ÖNSÖZ
Üniversite talebeliğim yıllarında katıldığım bir panelde bir hoca şöyle bir anekdot nakletmişti:
“1940 senesinde Fransa’dan üst düzey bir heyet gelmişti. Devlet protokolü ile karşılanmıştı. Kendilerini havaalanında karşılayanlar, onları otellerine doğru götürmek istediklerinde onlar itiraz etmişler ve “Bizi önce amiralinize götürün.” demişlerdi.
Karşılayan rical şaşırmıştı.
“Hangi amirale?” diye sordular.
Sizin dünyaca meşhur amiralinize cevabını aldılar. Heyet birbirine baktı. Kimdi bu meşhur amiral, yine anlamamışlardı.
Onlar da muhtemelen bizimkilerin bu haline şaşırıyorlardı.
Sonunda Fransız heyetinden biri:
“Barbarossa’ya” dedi.
Bizimkiler işte o anda uyanmışlardı.
“Şimdi istirahat edin. Yarın ilk olarak oraya gideriz.” dediler. Ve bu isteklerini güçlükle kabul ettirdiler. Zira o esnada Barbaros’un türbesine götürmeleri imkânsızdı.
Zira türbe kapalıydı. Çevresi ve içerisi mezbelelik gibiydi. Pencereleri tahta parçaları ile örtülmüştü.
Bizimkiler sabah Fransızları ikna edemeyeceklerini biliyorlardı. Bu sebeple o gece sabaha kadar türbede çalışma yapıldı. İçerisi ve etrafı temizlendi. Pencerelerine camlar taktırıldı.
Sabah saat 10.00 olduğunda Barbaros’un türbesi Fransızların görebileceği bir hale getirilmişti.”
Teyit edemediğim bu anekdot doğru mudur bilmiyorum. Fakat hadiseler doğruluğunu teyit eder niteliktedir.
Öncelikle Fransızların kendisine büyük minneti bellidir. Uzun süre Toulon’da kalan ve İspanyollara karşı Fransızları müdafaa eden Barbaros Hayreddin Paşa’nın bu anısı için Fransa’da yapılan bir tablonun altında yer alan şiirin kıtalarından birinde şöyle yazmaktaydı:
“Ne hoş geliyor pupa yelken
Sıra sıra Türkler ile bu donanma
Barbaros ve ordusu hep birden koşuyor bize yardıma”
Dolayısıyla Fransız heyetinin bu arzusu normaldi.
Diğer taraftan 30 Kasım 1925 tarihinde 677 sayılı Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması Kanunu’yla Barbaros Hayreddin Paşa’nın türbesi de uzun süre harap bir halde kalmıştı. Etrafının mezbelelik olduğu kaynaklara da yansımıştı. Hatta cephesine gayet çirkin bir duvar örülerek türbenin dışarıdan görülmesi dahi engellenmişti.
1941 yılında ise bir anda adına bir anıt yapılmasına karar verildi. 1944 yılında ise tamamlanarak açılışı yapıldı. Bu anıtı yoksa Fransızlardan duyulan utanca mı borçluyduk? Şayet böyle ise bu durum büyük bir zül olmalıydı.
5 Mart 1950 tarihinde çıkarılan 5566/1 sayılı yeni kanunla bazı türbelerin açılması Bakanlar Kurulu’na bırakıldığından, Barbaros’un türbesi de bu tarihte tam olarak yeniden ziyarete açılmıştır.
Bütün bunlara karşılık tarihimizde Barbaros kadar hayatından ibret çıkarılacak kahraman pek azdır. Adına üniversiteler, araştırma enstitüleri kurulsa sezadır. Ders kitaplarında onun şahsiyetine ve verdiği mesajlara özel bölümler ayrılmalıdır.
Oysa bu büyük Türk’e layık olduğu değerin onda birini dahi göstermiyoruz. O, Batı ülkelerinde olsa dünya tarihine nasıl sunulurdu acaba? Düşünmeden edemiyor insan. Çok ibretlik bir söz vardır ki sanki bugün için söylenmiştir:
“Öyle bir nesil, öyle bir zaman ki, her şeyin fiyatını biliyor, fakat değerini bilmiyor.”
Barbaros’un hayatı destan kahramanlarını kıskandıracak derecededir. O, sadece bir donanmanın sevk ve idaresinde gösterdiği maharetle anılacak bir şahsiyet değildir. Bir avuç yoldaşıyla zor bir coğrafyada tutunması, Akdeniz’de İspanyollara karşı başarılı bir mücadele vermesi, Cezayir gibi büyük bir sultanlığın sahibi olması ve bu ülkenin yönetiminde gösterdiği dirayet ile de dikkatleri çekmiştir.
Dolayısıyla hayatı her yönüyle incelenmesi ve bilinmesi gereken emsalsiz liderlerden biridir. Liderlik sırları onda her bakımdan ve her şekliyle görülmüştür.
Onun başbuğluğunda bir avuç gazinin Akdeniz’de başardıkları büyük işler, birkaç kişiyle neler yapılabileceğini gösteren maddi delillerdir. Ancak asıl dikkat edilmesi gereken onlara bu başarıyı kazandıran, bu yüksek ruhu veren hasletleri görebilmektir.
Barbaros’un insanların kalbini kazanma, beceri ve kabiliyetlerini keşfedebilme ve onları istediği gibi kullanmadaki hünerleri eşsizdi.
Dinî hayatta gösterişten uzak çok samimi ve ihlaslı bir hali vardı. Her işte rabbinin rızasını gözetirdi. Dinî vazifelerini denizde ve karada savaşta ve barışta hiç aksatmazdı.
Affetme, cömertlik, yumuşaklık gibi huyları, istişaresiz hiçbir işe girişmemesi başarısındaki en büyük amillerdi.
Yeri geldiğinde çok merhametli olmasına karşın gerektiğinde ibreti âlem için son derece şiddetli davranırdı. Bilhassa din düşmanları ile ittifak edenlere karşı merhamet göstermezdi.
Günümüzde Osmanlı denizciliği üzerine kalem oynatanların bir kısmı Barbaros Hayreddin ve diğer Türk reislerini Avrupalılar gibi korsan olarak değerlendirmekte faaliyetlerini de korsanlık olarak görmektedir. Barbaros’u korsan diyerek hafife almak, Osmanlıları tanımamak ve hatta düşman olmakla açıklanabilecek bir husustur. Onların bu tarzı tarihçi olmanın metod ve usullerinden de yoksun olduklarını göstermektedir.
Zira karada devletin akıncıları hangi sorumluluk altında görev yapıyorsa deniz gazileri de aynı sorumluluk altında görev yapıyorlardı. Bunun farklı istisnalarının bulunması normaldir. Bazıları denizlerdeki savaşlarda esir ve ganimet alınmasından hareketle tenkitlerde bulunmaktadır. Hâlbuki bu durum Osmanlı İmparatorluğu’nun hukukunda bir haktır. Çünkü Osmanlı hukukunda devletin izin verdiği gaza ve cihat yapma hakkını elinde tutanlar, Osmanlı düşmanı devletlere karşı her zaman akın yapma hakkına sahiptiler. Şayet Osmanlı’nın dost ve müttefiki olan yani ahidname verdiği bir Avrupalı devlete karşı bu akını yapmaya kalkarlarsa o zaman cezalandırılırlardı.
Dolayısıyla Barbaros’u, kendisine büyük bir kin besleyen Avrupalıların söylemleri ile anlatmaya kalkmak, tarihimizi müsteşrikler edasıyla görmek ve algılamaktır. Kanuni’nin meşhur bir ifadesi vardır:
“Hristiyan devletler ecdadımın üzerine tehditli bulutlar yığıyor, fakat bunlardan yağmur yağmıyordu. Onlar sebep olmasa idi. Bu kan asla dökülmeyecekti.”
Bu gerçekten hareketle Endülüs’te Müslümanların başına gelenleri ve sonrasında Mağrip ve Akdeniz’de yaşananları bilmeden, tefekkür etmeden yoruma kalkışmak sakilliktir. Avrupalı şövalyelerin nice ada ve kıyılarda yer alan güçlü kalelerdeki korsanlık yapılarına gözü kör olmaktır. İspanyol, Venedik ve nice Avrupa krallarının desteğindeki deniz korsanları Müslümanlara deryayı dar etmişlerdi. Öyle ki Müslümanlar ticaret yapamaz halde idiler. İşte onların bu korsan girişimlerine karşılık, Barbaros ve yiğit reislerinin yaptıkları bir deniz gazasından, akınından başka bir şey değildi.
Nitekim ancak Preveze zaferinden sonra Avrupa krallarının desteğindeki bu deniz korsanlığının önüne geçilip, deniz seyahati, ticareti ve sahildeki halkın emniyet ve huzuru sağlanabilecektir.
Bu anlamda Barbaros, Akdeniz’e nizam veren bir deniz amiralidir. Cezayir-i Bahr-i Sefid denilen Kapudan Paşa Eyaleti’nin beylerbeyidir. O, denizcilerin piridir. Bir gemi inşa mimarı, mühendisi kadar tecrübe sahibidir.
Hayreddin Paşa sadece beldeler ve gönüller fethi ile kalmadı. Kanuni’nin arzusu üzerine bu gazaları kaleme aldırarak kıyamete kadar torunlarının istifadesine de sundu.
Gazanamesi hemen her coğrafyaya yayıldı ve Anadolu’dan Afrika’ya kadar her dönemde en fazla okunan kitaplardan biri oldu. Destanlaşan hayatı Türk gençlerinin cihat azmini hep canlı tuttu. Birçok defa günümüz Türkçesine de çevrildi.
Akdeniz’i bir Türk gölü haline getirmiş bu büyük Türk amiralinin hayatını bilmeye ve idrak etmeye bugün belki her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır. Elinizdeki eseri okuduğunuzda bu hususu daha iyi anlayacaksınız.
Rahmetli Yahya Kemal’in şu muhteşem dizeleri, şanlı amiralimizin fetihlerden sonra İstanbul’a muazzam girişini her an taze tutmaktadır.
Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor? Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor! Adalar’dan mı, Tunus’dan mı, Cezayir’den mi? Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor; O mübarek gemiler hangi seherden geliyor?
İnşallah elinizdeki eser de bizden kaynaklanan eksiklerine rağmen, bu büyük Türk amiralinin hayatını ve örnek şahsiyetini gençlerimizin hafızasına nakşedecektir. Gayret bizden tevfik yüce Allah’tandır.
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
İstanbul 2020
Sipariş vermek için: https://www.ktbkitap.com/urun/barbaros-hayreddin-pasa-ahmet-simsirgil