Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda İslam dünyasını şaşkınlığa uğratan bir beyanda bulundu. Ülkesinde Vatikan’a benzer bir şekilde bir “Bektaşi Devleti”nin kurulacağını ilan etti. Bu kararın arkasında kimler var amacı nedir gelecek için neler planlıyorlar bunları anlamak için gerilere gitmek gerekecektir…
FETÖ 1990’lı yılların başından itibaren Arnavutluk’ta görünmeye başlamış ve yıllar içerisinde en fazla kök saldığı ülkelerin başında gelmişti.
Arnavutluk halkının dinî ve manevi duygularını istismar eden faaliyetler yürütmeye başladı. Ülkenin en önde gelen iş adamları ve siyasetçilerinin çoğu çocuklarını bu okullara gönderdi.
Böylece FETÖ bir taraftan ülkede geleceğin en etkili elemanlarını yetiştirirken bir taraftan da yıllarca iş siyaset ve ekonomi çevrelerini ağına düşürmüş oldu.
Yükseköğretim alanında iki üniversiteyi kontrolü altına aldı. Çeşitli illerde ücretsiz eğitim veren okulları özelleştirip kullanmaya başladı.
Eğitim faaliyetlerinden kazandıkları yanında bağış adı altında topladığı paralarla maddi açıdan büyük güç kazandı. Türkiye’den gelen paralar da gelirlerinin daha da katlanmasına yol açıyordu.
FETÖ’nün faaliyetleri sadece bunlarla kalmamış Arnavutluk’ta dinî eğitime de neredeyse tamamen hâkim olmuştu. 1994’te bir başka vakıf aracılığı ile dinî eğitime de el atmıştı. Liselerinde en iyi şekilde Türkçe öğrettikleri örgüte yakın öğrencileri üniversite için Türkiye’ye gönderiyordu. Oradan döndükten sonra bunların, “Arnavutluk İslam Birliği” içine yerleşmelerini sağlıyordu.
Arnavutluk İslam Birliği, Arnavutluk Cumhuriyeti’ndeki bütün Müslümanların temsil edildiği, İslam’ın temel prensiplerinin kabul ve tatbik edildiği, bağımsız ve politik olmayan bir kurumdur. Bu kuruluşun kısaltması KMSH’dır (yani AİB). AİB’nin amacı dini yaymak ve insanlara bu konuda yardım etmektir. Faaliyetlerindeki asıl amaç ise, Müslümanların dinî duygu ve düşüncelerini yaymak, onları dine karşı duyarlı hâle getirmek ve onları hem dini hem de ekonomik yönden güçlü kılmanın yanında, hak ve hürriyetlerini korumak, vatan ve milletin birlik ve beraberliğini temin etmektir. Dinî ibadetlerin tatbiki konusunda esas alınan mezhep ise Sünni Hanefi mezhebidir. AİB’nin logosu Tiran’daki Ethem Bey Camii‘dir.
İşte FETÖ’nün Arnavutluk Diyaneti denilen Arnavutluk İslam Birliği’ni ele geçirmesi Müslümanların faaliyetlerini yıllar içerisinde büyük ölçüde kıracaktı.
FETÖ, böylece birkaç yıl içerisinde Arnavutluk’ta okul öncesi eğitim kurumlarından yabancı dil kurslarına, sivil toplum kuruluşlarından turizme, medyadan yayınevlerine kadar birçok alanda kurum ve kuruluşlar ile irtibat hâlinde oldu. Hemen her tarafa elemanlarını yerleştirdi.
Ancak 15 Temmuz’da 252 kişinin şehit edildiği kanlı darbe girişimi tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi Arnavut halkına da anlatılması sayesinde ve Türkiye’nin diplomatik girişimleriyle zor günler yaşamaya başladı.
Darbe hadisesinden sonra FETÖ, Arnavutluk’ta Müslüman Arnavutların desteğini önemli ölçüde kaybetti. Eski gücünü mumla arar hâle geldi. Fakat faaliyetleri hiç durmadı ve devam etti.
Yerinde uyarılar!
Özellikle KMSH’de etkin olduklarından Arnavutluk’taki dinî eğitimi yıllardır baltalamaya devam ettiler. Arnavutluk Müslüman Forumu Başkanı Fisnik Kruja 2023 yılında yaptığı açıklamada bu durumu şöyle belirtecektir:
“10 yılı aşkın süredir KMSH’nin ‘Gülenci’ liderleri çoğu durumda 50 dolarlık sefil bir maaş ödenen ve çoğu sosyal güvenlik planına dâhil olmayan imamların mali durumunu iyileştirmek için hiçbir şey yapmadı. Aynı şekilde yıllardır imam eksikliğinden ötürü çalışmayan birçok camiyi de aynı nedenle faaliyete geçirmek için neredeyse hiçbir şey yapmadılar. KMSH’nin mevcut ‘Gülenci’ liderleri bazı medreseleri kapatarak ve en büyük vakıf binalarından birini bu medreseyi sadece yöneten ‘Sema’ adındaki FETÖ’cü derneğin lehine satarak İslami eğitim sistemine ciddi şekilde zarar verdiler…”
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu itibarla son dönemde Arnavutluk’a özel bir önem verecekti. 2022’de ziyaret ettiği Arnavutluk’ta FETÖ okullarının kapatılması ve faaliyetlerinin durdurulması için ciddi faaliyetlerde bulunmuştu. Bunun neticesinde FETÖ’nün belki de göstermelik olarak sadece bir anaokulu ile bir koleji kapatılmıştı.
Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın ülkesinde bir Bektaşi Devleti kurulmasının adımını atmasını nasıl yorumlayacağız. Edi Rama bu projeyi, “Dünya barışı, farklılıklara saygı ve Birlikte yaşam” gibi son derece çarpıcı sloganlarla sundu.
Oysa biz bu parlak sloganların gerisindeki maksadı çok iyi sezmekteyiz. Şurası muhakkak ki bu sadece Edi Rama’nın bir oldubitti kararı değildir. Uzun süredir düşünülen ve tasarlanan büyük ve meş’um bir projenin ilanıdır.
Hem de Cumhurbaşkanımızın Gazze için Batı ülkelerini topa tuttuğu bir noktada acaba Türkiye’ye karşı bir hamle mi olmuştur. Zira bu hamlenin gerisindeki en önemli faktörler şüphesiz ABD ve İsrail’dir.
Nitekim projenin arkasında kimin olduğunu düşünmek bile bize gelecek hakkında büyük kapılar aralayacaktır. 1991’de Eski Yugoslavya’nın yedi devlete bölünmesinde rol alan ABD ve Avrupa, Balkan ülkeleri üzerinde siyasal kültürel ve ekonomik alanlarda söz sahibi hâline gelirken, Papalık da dinî hayatı dizayn etmek için büyük uğraş vermeye başladı.
Bu arada Arnavut Bektaşisi olan eski bir Sıgırumi (Arnavut KGB’si) ajanı Baba Reşad Bardhi, 2011 yılında öldüğünde yerine ABD’nin etkisiyle Baba Edmond Brahimaj getirilmişti…
Baba Mondi, FETÖ ve İsrail…
Edmond Brahimaj, eski bir Arnavut ordu subayıdır. Baba Mondi adıyla anılır. Seçildikten sonraki faaliyetleri ve Türkiye’den kimlerle nasıl ilişkiler kurduğu görülürse FETÖ ile irtibatı kolaylıkla anlaşılır. Söylemleri zaten bire bir FETÖ menşelidir. Türkiye Bektaşileri onun bu faaliyetlerini bilmekte ve kendisine cephe almaktadırlar…
Baba Mondi, İsrail Gazze’de soykırım yaparken İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’u kabul eden ilk Müslüman din adamı(!) olmuştu. Bu hareketi nedeniyle Balkanlardaki Müslüman toplumlar ve Müslüman STK’lar Baba Mondi’nin gerçek bir Müslüman olmadığını sadece “İsrail’in kullanışlı bir aparatı” olduğunu ifade etmişlerdi.
Rama’nın açıklamasındaki önemli bir detay da kurulacak devletin Bektaşi tarikatına bağlı olacağını belirtirken Vatikan modeline atıf yapması idi.
Öncelikle şunu belirtelim ki Vatikan, Roma şehri içinde yer alan ve Katolik dünyasının merkezi olan bir şehir devletidir. Katolik Hıristiyan ülkeleri dinî açıdan bu devletin başındaki Papa’ya bağlıdır.
Bu yönden bakıldığında Arnavutluk’ta Vatikan’a benzetilerek ele alınan girişimin Vatikan’a benzer hiçbir yönü yoktur.
Oysa nüfusunun yüzde ellisi Müslüman olan Arnavutluk’ta Bektaşilerin oranı yüzde onu geçmez. Dünyada hiçbir Müslüman ülke kendilerini tanıyacak değildir. Hatta devletin başına düşünülen kişi Müslüman dahi görülmemektedir.
ABD, İsrail ve Papalığın Türkiye’nin başına düşündükleri FETÖ’nün liderini de Türkiye Diyaneti 2017’de “dinsiz” diyerek rapor hazırlatmadı mı? Fakat 30 sene uyumalarını; uyumak bir yana nasıl peşinden koştuklarını hiç sorgulamadılar!
Neticede Arnavutluk’ta planlanan durum, İslam âlemi içerisine yeni bir fitne sokma düşüncesinden başka bir mana taşımaz. Görünen o ki İsrail ve müttefiki ABD, Balkan ülkelerinde Türkiye’nin etkisini kırmak istemektedir. Özellikle Müslüman nüfusun Türkiye’ye yakın bir pozisyona girmesine karşı bir atak başlattıkları da seziliyor. Nitekim İsrail’in son on yıldır Balkan Bektaşileri ve Balkan devletleri ile ilişkileri çok iyi takip edilmelidir.
İsrail’in 2012 yılına kadar Arnavutluk’ta Büyükelçiliği yoktu. Bu tarihten sonra bir taraftan Büyükelçilik oluştururken bir taraftan da Arnavutluk ile savunma ve ekonomik iş birliği arayışlarına gitti.
İsrail sadece Balkan ülkeleri ile iş birliği çalışmaları yapmıyor. Bir taraftan da bölge idarecilerini Türkiye’ye karşı mesafeli olamaya teşvik ediyor. “İslami radikalizm, Türk tehlikesi, Neo Osmanlıcılık…” gibi kavramlarla bu politikasında başarı sağlamaya çalışıyor.
Son dönemlerde Balkanlarda Selefi ve Vehhabi hareketlerin de el altından büyük oranda teşvik edildiği görülüyor. Bunları bir taraftan teşvik eden diğer taraftan malzeme olarak kullanan İsrail ve ABD, Balkan ülkeleri yönetimlerini ise Sünni Müslümanlara ve Türkiye’ye karşı tavır aldırmaya çalışıyorlar. Böylece bir taşla birkaç kuş vurmayı beceriyorlar!
Dolayısıyla bu gelişmeler asla basite alınmamalı görmezden gelinmemelidir. Türk Dışişleri Bakanlığı, İstihbaratı ve Diyaneti tarafından dikkatle takip olunmalı ona göre siyaset belirlenmelidir.
TEFEKKÜR
Mekr-i düşmandan sakın olma emîn
Gaflet vaktinde işini bitirirler senin
Lâ Edri
(Düşmanın hilesinden sakın olma emin
Gaflet hâlinde olduğunda işini bitirirler)
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
27.09.2024
Türkiye Gazetesi