Uzun yıllardır her şehit cenazemizde hep bir ağızdan söylenen, “Şehitler ölmez vatan bölünmez” ifadesi duygumuzu ortaya koyan, ıstırabımızı azaltan, öfkemizi yansıtan bir söylem oldu. Bazıları bunu sade bir slogan olarak değerlendirmektedir. Niceleri de içi boş bir kavrama dönüştüğünü ileri sürmekte ve rahatsız olmaktadır.
Hâlbuki slogan hâlini almış olsa da şehitlik duygusu ve vatan aşkı gibi çok önemli iki değerimizin özetlenmiş ve bir deyim hâline getirilmiş ifadesidir.
Geçtiğimiz hafta Mehmetçiğe karşı kalleş saldırılar vuku buldu. On iki vatan evladımızı yitirdik. Buna karşılık onlarca terörist leş edildi. Gazi Meclis’imizde o leşlere üzülenlerin ve şehitlerimize sevinenlerin bulunması bu millet için gerçek bir züldür!..
Öte yandan şehitlerimiz memleketlerinde defnedilirken bazı gafiller derhâl gelir seviyeleri üzerinden sosyal medyada yeni bir tartışma başlattılar. Şehitlerin evleri gösterilerek neden hep fakirler şehit oluyor neden burada bir villa veya sağlam ev fotoğrafı yok türünden mukayeseler yaptılar. Böylece bilerek veya bilmeyerek bir taraftan şehitliğin fakirlere özgü bir durum olduğu ortaya çıkarılmakta bir taraftan da sanki bütün durumu iyi olanlar vatan aşkından ve şehadet azminden uzak gösterilmeye çalışılmış olmakta…
Bütün bunlar maksatlı ve şehitliğe karşı yanlış algı oluşturulmak istenen durumlardır. Sanki onlar paraları olsa şehadet duygusuna sahip olmazlardı demek gibi…
Bazıları tarihi okur, okur amma bir gram anlam çıkaramazlar. Okumakla anlamak aynı şeyler değildir çünkü. Şayet anlayabilselerdi tarih boyunca bu durumun genelde böyle olduğunu anlayabilirlerdi.
Nitekim Osmanlıda ilim ehli askere alınmazdı. Fakat şehadetin ne kadar değerli olduğunu da en iyi onlar bilirlerdi. Tımarlı sipahilerde ise zenginler, zenginliği ölçüsünde asker besleyip gönderirlerdi. Devşirilen çocuklar da genellikle fakirlerin çocukları olurdu.
Avrupa’da ise paralı askerlik yaygındı. Zengin insanlar neden askerliğe rağbet etsinler. Orada da daha çok fakir, işsiz güçsüz insanlar askerliğe heves etmekte idiler.
Bakınız bugün zengin devletler de kendi askerlerini savaşa sokuyorlar mı? PKK, PYD, YPG, DEAŞ adı altında nice örgütleri kuruyorlar. Başka ülkelerde emellerine hizmet edecek adamları buluyorlar para ile satın alıyor ve kullanıyorlar. Bunlar da satın alınmış hainler olarak geberip gidiyorlar!..
İşte o, “şehitler ölmez vatan bölünmez” düsturu aslında bizim yaşlısından gencine, zengininden fakirine, kadınından erkeğine bir ve bütün olarak vatan, bayrak din ve namus uğruna “şehit olma arzusuyla yaşar şehit olarak ölürüz” ülküsünü dünyaya ilan etmektir.
Nitekim bu şehit cenazelerinde de on iki ilimizde yüz binler, Fenerbahçe stadındaki on binler ve bütün gönüller bu aşk ve duyguyla çalkalandı. Sadece hain olanlar bu saadetten pay alamadı.
Şehadet Müslümana özgü bir değerdir!
Şehitliğin dinimizdeki değeri çok yüksektir. Öyle ki, dinimizin gazilik ve şehitliğe verdiği değeri anlatmak ciltlere sığmaz. Bu itibarla milletimizin “Şehitler ölmez” ifadesi nice âyet-i kerime ve hadis-i şerifin bir veciz kısaltılmış hâlidir.
Nitekim Cenâb-ı Hak, şehitlerin ölü değil, diri olduklarını ve O’nun tarafından rızıklandırıldıklarını bildiriyor. İnsan, ölmekle bu mertebeye yükseldiği hâlde, Yüce Allah, onların ölü değil, bizim anlayamayacağımız bir hayat ile diri oldukların bildiriyor ve şöyle buyuruyor:
“Allah yolunda öldürülenlere (şehitlere) ölüler demeyin. Hayır onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.” (Bakara suresi, 2/154)
Başka bir âyette de şöyle buyuruyor:
“Allah yolunda öldürülenleri (şehitleri) sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler. Rableri katında, Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.” (Al-i İmran, 3/169-170)
Şanlı Peygamber efendimizin de bu konuda birçok hadisi bulunmaktadır.
Hazreti Enes’ten (radıyallahü anh) rivayet edildiğine göre, şehitliğin derecesiyle ilgili olarak bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:
“Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister” (Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 13, 25).
Şehit olmak bir yana şehadeti arzulamak dahi büyük devlettir. Nitekim Sevgili Peygamberimiz bu konuda da şöyle buyurmuştur:
“Bir kimse Allah yolunda şehit olmayı can u gönülden isterse, yatağında ölse bile, Allah onu şehitler derecesine ulaştırır.” (Müslim, İmare. 157. II, 1517)
İşte şehadet, milletimizi zaferden zafere koşturan ve tarih sayfalarını kahramanlık destanları ile süsleten, Allah’ın hak olan vaadine ermek ve O’nun şehitler için hazırladığı mükafata mazhar olma arzu ve isteğidir.
Ecdadımız, İslamiyet ve Müslümanlar için büyük bir felaket olan Haçlı ordularını bu ruh ve heyecanla durdurmuş, 1071 tarihinden itibaren Anadolu’yu Müslüman Türk’e ana vatan yapmış, 1453’te İstanbul’un fethiyle Bizans İmparatorluğu’nu ortadan kaldırarak Orta Çağ’ı kapatıp Yeni Çağ’ı açmıştır. Savaş meydanlarında galip de gelse mağlup da olsa şehadet duygusu onun en büyük şiarı olmuştur.
Rahmetli şairlerimizden Dilaver Cebeci Bey bir dua şiirinde “Şehit veren evler barklar aşkına” diyerek şehitlerin evlerinin de bu şehadetten pay aldığına ve ne kadar muhterem olduğuna şöyle işaret etmişti.
Rabbim, gün gösterme köpek soyuna!
Milletimi getirmesin oyuna!
Şimşek düşsün şölenine toyuna!
Dinime, töreme ürdürme yâ Rab!
Üçler, yediler, kırklar aşkına,
Şehit veren evler-barklar aşkına,
Hak yolcusu temiz ırklar aşkına,
Kör et gözlerini, gördürme yâ Rab!
Vatan bölünmez!
İşte şehitlerin ruhları ahiretteki güzel makamlarını görerek mutlu olur ve cennet nimetlerinden faydalanırlar. Ölen insan, yemez, içmez, herhangi bir şeyden zevk almaz, sevinmez. Hâlbuki şehitler böyle değildir. Çünkü şehitler, görünürde ölmüş olsalar bile Allah’ın kendilerine bahşettiği özel bir hayatla diridirler. Onların hissetme, lezzet ve zevk alma kabiliyetleri vardır. Allah katında onlara bol nimetler, geniş rızıklar sunulmakta ve onlar mutlu bir hayat yaşamaktadırlar fakat dünyadaki insanlar bunu fark edemezler.
Şehitlik olmadan vatan olmaz. Bugün sahip olduğumuz bu cennet vatan, kahraman atalarımızın her karışını, kanları ile sulayarak bize emanet ettikleri topraklardır. Şair ne güzel ifade etmiştir:
Ecdadını zannetme asırlarca uyurdu,
Nereden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?
Bir başka şair de şöyle demiştir:
Dokuz yüz yıldan beri yaşamaktayız burada,
Milyonlarca can verdik sahip olduk bu yurda.
Vatan bir Müslümanın her şeyidir. Çünkü din, namus, şeref ve istiklal gibi kutsal değerler ancak vatan sayesinde korunabilir. Bunun için atalarımız, bu güzel vatan için her türlü fedakârlıkta bulunmuşlar, kanlarını akıtarak onu düşmana teslim etmemişlerdir.
Atalarımızın kanı ile yoğrulmuş bu vatanı elbette seveceğiz ve elbette ki, gerekirse onun uğrunda seve seve öleceğiz. Necip milletimizdeki vatan sevgisi bütün canlılığı ile yaşamaktadır. Milletimizin hislerine tercüman olan şairler bunu mısralarında ne güzel ifade ederler.
Şehitlerimiz, kanlarını akıtarak bu cennet vatanı bize emanet etmişlerdir. Bize düşen de bu toprakları imar etmek, korumak ve bizden sonraki nesillere devretmektir. Bunu yapmadığımız takdirde hem vatanımıza ve hem de şehitlerimize karşı görevlerimizi yapmamış ve onların ruhlarını incitmiş̧ oluruz.
Son şehit haberleri sırasında ülkece yas tutulmasını istemek fakir zengin ayırımına girmek düşmanı sevindirmekten ve onların ruhunu incitmekten başka bir işe yaramaz.
Bakınız bu son çatışmada şehit düşenlerden biri de Boyabatlı hemşehrim piyade sözleşmeli er Çağatay Erenoğlu idi. O daha önce de Kuzey Irak’ta teröristlerle girdiği bir çatışmada yaralanmış ve sekiz ay GATA’da tedavi görmüştü. Evinde dört gün yatan bu genci hangi güç yeniden kışlasına döndürebilirdi düşünmek gerekir.
Dolayısıyla fakir zengin ayırımı yapmak yerine şehadet duygusuna sahip olmak ve olmamak arasındaki farkı idrak etmeli ve tavrımızı olmayanlara göstermeliyiz.
Bütün şehitlerimize Cenâb-ı Hak’tan rahmet diliyor, ailelerine sabır, gazilerimize minnet ve şükranlarımı sunuyorum. Milletimizin başı sağ olsun…
TEFEKKÜR
Doymadık vatanda seyran etmeye,
Düşmanla boy ölçüp meydan etmeye.
Canları yurt için kurban etmeye
Hazırız yeniden dirilsek bile.
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
29.12.2023
Türkiye Gazetesi
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/kose-yazilari/prof-dr-ahmet-simsirgil/sehitler-olmez-641292