Suriye’deki karışıklık bir haftadır yeniden hareketlendi. Ülkenin haritası neredeyse her gün yeniden şekillendi. Konunun uzmanı olarak konuşturulan kişiler her gün farklı yorumlar yapar hâle geldiler. Sosyal medya her zamanki gibi bölünmüşlüğünü gösterdi.
İnsanlar çelişkiler içerisinde bocaladı. Bütün bunların hepsi maalesef hadiselerin evveliyatını unutmaktan kaynaklanıyor. Her olay, öncesi yokmuş gibi değerlendirmeye tabi tutuluyor. Ayrıca insanlar bir ülkeye angaje olarak yorumlarda bulunuyor. Şu ne diyecek korkusundan bir türlü kurtulamıyor. Açıkçası bütün bu etkenler bizim yorumcularımızın sıhhatli tahliller yapmasını engelliyor.
Önce Suriye Millî Ordusu (SMO) ve Heyeti Tahriri Şam (HTŞ) grubu hızlı bir harekâtla Şam’a doğru ilerlemeye köyleri zaptetmeye başladı. Dünya Halep’te büyük bir direniş bekliyordu. Oysa Halep’i de kolaylıkla zaptettiler. Rejim güçleri her cepheden bozgun yemiş ordu gibi ağırlıklarını bırakarak kaçmaya başladılar. Bu hâl yorumcuları şaşkına uğrattı. Bu defa muhalif güçler büyük bir tuzağa çekiliyor yorumları başladı.
Gerçekten de neden şimdi bu harekât birdenbire başladı. Neden karşılarına ciddi güçler çıkmadı. İsrail, ABD, İran, Rusya neden sessiz denecek bir tavır aldı. Suriye Millî Ordusu ve HTŞ tuzağa mı çekilmekte idi. PKK, PYD, YPG güçleri ne oldu? Bütün bu suallere herkes kendince cevap aramakta fakat ofsayta düşmemek için de temkinli yaklaşmaya başladı. İlk günkü keskin söylemler kalmadı.
Putin yarın buna müsaade eder miydi? Trump koltuğa oturunca ne diyecekti? Yarın Esad daha büyük intikam alır mıydı? Türkiye’ye yeni bir göç dalgası gelir miydi? Şeklindeki suallerle meseleyi bambaşka noktalara çekip bir taraftan son harekâtın aktörlerini yarın daha acı bir akıbetin beklediğini ve Türkiye’nin de son derece dikkatli davranması gerektiğini tavsiye edip durmaya başladılar.
Biz bu değerlendirmeler ve yorumlar üzerinden meseleye bakalım…
Birincisi Türkiye sınır ötesinde belli küçük bir tampon bölge hariç doğrudan Suriye’nin toprak bütünlüğünü ihlal edecek bir harekete girişmiyor ve bugüne kadar da girişmedi. Suriye’de ise büyük devletlerin taşeron grupları her türlü zulmün, fitnenin karışıklığın müsebbibi olarak yıllardır faaliyet hâlindeler. Suriye rejimi ise İran’ın etkisindeki Hizbullah yine İran’ın Haşdi Şabi’si ve Rusya’nın destek birlikleri ile on yılı aşkın süredir halkına kan kusturuyor.
Suriye’de ülke bütünlüğünü dile getiren bir tek Türkiye var… Bu konuda Türkiye’nin son kez ısrarlı tekliflerini Esad bir kez daha reddetti ve hayatının hatasını işledi.
Oysa Suriye için yeni bir tehdit belirmişti. Bu tehdit ortada Suriye diye bir devlet de bırakmayacaktı. Bu tehdit İsrail’di. ABD ve İran Suriye konusunda İsrail’e neredeyse alanı açmış bulunuyorlardı. Lübnan’a yağdırılan bombalar artık sıranın Suriye’ye geldiğini haber veriyordu.
Buna rağmen Esad, Türkiye’nin tekliflerini elinin tersiyle itti. Çünkü kendilerinde var olan büyük Türk nefreti vatan duygularının çok ötesine geçmiş durumdadır. Aynı durum Türkiye’deki bazı mihraklar için de geçerli değil midir?
Ne yazık ki sosyal medyada kimileri Suriye ile Türkiye’nin ortaya çıkabilecek bir çatışması durumunda açıkça Esad’ın safında olacağını deklere etmektedir.
Bu nasıl bir kanı bozukluktur!
Para ile vatan aşkının çatışması
Suriye Millî Ordusu ve HTŞ süratle harekâtını sürdürürken büyük güçler neden yeterince tepki koymadı!
Bizde, “harç bitti yapı paydos” diye meşhur bir deyim vardır. Siz yıllardır bölgeyi kan ve ateş yuvası yaparsınız, istemediğiniz Sünni halkı bölgeden sürer çıkarır boşaltırsanız, artık sonuca varmak üzere olduğunuzu ve birilerine alanı açtığınızı düşünürken birdenbire beklenmeyen gelişmeler kapınızı çalar.
Rusya iki yıldır Ukrayna bataklığında boğuşuyor ve ciddi kayıplar veriyor. Suriye’ye bakacak ve tam anlamıyla yardım edecek hâlde değil.
İran, İsrail karşısında danışıklı yaptığı dövüşü ile dünyaya maskara oldu! Beş yüz füze ile hizaya getirdim diyeceği İsrail’de bir Filistinlinin ölümünden başka sonuç alamadı. Desteklemiş olduğu Hizbullah şamaroğlanı oldu, ne yapacağını bilemez hâlde kaldı.
ABD hükûmet değişikliği ile yeni politikasının ne olacağını çözemez hâle geldi.
İsrail zaten Hamas ve Lübnan’la boğuşmaya devam ediyor.
“Her zaman dest-i dile damen-i fırsat girmez.” Zaman size bazen altın fırsatlar sunar. Şayet kaçırırsanız bir daha hiç ele geçiremezsiniz. SMO ile HTŞ bu fırsatı kaçırmadı. Birlikte gerçekleştirdikleri ortak harekât neticesinde beklenmedik zaferlere imza attılar atmaya da devam ediyorlar.
Bazıları PKK, YPG, PYD, Haşdi Şabi gibi gruplar nerede diye bakıp duruyor. Aslında son gelişmelerin pek çok ibretlik yönü vardır.
Bunlardan biri de para aşkı ile vatan aşkının çatışmasıdır. Suriye’de büyük güçlerin emrinde savaşanlar onların paralı köleleridir. Onlardan gelecek para için savaşmaktadırlar. Her devletin içinde bulunduğu ekonomik kriz muhtemelen bu akışta da kesiklik oluşturdu. Neredeyse bütün ağırlıklarını bırakan bu güçler can kaygısıyla geriye doğru kaçmaya başladılar. Vatan için savaşanlar ise hiç çekinmeden ülkenin önemli mevzilerini rahatça ele geçirdiler.
Halep kalesinde Türk bayrağı!
Suriye Millî Güçlerinin, Türk bayrağını kalelere asmaları ve Türkiye’ye minnet duyguları içimizdeki hainleri kudurtmaya yetti de arttı. Türkiye’nin olayların içerisinde değiliz açıklamalarını duymadılar bile. Evet Türkiye bu olayları dikkatle takip ediyor. Bölgede PKK ve yandaşlarına sağlanacak girişimlere de bîgâne kalmıyor. Bu durum devlet olmanın gereğidir.
Nitekim Halep havaalanının PKK’ya devredilmesine; Tel Rifat’ın PYD-YPG güçlerine bırakılmak suretiyle Suriye’nin kuzey doğusuna ulaşacak bir koridora müsaade etmeyeceğini gösterdi. Zira bu koridor İsrail’in Fırat’a ulaşmasını sağlayacak bir koridordu.
Mülkte zelzele gaflettendir. Bu hadiseleri görmezseniz ileride çok ağlarsınız. Türkiye bu adımları attığında kimin gam keder içinde kaldığına bakarsanız neticeyi anlarsınız.
Bu arada Türk milletinin gelişmelerden duyduğu haklı sevince katlanamayanlar HTŞ’nin bir terör örgütü olduğunu dillendirerek gelecekte bölgeye büyük sıkıntı vereceğini konuşmaya başladılar. Bir kez daha sosyal medyada organize bir şekilde yürütülen bu algı etkili olmadı değil. Gelişmelerden memnun kalan nice insan bir anda çekimser hâle düşerken kimisi de saldırılar karşısında şaşkına döndü. Zira bunların bir kısmı da muhafazakâr çevrelerdi. Bir anda algıya yem olmuşlardı.
Oysa HTŞ eski hâlinde değildi. Suriye Millî Ordusu ile çekişmesini bitirmişti. El-Kaide ve diğer bazı gruplarla irtibatını kesmişti. Nitekim harekâtta gösterdiği tutum da radikal bir örgüt gibi değil devlet hassasiyeti içerisinde hareket ettiğini gösteriyordu.
ABD’nin HTŞ’yi terör listesinde göstermesi hemen herkesi mutlak o noktada mı gösterecektir. Türkiye’yi Haçlılara peşkeş çekecek olan FETÖ örgütünü ABD’nin koruyup kolladığını ne çabuk unuttunuz! Türkiye’nin on binlerce şehit vermesine sebep olan PKK’nın uzantısı PYD ve YPG Suriye’de ABD’nin bir numaralı dostudur. Yıllardır Türkiye’ye karşı ABD tarafından eğitilmekte ve silaha boğulmaktadır.
Bu milletin evlatları bunu görmezler mi anlamazlar mı? Bir anda estirilen algı operasyonlarına nasıl kanar ve etkilenirler. Gerçekten yazık!..
Basiret lazım!
Öte yandan bütün bu gelişmelere Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel’in yaklaşımı ülkemizi yönetmeye talip olan kişilerin ülke gerçeklerinden ve çevremizdeki olup bitenlerden ne kadar uzak olduklarını açıkça gösteriyor. Özel açıklamasında diyor ki:
“Türkiye sonu belli olmayan maceralardan uzak durmalıdır… Bugün HTŞ gibi terör örgütlerinin Suriye rejimini geriletme çabalarına aklıselimle yaklaşılmalıdır. İran’ın zayıflatılması, İsrail’in hâkimiyetinin artması Ankara’nın önceliği asla olmamalıdır.”
Suriye’de süper güçler büyük oyunların peşinde iken, İsrail’in sınırsız katliamlarına devam ederek hududumuza yaklaşma sinyali alınmışken devlet olarak geliştirilen politikaları macera olarak nitelemek aklıselim sahibi birinin bakışı olamaz.
Keza İsrail’in hâkimiyetini artıran kimdir ve İran’ı güçsüzleştiren nedir? Ülke yönetimine talip birinin İran’ın Azerbaycan’da ve Zengezur Koridoru’nda oynadığı rolü bilmemesine imkân yoktur.
İran hiçbir ilgisi yok iken Suriye’de Türkiye’nin mahvına yol açacak gelişmelere imza atarken Özel’in İran’ın zayıflatılmasının derdine düşmesi gerçekten manidardır.
İsrail hâkimiyetinin artması konusunda ise ABD’yi, İran’ı, İngiltere’yi, Avrupa’yı görmemesi ve peşinden Türkiye’yi suçlar tavır takınması ise apayrı bir problemdir.
İnsanın görme yeteneği sadece baş gözünden ibaret değildir. Basiret gerekir!
TEFEKKÜR
Hak yol aramak vacibdür akl-ı selime
Tevfîkini isterse Hüdâ râhber eyler
Şinasi
(Aklıselimin vazifesi hak yolu aramaktır.
Başarısını isterse Hüda yardımcısı olur.)
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
06.12.2024
Türkiye Gazetesi