Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Arap’ı, Boşnak’ı ve Arnavut’uyla… Ey Müslüman uyuma!
Bir zamanlar üç kıtaya sığmıyordun unutma!
Senin, dünyayı iki hükümdara çok gören liderlerin, başbuğların vardı! İlâ-yı kelimetullah gibi yüce azim ve hedeflerin vardı.
Şayet unutursan, şimdi tek kıtada bile hayat hakkı vermeyecekler bil!
Çevrendeki son kuşatma işte bu projenin dehşetli saldırılarıdır, farkında ol!
Tarihinden ibret al.
Milletler gaflete düşerse akıbeti çok feci olur.
II. Abdülhamid Han’ın kıymetini bilemeyenler koskoca bir imparatorluğu toprağa gömdüler. 6,5 milyon km2’yi bırakıp 780 bin km2’ye bayram ettiler.
Düşmanı Lozan, Montrö durdurmaz. Düşmanı senin birliğin, dirliğin, gücün, silahın ve kararlılığın korkutur. Şayet bir defa gaflete düşersen geri dönmesi imkânsızdır. Sana gözyaşından başka bir derman kalmaz. Torunlarına ise 150 bin km2’ye bayram ettirirler!
Neden böyle sesleniyoruz? Bugün ülkelerde içerisi, dışarıdan çok daha önemlidir. Zira artık devletleri içeriden bitiriyorlar. Daha etkili ve daha kolay ve daha kayıpsız oluyor. İçeriden vurmak sadece paralarına mal oluyor. Sonra işgal ettiği ülkelerin bütün mal varlıklarına konarak 50 katını kolaylıkla elde diyorlar.
Osmanlı’nın yıkımı da böyle gerçekleşti.
Ne hazindir ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu darbe dönemlerinden hiç ders çıkaramadı.
Evet saltanat kaldırıldı. Millete müracaat edildi. Milletin seçtikleri işbaşına geldi ise de neden bu darbe illetinden kurtuluş olmadı?
Üzerinde derin analizlerin yapılması ayrı bir konudur.
Ancak o derin analizler meseleye hiçbir çözüm getirmiyor.
Asıl olan meseleye çözüm üretmektir. O hataya düşmemektir.
Geçtiğimiz pazar günü Türkiye bir kez daha sarsıldı.
103 amiralin bildirisi geceye bomba gibi düştü. Sonra 104 olduğu söylendi.
Bilhassa 103 rakamı derin okumalara konu oldu.
18 Temmuz 2016’da tutuklanan 103 amirale misilleme olduğu söylendi.
15 Temmuz’a tam 103 gün kala yapılması neyin işareti idi?
Bunları hepsi bir tesadüf müydü?
İYİ Parti Genel Başkanı bu hadiseyi son derece hafife alarak “zevzeklik” olarak niteledi.
103 amiral basit bir zevzeklik mi yapmıştı?
Sanki kahvehanede oyun oynarken, 1 Nisan şakası gibi zevzeklik mi edelim demişlerdi?
Aslında Akşener’in bu ifadesi 28 Şubat’ın acımasız darbesine maruz kalan biri olarak kendisine yakışmamıştır.
Tarihçi kimliğini de düşününce bu sözlerini masum olarak değerlendirebilmek hiç mümkün değildir.
Şunu çok iyi bilir ki, III. Selim Han darbesinde olduğu gibi nice ihtilaller başlangıçta hafife alındığı için büyüdü ve acımasız bir sona vardı.
Rahmetli Özal, PKK’nın başlangıcındaki olaylar için “üç-beş çapulcu” hareketi demişti. Türkiye’nin on yıllarına mâl oldu. FETÖ’yü hiç önemsemeyenler uyandıklarında karşılarında bambaşka tablolar bulmuşlardı.
Nitekim aynı Meral Akşener bildiride imzası olanlar tutuklanmaya başlayınca bu defa tepki koymaya başladı. Neden?
CHP’liler ise şaşırtmadı. İktidara gelmek için hep darbeden medet ummaları onları ne yazık ki iflah olmaz bir hastalığın içine attı. Bu hastalık ne acıdır ki dış mihraklara boyun eğmektir. Zira dışarıdan destek olmadıkça içeride darbe olmaz!.. İşte bu ilişki her zaman onları birilerinin piyonu olmaktan öte götürmüyor!
Hâlbuki böyle vaziyetlerde iktidarı ve muhalefeti ile tüm milletin birlik olması elzemdir.
Büyük mücadelenin farkında olmak!
Şimdi gelelim bildiriye… Bu bildiri birilerinin yorumuna uygun olarak vatansever bir kısım askerin basit bir beyanı mı idi?
Elbette ki her Türk vatandaşı gibi emekli generallerin de ülke meseleleri konusunda yorum ve analiz yapma hakları vardır. Buna kimse bir şey diyemez. Nitekim neredeyse her akşam emekli bir askerin de TV’lerde tartışma programlarına katıldığını ve görüşlerini dile getirdiğini görmekteyiz.
Durum böyle olunca; 103 kişi bir bildiriye imza atmak,
Gece yarısını seçmek,
Muhtıra verir gibi bir üslup kullanmak neyin nesiydi?
Normal miydi?
Sorgulama başlayınca bazısı, “dostlarımız gönderince imzamızı attık”, dediler.
Gerçekten düşündürücü bir ifade! Koskoca amiraller dostlarından gelen bir gece yarısı bildirisine hiç okumadan mı imza atarlar? Diyelim darbe imasını çağrıştırmayan bir bildiri bu. Bu durum bir darbe çağrısı da olsa hiç düşünmeden koşacaklarını göstermiyor mu?
Bu nokta es mi geçilmeli?
Toplum ise bu harekete büyük reaksiyon gösterdi. STK’lar, yerel gazeteler hadiseyi en şiddetli ses tonuyla kınadı. Cezasız kalmamalı dedi.
Zira evvelce darbelerin en acı faturasını toplum ödedi. 27 Mayıs darbesi, 12 Eylül ve 28 Şubat darbeleri milletin üzerinden silindir gibi geçti.
Daha şurada 15 Temmuz işgal girişiminin üzerinden ise beş yıl geçmemiş iken anılar, dertler ve üzüntüler taze iken böyle bir girişim ne oluyordu?
İslam ülkelerinin perişan hâli…
Bizim ise beş yıldır çevremizde verdiğimiz büyük mücadele dikkate alındığında böyle bir hareket neyin nesiydi?
Evet ülkemiz beş yıldır Suriye, Doğu Akdeniz, Irak ve Azerbaycan noktalarından çevrilmeye çalışılıyordu.
Devletimiz, ordumuz, polisimiz ve istihbaratımız ise bu meş’um kuşatmayı kırmak için gece gündüz bir mücadelenin içerisinde iken bu darbe iması kime yarayacaktı, kimin gücünü kıracaktı ve kimin moralini bozacaktı?
Nitekim halkımızın bakışı ile Avrupa’nın bakışı arasındaki mukayese meseleyi açıkça göstermektedir.
15 Temmuz’da başarılı olamayan ABD, Arap Baharı ile başlattığı projesini tamamlayamadığını görmektedir.
ABD’nin gayesi ne pahasına olursa olsun bu harekâtı tamamlamaktır.
Bu harekâtın nihai hedefi Türkiye’yi bölmek ve parçalamaktır.
Papa’nın Irak ziyareti ile yeniden ortaya saçılan haritalara bakınız.
Türkiye yıpratılmadan büyük İsrail projesine yol bulunmaz! Fırat’a koridor açılamaz. İslam âlemi üzerindeki nihai hedefler gerçekleştirilemez.
Onun için ABD hedeflerinden asla bir sapma göstermemektedir.
Türkiye’yi boyun eğdirebilmek için her yolu deneyecektir.
ABD Başkanı Biden’in her ne pahasına olursa olsun Erdoğan’ı indirme planlarının tahakkuku Türkiye’nin geleceği açısından büyük bir karanlığı işaret etmektedir.
Darbe zihniyetlilerine gösterilecek bir müsamaha bu noktada korkutucudur.
Sayın Bahçeli’nin bu noktadaki tavrı ve duruşu gerçekten yerindedir.
Müslüman milletimiz ise bugün tarihinde hiç olmayacağı kadar dikkat ve teyakkuz hâlinde olmalıdır…
TEFEKKÜR
Eyler şikeste bâl ü perin gayret-i Hudâ
Nâbî cenâh-ı gayr ile pervâz edenlerin
Nâbî
(Kırar İlahî adalet, kolun kanadın,
Ey Nâbî, başkalarının kanatlarıyla uçanların.)
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
09.04.2021
Türkiye Gazetesi
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-ahmet-simsirgil/618393.aspx