Tarih her zaman ve her dönemde yükselen bir değer olmuştur. Zira bir ilim olmanın yanı sıra millî birlik ve beraberliğin temininde en büyük şuur ve bilinçlerden biridir. Milletlerin geleceğini belirlemede en tesirli projektördür. Buna rağmen tarihimize gereken değeri vermediğimiz ve hakkıyla gençlerimize aktarmadığımız da bir gerçektir.
Öte yandan “Muhteşem Yüzyıl” dizisi ile başlayan süreçte ülkemizde tarih daha da ilgi görmeye başladı. TV’lerde programlar, yazılan kitaplar, filmler ve dizilerle neredeyse son sekiz yıldır zirve yaptı. Fakat bu zirve yakında zırvaya dönüşecek gibi duruyor!
İki hafta önce Pazar Divanı’nda yüksek bütçe ve usta oyuncularla gösterime giren “Mehmed: Bir Cihan Fatihi” dizisinin Fatih Sultan Mehmed Han ile hiçbir alakasının bulunmadığını ve bu yüce hakana yakışmadığını belirtip eleştirmiştim. Nitekim üzerinden 15 gün geçmeden de dizi veda etti. Fatih gibi tarihimizin en büyük cihangirinin bu hâllere düşürülmesi pek acı değil mi?
“Muhteşem Yüzyıl” dizisine duyulan tepki ile zirveye çıkan ve hâlâ reytingleri zirvelerde dolaşan “Diriliş Ertuğrul” dizisinde ise geçtiğimiz hafta Sadeddin Köpek, Ertuğrul Gazi tarafından öldürüldü.
Dizi izleyenleri arasında ve sosyal medyada aylardır adı büyük nefretle anılan Sadeddin Köpek’in ölümü millete neredeyse, Cehennem azabından kurtulmuş gibi bir ferahlık verdi.
Gerçekte ise öldürülen Sadeddin Köpek mi yoksa Ertuğrul Gazi mi idi? Üzerinde ciddi düşünmek ve tefekkür etmek gerekir!
Zira ertesi gün okula giden çocuklar öğretmenlerine Sadeddin Köpek’in Ertuğrul Bey tarafından öldürülüp öldürülmediğini sorduklarında dünyaları başına yıkılacaktır.
Ünlü yazar Cengiz Aytmatov’un Beyaz Gemi romanında olduğu gibi çocukların dünyalarını ve hayallerini yok edeceksiniz! Zira Ertuğrul Gazi, bırakın Sadeddin Köpek’i öldürmeyi hayatında bir kez dahi karşılaşmamıştır!
Bu hayalperest senaristler, yarın Sultan Alaaddin Keykubat’ın veliaht seçtiği İzzeddin Kılıçarslan ve büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev ile dönemin kudretli devlet adamları Kayır Han, Kemaleddin Kamyar, Hüsameddin Kaymeri, Taceddin Pervane, Atabey Şemseddin Altunapa, Cemaleddin Ferruh, Gürcüoğlu Zahireddin ve Celaleddin Karatay’ı dizi veya film yapsalar Ertuğrul ile nerede buluşturacaklar acaba? Şayet kurgu ile bir araya getirecek olurlarsa bu ancak beraberce cihat hareketinde omuz omuza çarpışmaktan öte gitmeyecek ve asla birbirlerine husumetleri olmayacaktır.
Önce sistem kurulmalı!
Sadeddin Köpek’i anlamak için evvela o dönemin şartlarını mutlaka bilmek ve anlamak gerekmektedir. Bunun için de şu mühim soruların cevabı aranmalıdır:
Sultan Alaaddin Keykubat on dört yaşındaki oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev dururken sekiz yaşındaki İzzeddin Kılıçarslan’ı niçin veliaht tayin etmişti? Sekiz yaşındaki bu şehzade hangi başarıyı göstermişti? Bu şehzadelerin etrafında hangi devlet adamları bulunuyordu? Bunlar iki cepheye niçin ayrılmıştı? İzzeddin Keykavus neden saltanat mücadelesine girişmemişti? Sadeddin Köpek’in etrafındaki devlet adamlarını ortadan kaldırmaktaki maksadı neydi?..
İşte bütün bu suallerin cevabı araştırıldığında, Sadeddin Köpek idaresinin şifreleri bulunacaktır. Zira yukarıda sayılan devlet adamlarının hangisi bu şartlarda işbaşına gelse netice değişmeyecekti. Nitekim ondan sonra da değişmedi.
Zira saltanat veraseti konusunda Selçukluların ve ondan önceki Türk devletlerinin, devletlerini bütünleştirici bir sistemleri yoktu. Dağıtıcı, bölücü ve nihayetinde birbirlerini yiyici bir sistemi devam ettiriyorlardı. Düşünün! Sultan II. Kılıç Arslan ülkesini on bir oğlu arasında pay etmişti. Bu devlet ne kadar uzun ömürlü olabilirdi? Veliaht gösterilen hangi şehzadeye kardeşi itaat etmişti? Dolayısıyla bu şehzadelerin yanındaki tecrübeli ve kudretli devlet adamları onlar adına birbirlerini yemekte ve hatta saltanatı ele geçirmek yolunda kanlı teşebbüslere kalkışmakta beis görmüyorlardı.
İşte Osmanlılar, sırf bu bozuk sistemi değiştirmek için önce kardeş katlini ve ardından da ekber ve erşed usulünü getirmek mecburiyetinde kalacak ve devletin devamlılığını bu yolla sağlayabileceklerdir.
Dolayısıyla bu siyasi kargaşada sorumluluk Sadeddin Köpek’ten ziyade bizatihi sistemin kendisindedir.
Diğer taraftan Sadeddin Köpek’in şahsiyetini kaynaklara göre değerlendirecek olursak dizide gösterilenin aksine bambaşka bir şahsiyet karşımızda durmaktadır.
Sadeddin Köpek!
Sadeddin Köpek, köken olarak muhtemelen Türk değildi. Gulâmhâne adı verilen askerî okulda, Türk-İslâm terbiye ve eğitimiyle yetiştirilmiş, ordu kademelerinde de emîrliğe kadar yükseltilmiş bir kişiydi.
Bugün herkesin aşağılamak kastıyla kullandığı “Köpek” ismi, ona hakaret, horlama ve küçümseme gibi bir maksatla yakıştırılmamıştı. Kendisine isim olarak verilmiş olup itaatli, bağlı, samimi hizmet eden ve vefalı gibi anlamlara geliyordu. Şayet bu isim, tahkir anlamında kullanılmış olsaydı, bizzat yaptırmış olduğu Zazadin Hanı’nın kitabesinde, bu ismi kullanması mümkün olmazdı.
Sadeddin Köpek, Sultan Gıyaseddin küçük yaşta olduğundan âdeta bir hükümdar gibi hareket ediyordu. Bu hâl saltanat hırsını da kamçılayacak ve sonunda hayatını mahvetmesine kadar götürecektir. Fakat bu durum eski Türk devletlerinin genel karakterini yansıtmaktan başka bir şey değildi. Memlukler ve Kadı Burhaneddin Devleti gibi nice devletimiz hep bu şekilde ortaya çıkmıştı. Bu itibarla iki yıla yakın görev yaptığı süre içinde rakiplerini sindirmeye ve yok etmeye uğraştı. Bu durum ise düşmanlarını çoğaltmaktan öte bir işe yaramadı. Sümeysat’ı zaptetmiş olması en büyük siyasi başarısıdır. Kısa süren dönemi sırasında başka şeyler beklemek de hata olacaktır. Ayrıca Moğol tehlikesine karşı, Eyyubilerle mevcut düşmanlığı gidermiş ve dostluk temininde önemli adımlar atmıştır.
İbni Bibi ve Selçukname gibi devrin kaynaklarının belirttiğine göre Sadeddin Köpek, gösterişe, dünya zevklerine, mal ve servete düşkün değildi. Kendisini, adaletin en yüce hakemi olarak görmekteydi. Halka karşı tutumu, ılımlı ve yumuşak olup adalet temeline dayanmaktaydı. Gittiği her yerde, halkın en fakir ve en güçsüzleriyle konuşur, onların istek ve şikâyetlerini sabırla dinlerdi. İhtiyaçlarını cömertçe karşılardı. Suçluları rütbe ve makamlarına bakmadan ibret olacak bir şekilde cezalandırırdı.
Sadeddin Köpek zamanında Türkiye Selçuklu ordusunda tam bir düzen ve disiplin hâkim olmuştu. Özellikle ıktâ sahipleri, hiçbir şekilde halktan belirlenmiş verginin dışında “bir tavuk kanadı” dahi istemeye cesaret edemiyorlardı. Halkın zayıf ve düşkün kesimi, onun zamanında rahat, huzur ve güven içinde yaşamıştır…
Bu bilgilerden sonra bir kez daha Diriliş Ertuğrul dizisindeki Sadeddin Köpek’i hatırlamak icap edecektir.
Millete, bu devlet adamına karşı o kadar hakaret ettirdiler ki, ölmüş bir adama bu kadar nefret kusturmaları ve iftiraları sebebiyle, neredeyse günahlarını alıp temizlettiler. Günahları kalmadı ise millete sevaplarını verdirttiler. Evet, işte bu nedenle Sadeddin Köpek kazandı. Kazanmaya da devam ediyor. Zira ona hakaret edenlerin helalleşmeleri ancak ahirette olabilecektir.
Ertuğrul Gazi’yi ise hiç karşılaşmadığı bir kişiyi öldürtmek ve yapmadığı işleri yaptırtmak suretiyle her gün gözden düşürmeye devam etmekteler. Her gün yeni bir yalana kurban vermekteler! Kendileri yazıyor, kendileri çalıyor ve kendileri oynamaktalar!
Yeter artık! Reytinginiz sizin olsun! Verin bu milletin gerçek tarihini ve gerçek Ertuğrul’unu!
TEFEKKÜR
İlim oldur ki ehline nafi’ ola
Masiyet illetlerin dafi’ ola
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
29.04.2018
Türkiye Gazetesi