Suriye’de 61 yıllık Baas rejimi on üç günde çöktü. Dünya şaşkınlık içerisinde bu tarihî on üç günü hızlandırılmış bir film izler gibi izledi.
Her ne kadar harekâtta aktif rol almasa da Türkiye’nin gücüne ve etkisine dünyanın her yerinde vurgu yapıldı.
Türkiye böylesine bir güce erişir miydi ve bu günler tahmin edilir miydi?
Geçmişi bilmeyince ve mukayese yapmayınca tabii ki anlamak imkânsız olur.
Şu son yirmi günde devletlerin verdiği demeçlere ve yaşananlara dikkat kesilelim. Suriye Millî Güçleri birlik beraberlik içerisinde başlattığı büyük harekât ile süratle rejim güçlerinin elindeki yerlerde hâkimiyetini tesis edip her gün önemli mevzileri alırken, ABD sadece, “gelişmeleri yakından takip ediyoruz” mesajını veriyor! Yakında ABD’de de tekrar dümene geçecek olan Trump, “Bizim Suriye ile bir meselemiz yok” diyerek topu Rusya’ya atıyor. “Bu, Rusya’nın mağlubiyetidir” diyor.
Rusya ne yapacağını bilemez hâlde şaşkın bir vaziyette olayları izliyor.
Bir iki uçak göndererek hâlâ sivilleri bombalamayı sürdürüyor.
İran çaresizlik içinde gelişmeleri takip etti. Rusya’dan medet umdu. Bir Şam’a, bir Türkiye’ye koştu durdu. Bu arada çıkmayan candan ümit kesilmez misali Doha’da son bir buluşma için çırpınıp durdu.
Esad’ı kurtarabilmek adına son çırpınışlarını yaşadı.
Türkiye ise sahada olayların tek hâkimi, kurgulayıcısı ve yönlendiricisi oldu.
İşte dünya, Türkiye’nin bu büyük oyun kuruculuğunu gıpta ile izleyip takip etti.
Evet yüzyıldır büyük güçler icraat yapar Türkiye dikkatle takip ederdi.
Türk yetkililer her defasında olayları ciddiyetle takip ettiklerini beyan ederlerdi. Bu takibin neye yaradığını kimse anlamazdı. Süper güçler işlerini bitirince bizim ciddiyetle yaptığımız takip de son bulurdu.
Bu defa ise tam tersi oldu. Evet ABD ve Rusya işin içerisine girmedi, giremedi o başka mevzu. Burada asıl olan Türk devlet aklının ilk kez böyle bir büyük oyunun kurucusu ve yürütücüsü olmasıydı. Sahip çıkmasıydı.
Türkiye bu tavrı ile artık bölgesel güçte zirveye yükselmiştir. Uluslararası süper güç yolunu açmıştır.
Burada en büyük talihsizlik Türk muhalefet liderlerinin henüz bunu anlamamış olmasıdır. Onların hâlâ yüzyıldır devam eden ezik siyaseti devam ettirme çabalarını görmek büyük üzüntü vesilesidir.
Zira devletimiz tam sekiz yıldır bu sürece doğru emin bir şekilde ilerliyordu.
Pes doğrusu!
Türkiye’deki muhalefete bir ad koymak mümkün değil. Zira dünyada eşini ve benzerini bulmak pek mümkün değildir. Yıllardır sınır komşularınız üzerinde büyük oyunlar oynanacak, süper güçler sınır komşularınız içinde cirit atacak, haritaları değiştirecek ve siz bütün bu hadiselere karşı gözünüzü kulağınızı kapatıp uyuyacaksınız!
Etrafımda neler oluyor dahi demeyeceksiniz! Tedbir alalım, dikkatli olalım, hazırlık yapalım diyenlere macera peşinde koşma diyeceksiniz.
Dostunuzu ve düşmanınızı dahi tanımayacaksınız! Nitekim Türkiye’nin yıllardır başını ağrıtan on binlerce evladının şehit düşmesine sebep olan PKK terör örgütüne kol kanat gererek Esad ve rejiminin arkasında duracaksınız.
Esad’ın son harekâtta artık Şam’dan kaçacağı belli olmuş hatta Şam’ı terk etmiş iken Türkiye hükûmetine “Esad ile masaya oturun meseleyi çözün!” diye ciyak ciyak bağıracaksınız.
Pes doğrusu! Bu tavrın adını koymak imkânsız. Sipariş verseniz böyle bir muhalefet partisi kurduramazsınız. Bunların dış işlerinden anlayan hiç mi uzmanları yoktur. Bunlar yarın iktidara geldiklerinde nasıl bir politika izleyeceklerini hiç mi düşünmezler. Dünyadaki ve hatta komşularındaki gelişmeleri hiç mi takip etmezler.
Ülkemiz adına baktığımızda en büyük talihsizlik bu olsa gerek! Evet, kurucu liderleri İnönü’den itibaren bu tavırlarını anlamak kolay. Fakat onlarca lider değişmesine rağmen bir partinin zihniyeti hiç mi değişmez anlamak mümkün değil!
İsrail’e kim alan açıyor!
Geçen hafta Suriye Millî Güçlerinin süratli bir şekilde başarılı olduklarının nedenlerine bir nebze değinmiştim. Bazıları bu başarıyı bir türlü anlamak istemiyor. Bu durumun altında mutlaka bir İsrail oyunu görmek istiyor. ABD’nin İsrail’e alan açtığını düşünüyor. Hatta Türkiye’nin kimi bilerek kimi bilmeyerek bu oyunun bir parçası olduğunu savunuyor.
Elbette zaman her şeyi gösterecektir. Fakat kendi ülkesine karşı bu kadar amansız mankurtlar topluluğunu da bir arada görmek imkânsızdır.
Sanki İsrail bir yerlerde sıkışıp kalmıştı… Sanki ABD oralarda taşeron silahlı örgütleri kurmamış ve onları silaha boğmamıştı… Sanki Suriye, İsrail’e dur diyecek Sünni halktan, neredeyse yüzde seksen boşaltılmamıştı… Sanki İran, Suriye’de Sünni vatandaşlar üzerinde katliamın en şiddetlisini gerçekleştirmemişti… Sanki Rusya, Suriye’deki mevzilerini boşaltıp çekip gitmişti… Sanki Türkiye 13 yıldır uyumaya devam ediyordu…
Türkiye birden İsrail’in sıkışıp kaldığını gördü ve alan açmaya koyuldu öyle mi? Şu sözü söyleyen insanlar İsrail, ABD ve İran’dan birinin gönüllü tasmalı sözcüsünden başka bir şey olamaz!..
Bunların en önemli bir vazifeleri de her vesile ile Türkiye’yi ve gücünü küçümsemektir. Her şeyi Batı’ya bağlamaktır. Batı isterse olur Batı istemezse olmaz zihniyetindedir. Bunlar önce imanlarını sorgulamalıdır!..
Allah dilerse olur dilerse olmaz. Cenab-ı Hakk’ın vaadi vardır. Çalışanlara, düşmanın silahı ile silahlananlara, tedbir ehli olanlara kendisine güvenenlere yardımcıdır. Bu böyledir. Fakat düşmanına râm olmuş beyinsizlere de bir şey anlatmak gerçekten güçtür. Fakat onlara kapılanlara karşı uyandırıcı ikazlar yapmak da boynumuzun borcudur.
Evet, Türkiye’nin üst üste Suriye harekâtlarını, onları ne zahmetler uğruna gerçekleştirdiğini Rusya ve ABD ile nasıl bir mücadele verdiğini bileceksin. İçeride ve dışarıda müthiş muhalefete rağmen kaya gibi kımıldamadığını göreceksin. Dünyanın sırt çevirdiği muhalif Sünni birliklere cansiparane sahip çıktığını, zulümden kaçanları ise ülkesine buyur edip her türlü ekonomik sıkıntıya karşı onlara kardeş gibi muamele ettiğini ve asla şikâyet etmediğini hiçbir zaman unutmayacaksın…
Türkiye, bütün bunların yanında dağınık Suriye muhalefet güçlerini birleştirmek için de yoğun çaba harcadı. İsrail’in Gazze’de durmayacağını gördü. Lübnan ile birlikte artık Suriye’ye gireceğini anladı. İş işten geçiyordu.
Türkiye’de Sayın Erdoğan ile Bahçeli’nin son çıkışlarını iyi tahlil edenler meselenin idrakinde idiler. Esad son kez uyarılmak istendi ancak anlamadı. Bunda en büyük pay İran’ındı. Zira İran ve Esad’ın Hıristiyanlardan ve İsrail’den ziyade düşmanlıkları Türkiye’ye ve Sünni İslam’adır.
Şurası gayet nettir. Türkiye İsrail’in yolunu kesmek istemektedir. Lübnan’ı bombalamaya başlaması ile birlikte Kürt gruplara selam üstüne selam gönderen ve güzellemeler çeken Netanyahu’nun hevesini kursağında bırakmaktır. Netanyahu artık Fırat’taki YPG-PYD güçleri ile Suriye’den açılacak bir koridorla birleşmenin hayallerini kuruyordu.
İşte Türkiye bunun önünü kesmek için Suriye Millî Güçlerinin yanında durdu. Evet doğrudan müdahale etmedi. Zira Türkiye’nin Suriye’nin bütünlüğü ile derdi yoktur. Türkiye’nin içeri girmesi herkesin hareketlenmesine ve Türkiye üzerinde uluslararası baskıya sebep olacaktı. Türkiye akıllı bir kararla böyle bir duruma düşmedi.
Suriyeli Millî Güçlerin yanında olduğunu on üç yıldır olduğu gibi bugün de belirtti. Sonunda Türkiye’nin desteklediği güçler; Millî Muhalif Güçler rejimi yok ederek Suriye’de idarenin başına geçti.
Bundan sonra Suriye’nin içinde olan kim varsa sıkıntı yaşayacaktır. İsrail elini kolunu sallayarak mücadele edemeyecektir. Görünüşte düşman gerçekte dostu olan Esad rejimi artık son bulmuştur.
15 Temmuz’dan sonra İsrail’in planlarına en büyük darbe bu harekat ile vurulmuştur.
Göreceğiz!
TEFEKKÜR
Baş eğmezüz edâniye dünyâ-yı dûn içün
Allah’adır tevekkülümüz i’timâdımız.
Bâkî
(Aşağılık dünya için alçaklara baş eğmeyiz.
Tevekkülümüz ve itimadımız ancak Allah’adır.)
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
13.12.2024
Türkiye Gazetesi
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/kose-yazilari/prof-dr-ahmet-simsirgil/roller-degisti-646161