillerimiz mahvoldu. Milletimiz kırk yılın sonunda, CIA ajanı, Vatikan casusu çıkan bir örgüt liderinin pençesinde evlatlarının eriyip gittiği gerçeği ile tanıştı. Korkunç bir travma yaşadı.
Şimdi insan şunu söylemeden edemiyor. Diyanet bu raporu bugün mü hazırlamalıydı? Devleti ve en önemlisi halkı bugün mü ikaz etmeliydi? Artık körlerin de gördüğü sağırların da işittiği bir zamanda Diyanet’in raporu buruk bir sevinç oluşturuyor.
Diyanet bu raporunu hutbelerde işlerse ve kitap hâline getirip lise ve üniversite gençlerine dağıtırsa büyük hizmet etmiş olur.
Rapor hakkında sorular
Şimdi de rapor üzerinden birkaç soru sormak istiyorum. Diyanet bu raporu neden tam da Görmez’in gideceği belli olunca piyasaya sürdü! Böylece, Görmez iyi mücadele verdi deyip yeni görevlere pazarlanmak mı isteniyor!
Raporda 80’lerden itibaren neredeyse dinsizliği ortaya konulan FETÖ hakkında o günlerden bugünlere gelinceye kadar Diyanet İşleri Başkanları neden hiçbir şey yapmadılar ve milleti uyarmadılar? Bunun hesabı sorulmayacak mı?
Bu raporu hazırlayan ekibin adı neden yok! Açıkçası buna imza atanları bilmek istiyor insan. Yoksa bilinmek istemiyorlar mı?
Görmez ve Bardakoğlu bütün cemaatleri neredeyse FETÖ ile özdeşleştiriyorlardı. Bu fikirlere sahip başka kimler var açıklayabilirler mi? Açıklamazlarsa vebal altındadırlar!
Ahmet Hakan, Taha Akyol, Ali Bardakoğlu başta olmak üzere Görmez’e sahip çıkanlar ve çağın âlimi diye lanse edenler şimdi bu rapor üzerinde ne düşünüyorlar acaba? Böyle dinsiz bir örgütü 20 sene sonra tanımak mı âlimliktir!
Raporun girişinde “Gülen hareketinin başlangıçta geleneksel İslam anlayışını muhafaza ettiği düşünüldüğünden dikkati çekmemiştir” vurgusu yapılmaktadır. Oysa Gülen hareketi başlangıçta radikal, sonrasında ılımlı İslam olmak üzere, reformist bir inanca sahipti. Ehl-i sünnet inancını geleneksel diye küçümseyen ilahiyatçılara, reformistlere şimdi ne söylenecek acaba? Bunlar için de rapor hazırlanması için üzerimize top ve tankla gelmeleri mi beklenecek?
Yeni Diyanet İşleri Başkanı’nın yapacak çok işi var…
Vah ki vah!
Şimdi de gelelim can alıcı meseleye ve neden FETÖ ile tam mücadele edilemedi sorusuna!
Tarih 24-25 Kasım 2005. Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ve Başkan Yardımcısı da Mehmet Görmez.
Konrad Adenauer Vakfı, Ankara’da “Türkiye ve Avrupa’da Çok Dinli Yaşam” konulu bir sempozyum-çalıştay düzenledi. Ardından burada sunulan bildiriler 2007 yılında “İslam ve Hristiyanlık – Dinler Arası Diyalog İçin Dinî İçerikler, Tasavvurlar ve Duyguların Karşılaştırılması” ismiyle yayımlandı. İşte bu Dinler Arası Diyaloğun açılış konuşmasını yapan ve kitabın giriş bölümünü yazan kişi Mehmet Görmez idi.
Bugün de FETÖ raporunda Dinler Arası Diyaloğa özel bir bölüm ayıran ve raporun giriş bölümünü yazan Mehmet Görmez. Şayet önceki faaliyetlerine ve fikirlerine pişmanlık duydu ve tövbe etti ise bunları açıkça belirtmesi lazım.
Yoksa başkanlığı bırakıp ilmî faaliyetlere yöneleceğim derken, eline teslim edilecek genç beyinler adına daha da dehşete düşüyorum.
Bence köyünde biber ve domates yetiştirse daha faydalı olur!
TEFEKKÜR
Bir akçecik ziyan etsen ki başlarsın vaveylaya
Zerre kadar üzülmezsin giderse din yağmaya
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
30.07.2017
Türkiye Gazetesi