Dünyaca ünlü Hollandalı futbolcu Johan Cruyff “Futbol basit bir oyundur, zor olan ise basit futbol oynamaktır” der… Geçenlerde Fenerbahçe’nin ünlü teknik adamı Jose Mourinho da aynı minvalde konuşarak; “Çoğu oyuncu şunu anlamıyor; dünyadaki en iyi oyuncular her zaman topa 1 veya 2 kere dokunur. Kostic’in çok iyi anladığı şeyi anlamıyorlar. Çok basit bir orta yaptı ve gol. 20 kere topa dokunmaya 10 kere topu sürmeye gerek yok. Futbol basit bir oyundur ve dünyadaki üst seviye oyuncular her zaman 1-2 kere topa dokunur” diyerek ifade etmişti.
Plansızca oynayan, taktiği ve stratejisi olmayan bir takımın kupayı kaldırma ihtimali olmaz. Bireysel olarak dünyanın en iyi futbol oynayan sporcularını bir araya getirseniz takım oyunu olmadığı takdirde maç kazanma ihtimali neredeyse yoktur. Yöneticisinden sahadaki futbolcusuna, teknik kadrolarından seyircisine kadar bütünleşen bir takım her zaman başarıya koşacak heyecan uyandıracak izleyenlere seyir zevki verecektir.
Aslında bu manada siyaset de futbola benzer. Siyaset, “toplumun işlerini üzerine alma, yürütme, yönetme işi, insan topluluklarını yönetme sanatı” şeklinde tanımlanır. Modern siyasetin en önemli figürleri partilerdir. Partilerin bu sanatı nasıl yürüteceklerini gösteren tüzükleri, prensipleri vardır. Bunları millete anlatarak seçim sandığından zaferle çıkmak için mücadele ederler.
Siyasetin ikinci aşaması ise sorumluluk sahibi olduktan sonra millete hizmet götürme yarışında başarılı olmaktır. Zira yönetimi bir partinin idaresine tevdi eden insanların siyasetçiden beklentisi çoktur. Halkı her bakımdan memnun etmek kolay değildir. Halkı memnun etmeye halkın sorunlarına çözüm bulmaya talip olmuş kişilerde elbette birçok özelliğin bulunması gerekir. Bunlar da meseleyi çözmeye yetmez. O özelliklerini ustalıkla kullanmak basit dokunuşlarla halletmek ayrı bir siyasettir. Birbirleri ile istişare ve ortak hareket ise işin en önemli detayıdır.
Bu konuda AK Parti, cumhuriyet tarihine büyük bir damga vurmuştur. 28 Şubat postmodern darbesinin perişan hâle getirdiği dönemde iktidara gelmiş ve hiç beklenmeyen bir şekilde üst üste ezici zaferlerle Türk siyasi hayatında varlığını devam ettirmiştir. Değişim ve gelişim hamleleri ile göz kamaştırmıştır. Halkla iletişimi mükemmeldir…
Bu özelliklerini yitirmeye başlamasıyla birlikte son altı yıldır seçimlerde oy kayıpları başlamıştır. Buna rağmen iktidarını muhafaza etmeye devam etmiştir. Bunda güçlü lider Erdoğan en büyük pay sahibidir.
Fakat partinin diğer organları sadece liderin yeteceğini düşünerek atalete düşmüşler hatta milletten iyice kopmuşlardır. Liderine ulaşamayan halk son seçimlerde artık tepkisini sandıkta gösterir olmuştur.
Aslında toplumun içine girdiğinizde ve insanlarla görüşüp dinlediğinizde AK Parti’nin oy kayıplarının neden olduğunu kolayca anlıyorsunuz. Takımın aksayan yönlerini tribünden görüp ikaz eden seyirciler gibi halk da bozuk gidişatın nedenlerini kolaylıkla fark ediyor. Uyarıları dikkate alınmayınca da tepkisini sandıkta dile getiriyor.
Nitekim bunu bir türlü anlamak istemeyen AK Parti son belediye seçimlerinde tabiri caiz ise çöküşü yaşadı.
Halktan kopuk siyaset dönemi!
Son seçimden hemen sonra yaptığım iki değerlendirmede AK Parti’deki çöküşün sebepleri üzerinde geniş durduktan sonra, atacağı 8-10 adım ile eski gücüne yeniden kavuşacağını belirtmiştim.
Sayın Cumhurbaşkanı da bu konuda mesajın alındığını gerekli adımların atılacağını beyan etmişti. Ancak aradan geçen 7 ay sonunda bu konuda henüz dikkat çekici hiçbir gelişme yaşanmadı. Bu çöküşün kabinede revizyon yapılarak aşılacağını veya teşkilatlardaki değişiklikle son bulacağını düşünenler çok büyük bir hüsran yaşayabilirler!..
Zira milletin derdi artık bunlar değil. Milletin ıstırabını ve rahatsız olduğu konuları görmek ve değerlendirmek lazım. Aksi hâlde erime devam eder. Son zamanlarda ortaya çıkan anketler de sözümüzü teyit ediyor…
Peki neden bütün bunlara rağmen halk, hâlâ AK Parti’den beklenti içerisindedir diyebilirsiniz. İşte burası çok önemli. Eskiden partiler birbirlerinin açıklarını iyi bilirlerdi. Eksiklerini görürlerdi. Milletin dertlerine çözüm üretecek vaatlerde bulunurlardı. Millete tepeden bakmazlardı. Milletin içine girer ve dertlerini dinlerlerdi.
Peki şimdi bunu yapan bir parti var mı?.. Değerlendirelim:
Öncelikle milletin AK Parti’den uzun bir dönemdir rahatsız olduğu ve beklediğini bulamadığı en önemli 10 maddeyi yazınız.
Ardından o on madde üzerinde diğer partilerin bakış açılarını değerlendirin. Milletin yanında duran var mı bir bakınız?
Misal olarak Sayın Cumhurbaşkanı İstanbul Sözleşmesi’ni yırtıp atsa da sözleşmenin ana türevleri yerinde duruyor ve faaliyetini icra ettiriyor. Aile yapımız bozulmaya tam gaz devam ediyor. Evin baş sorumluları sudan sebeplerle veya iftiralarla evden uzaklaştırılıyor.
Millet bundan dertli. Peki diğer partiler ne diyorlar! Tam tersi bir şekilde İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 no.lu kanunu daha şiddetle uygulamanın sözünü veriyorlar. Yani milletin derdine dert katacağız diyorlar.
Şiddetin sebepleri sosyolojik olarak asla araştırılmıyor. Çözüm yollarına bakılmıyor. Şiddeti şiddetle çözeriz anlayışı son sürat devam ediyor. Bu arada özel kurdurulmuş kadın dernekleri de son derece yanlış çözümlerle ailede çıkan yangını körüklüyor!
Öte yandan uyuşturucu bataklığı büyüyor. Aileler bu noktada ne yapacağını bilemez durumda. Çözüm bulmak kolay değil.
İşin şekli icabı, en yakınları dahi araya mesafe koymaya başlıyor. Zira kimse böyleleri ile muhatap olmak istemiyor. Kullananlara defalarca suç işleseler dahi cezası yok, tedavisi kolay değil, ucuz da değil. Sonuç hem aile hem toplum için sıkıntılı bir süreç.
Ceza kanunlarının değişmesi lazım. Diyelim ki iktidar o bir iki basit çözüm dokunuşunu yapmıyor! Muhalefete bakıyorsunuz, onlar da milletin bu konudaki hassasiyetine kör ve sağır!..
Defalarca söz verilmesine rağmen süresiz ve orantısız nafakalar aile yapımız için ayrı bir problem. Boşanan bir daha evlenemiyor…
Muhalefettekilerin milletin bu sıkıntısına da çözüm önerileri yok! İşte AK Parti’yi hâlâ ayakta tutan kendi oyun becerisinden ziyade muhalefetin de acemiliği ve milletten kopuk siyasetidir.
Şuna eminim ki halkın içerisine giren, onları dinleyen, halkın acısını yüreğinde hisseden, basit dokunuşlarla halkı ferahlatan, millî ve manevi değerleri yücelten ilk kadrolar önümüzdeki yılların siyasetinde başrol oynayacaktır!
Nereden nereye!
Sosyal medyada insanlıktan nasibini alamamış veya Batı’nın kuklası olmuş bir kısım zevatı dışarıda bırakırsanız, Türk halkı bir yıldır İsrail’in katliamına lanet yağdırıyor! Filistin halkına dua ediyor…
Elinden kesin bir şey gelmemesinin ezikliğini yaşıyor. Tek yapabildiği ise İsrail mallarını boykot etmek oldu.
Peki böyle bir zamanda hatta Cumhurbaşkanımızın savaşın eşiğine doğru geldiğimizi, “Lübnan Türkiye’ye iki buçuk saat mesafede” diyerek ülkemizin de tehdit mıntıkasına girdiğini belirttiği bir sırada Rize’de yaşananlara ne dersiniz?
Daha öncesinde İsrail’e destek vermesi sebebiyle boykot edilen ve saldırılara uğrayan fast food zinciri Burger King’in Rize’deki bir açılışına bir kısım AK Partili Belediye başkanlarının katılımı bu partiye gönül verenleri ciddi olarak incitti… Neticede haklı olarak tepkilerini gösterdiler. Bu arada açılış merasimine tepki gösteren bir akademisyenin dövülmesi de olayı daha vahim hâle getirmişti. Dün boykota katılamayanlara en büyük tepkiyi gösterenler bugün tepki gösterenleri döver hâle gelmişti!..
Partiden de zamanında bir açıklama gelmeyince bu defa Rize AK Parti İl Başkanı tepki gösterenleri bir taraftan “trol” olarak suçlarken bir taraftan da Mehmet Akif Ersoy’dan alıntı yaparak “üç buçuk soysuz” diye niteledi.
Şimdi konu İsrail, İsrail’e destek İsrail’e destek noktasındaki bir firmayı desteklemek gibi hassas bir nokta olunca verilen tepkileri anlamak kolay.
Bir siyasetçi için bunları düşünememek gerçekten büyük zaaf!.. Peki hadiseye haklı olarak tepki gösterenleri, “soysuz” diye nitelemek ise siyasette akıl alır bir davranış değil. Kişinin hatasını görmesi, haklı ve yerinde tepkileri sineye çekmesi veya bir özür dilemesi bu kadar mı zor?
AK Parti Genel Merkezi, açılışa katılan belediye başkanları için soruşturma başlattı ise de girişimin geç kalmış olması hem hoşnutsuzluğun büyümesine hem de yeni hataların meydana çıkmasına sebebiyet verdi.
Yıllarca “siyaset akademisi” adı altında siyasetin incelikleri konusunda programlar yaptıran bir partinin böylesine ucuz hatalar yapması gerçekten yakışmıyor.
Dikkat! Bir kısım AK Partililer oyunu zorlaştırıyorlar. Herkes bireysel oynamaya başladı. Çalım atmaya kalktıkça topu rakibe kaptırıyorlar. Karşı ataklar belki gol olmuyor ama taraftarlarınız tribünleri terk etmeye başlıyor!
Lütfen biraz basiret!
TEFEKKÜR
Ey dost işlerini sen çok iyi bilirsin,
Kırma beni, yanında bulamayabilirsin!
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
18.10.2024
Türkiye Gazetesi
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/kose-yazilari/prof-dr-ahmet-simsirgil/siyaset-ve-spor-645385