Türkiye, 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra üç senede üç seçim geçirdi. Nice sıkıntılı devrelerden geçti. Gerçekten beka meselesi denilen hassas devreleri atlattı. Ekonomik sıkıntılara katlandı ve hâlâ da katlanmaya devam ediyor.
Böyle bir süreçte maalesef birçokları da hükûmette oluşunu veya devlet adamlarını kullanarak köşe devşirmeye, yanlış işler yapmaya, parasına para katmak üzere dalavereli işlere girmeye ve hatta FETÖ borsası oluşturmaya kalktı.
İşte zaman zaman bu hataları, yanlışları dile getirdiğimizde dostlar hep, “Hocam seçime girerken bunları mı konuşacağız”, “seçim geçsin konuşalım”, “sen bari söyleme…” dediler. Onların nokta-i nazarından bakınca bir bakıma haklıydılar. Fazla bir şey söyleyemedik ve çoğu zaman sustuk. Fakat AK Parti’ye zarar verenler susmuyordu.
Onlar uygulamalarıyla hataları, yanlışları hep devam ettirdiler. Zira nasıl olsa kimse bir şey söylemiyor veya söyleyemiyordu. Zira yaptıkları her işi “Beyefendi” adına yapıyorlardı(!)
Kim ne söyleyebilirdi? Onun için de istedikleri gibi at oynattılar. Ama millet son seçimde iyice dikkat çekerek, artık tahammülü kalmadığını belirtti.
Bakınız; Sayın Cumhurbaşkanı bu mesajı gördü. Birilerinin kendi adına ahkâm kestiğinin farkına vardı ve geçen gün grup toplantısında; “İşinin altından kalkamayan Beyefendi böyle istiyor, Cumhurbaşkanımız, Külliye böyle diyor. Ömrümde görmediğim insanların tavsiyesine kadar her konuda kullanıldığı anlaşılıyor. Peki bunun ispatı var mı? Ağzımdan çıkan böyle bir söz var mı? Yok. Daha önce ahkâm kesenlerle ilgili rahatsızlığımı belirtmiştim. Tekrarlıyorum. Eğer ben birisine bir şey söyleyeceksem tavır koyacaksam kimseyi aracı kılmaya ihtiyacım yok bunu bizzat kendim yaparım” dedikten sonra bir soru üzerine, “Bunun istisnası yok kendi ailem de dâhil” diyerek tam bir lider olduğunu gösterdi…
Aslında bu noktada iş artık danışmanlara düşüyor. Sayın Cumhurbaşkanına doğruları söyleyemeyecek, sıkıntıları arz edemeyecek danışman, orada durmamalı! Milletin derdini ifade edemeyecek olanlar derhâl ayrılmalı! Şunu da açıkça ifade etmek gerekir ki bu noktada milletin Başkan’ın danışmanlarına güveni yok! Her birinin bunun cakasını satmak dışında ne yaptığı belli değil!
Sayın Cumhurbaşkanımız hakkı kendisine korkusuzca ifade edecek birkaç danışman bulmalı ve bunlarla ayda bir görüşmeli, sansürsüz dinlemeli, inanın AK Parti bir yılda yeniden eski heyecanını, dinamizmini kazanır!
“Rîze-i elmas” ekmek!
Aslında bendeniz de Sayın Cumhurbaşkanımızın dile getirdiği bu sıkıntıları yaşayanlardanım. Kutlu Doğum Haftası, Arşivdeki kıyım, adalet mekanizmasının hataları, Diyanet Camiasında bazı FETÖ’cülerin soruşturmalarının durdurulması gibi konularda görüş ve fikirlerimi dile getirdiğimde gerek gazeteme gerekse bendenize bu nevi uyarılar gelmedi değil. Benim de tek sözüm bu oluyordu. Sayın Cumhurbaşkanım rahatsız ise bize ulaşabilir! Şimdi kendisine bu açıklaması için ayrıca teşekkür ediyorum. Zira bu durum bizim, hatalı uygulamalara dikkat çekmekte en büyük itici gücümüz oluyor!
Nitekim bugünlerde milletin en büyük sıkıntısı durumundaki İstanbul Sözleşmesi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projeleri ve 6284 no’lu kanun gibi problemleri dile getirdiğimizde derhâl birtakım mihraklardan tepkiler de ardı ardına yağıyor. Özellikle medyada tepki verenlerin çoğunun maksadı belli:
“AK Parti bu yanlış uygulamalara devam etsin. Önümüzdeki ilk seçimde de boyunun ölçüsünü alsın. Silinsin gitsin. Millete de ne olursa olsun. AK Parti’ye verdiği desteğin cezasını çeksin!”
Hayır, işte biz böyle düşünenlerden değiliz! Bize göre AK Parti milletin, devletin, bayrağın, dinî değerlerin yanında bir partidir. Cumhurbaşkanımız bu konularda hassas bir liderdir. Onun adına hatalı hareketlerde bulunarak hatalı işler yaptıranları uyaracağız. Bu bir ilim adamı olarak görevimizdir zihniyetiyle hareket ediyoruz.
İşte Sayın Cumhurbaşkanı, nasıl bazılarının kendisini kullandıklarından müşteki ise Sümeyye Hanım da aynı durumdadır. Onun da KADEM’deki konumunu dikkatle değerlendirmesi gerekmektedir. Zira KADEM sayesinde Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı meclise girebilmekte o ve onun gibi LGBT’li dernekler meş’um projelerini sürdürmektedir. Fatura ise Sayın Cumhurbaşkanının hanesine yazılmaktadır.
Bu arada KADEM bazı noktalarda İstanbul Sözleşmesi’nden güya rahatsızmış. Rahatsızlık öyle ağız ucuyla dile getirilmez. İstanbul Sözleşmesi kalkıncaya ve 6284 no’lu kanun değiştirilinceye kadar faaliyetlerimizi durduruyoruz diyebiliyor musunuz? Diyemezsiniz çünkü varlık sebebiniz bu! Milleti düşünmeyen, AK Parti’yi hiç düşünmez!
KADEM’in başkanı neredeyse bütün faaliyetlerine Ayşe Paşalı’nın akıbetini örnek gösterdi. Bir kişinin yanlış işi yüzünden bir milleti öldürecek projeler geliştirilmez. Milletin diniyle değerleriyle oynanmaz!
Yüreğiniz yetiyorsa TUİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) 2005-2018 arasındaki evlenme ve boşanma verilerini inceleyiniz. Evlilik içi tecavüz kavramından İstanbul Sözleşmesine, 6284 no’lu kanundan kadının güçlendirilmesi eylem planına kadar alınan ve alınmakta olan kararlar aileyi güçlü mü kıldı temelinden mi sarstı? Evlenmeleri artırdı mı yoksa gençleri evlilikten soğuttu mu? Boşanmaları durdurdu mu çoğalttı mı? Zinayı mı yoksa nikâhlı beraberliği mi özendirdi?
Haydi değerlendirin ve kamuoyu ile paylaşın. Zira TV’ler size açık, istediğiniz an basın açıklaması yapabilirsiniz. Onlar da KADEM’e iftiralar diye yayınlarlar! Bakınız artık mızrak çuvala sığmıyor, millet sıkıntıları yaşıyor. Sizin basın açıklamanız sadece yaraya “rîze-i elmas” (yarayı derinleştiren ve kapanmasını önleyen elmas tozları) ekiyor.
Feministler, İslam düşmanları ve hatta ve hatta kadın ve aile düşmanları bayram ediyor! Zira onlar asılda kadın falan düşünmezler! Sadece kadını bir yerlere sığıntı yapmanın derdindedirler!
Safınızdakilere dikkat!
Ahmet Hakan, “Ben KADEM’ciyim” diye manşet atıyor, -ki daha önce de bir FETÖ projesi olduğu kesinleşmiş bulunan “Kutlu Doğum Haftası’nın yanındayım” demişti- Tokat Milletvekili Özlem Zengin Hanım da “zor zamanda” yanlarında olduğu için kendisine teşekkür selamı çakıyor!..
Sayın milletvekili! Hangi bakımdan zor durumdaydınız söyler misiniz? Gerçekleri göstermek, hataları sıralamak size zor mu geliyor? Yok haksız isek buyurun sizi üç haftadır tevdi ettiğimiz suallere açıklama yapmaya davet ediyorum.
Nihal Bengisu Karaca Hanım, “siz erkekler” diyerek ayırımcılığın daniskasını da yaparak, bizi kadın karşıtı gibi gösterip tenkide kalkarak güya kendince “yargı dağıtıyor”muş(!) Sayın Karaca şunu unutma! Ailede kadının ve erkeğin değeri birbirlerine kıymet vermekle artar. Anası, eşi, kızı ve kız torunu bulunan bir erkeğe siz kadın sevgisi mi öğretmeye kalkıyorsunuz? Bunu kanun yoluyla mı öğreteceksiniz? LGBT yolunu açarak mı o sevgiyi vereceksiniz? Önce dertlinin bir derdini dinleyin sonra hükmünüzü verin. Sizin babanız, dedeniz, oğlunuz, erkek kardeşiniz varsa benim size erkeklere değer veriniz demem zaid olmaz mı? Ne demek kadın-erkek ayrımı yaparak meseleye yaklaşmak! Unutmayınız cinsiyeti ile övünen üstünlük düşünen ahmaktır. Zira bunlar kişinin elinde değildir. Allah vergisidir. Müslüman kendini hayvandan bile üstün göremez. Üstünlük sadece takvadadır. Size hangi dersi anlatayım ben!
Hangi sıfatla yargı dağıttığı belli olmayan ve milleti seviyesiz gösterip sonra da seviyesizleşmek için Allah’tan yardım dilenen Karaca, meseleyi ele alırken hem her şeyden şikâyetçi, hem kanunlar sürsün, hem hatalar var ve hem de uygulama aynen devam etsin mantığıyla yazısını kaleme alırken hatırıma hemen kurbağanın haşlanması hikâyesi geliyor.
Kurbağayı hafif hafif ısıtacaksın. Ilık suda biraz keyif alan kurbağa haşlandığını anladığında iş işten geçmiş bulunacak. Nitekim Karaca da, “siz sesinizi çıkarmayın, biz de sizi idare edelim nasıl olsa bir nesil sonra yoksunuz” derken bu gidişle uyanmaya dahi vaktimizin olmayacağını nasıl da ağzından kaçırmış! Haklı zira bu gidişle ne aile ne memleket kalacak!
Bir de Karar gazetesinde Elif Çakır! KADEM’i tenkit edenlere karşı nedense pek alınmış! “Sayın Cumhurbaşkanımız bunlara niçin haddini bildirmiyor”, “Beştepe’den neden okkalı bir cevap yok” diyerek derin üzüntüsünü dile getirip kahroluyor!
Güler misin ağlar mısın? Aynı hanım daha önce de Sayın Cumhurbaşkanımızı diktatör olarak suçlamaktaydı! Şimdi ise diktatörlüğe özendiriyor! Nasıl bir mantık ve nasıl bir anlayıştır bu? Hâlbuki KADEM-Soros diyen de olmadı. Çünkü iddiaları okumak, anlamak gibi bir gayretleri de yok bunların.
Evet görülüyor ki bunların hiçbirinin derdi, Türk’ün, Müslümanın aile yapısı değil! Sadece AK Parti hata etsin, erisin, bitsin sevdasındalar! Ne aile ne de millet onları ilgilendirmiyor! Bunlara ilaveten yine KADEM’i alkışlayan Taslaman ve İsmail Saymaz gibilerini ise konuşmaya gerek yok, zira maksatları herkes tarafından biliniyor!
Öte yandan bazıları da İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 no’lu yasayı tenkit edenleri hemen FETÖ veya trol gibi simgelerle suçlayıp işi sulandırmaya hedef şaşırtmaya çalışıyor.
Buyurun Sayın Özlem Zengin Hanım da dâhil olmak üzere KADEM’cilere bir görev. Şurası herkesçe bilinmektedir ki, neredeyse eğitiminden sporuna kadar 17/25 Aralık 2013 yılından önceki bütün özel veya devlet projelerinde FETÖ elini görmek mümkündür. Öyleyse 2005 yılından 2013 yılına kadar aile yapımızı mahvetmek yolunda ilerleyen İstanbul Sözleşmesi de dâhil çıkarılan kanunları bir araştırın bakalım. Altından kim çıkacak?
Dinimizi ve milletimizi mahvetmeye azmetmiş bulunan bir FETÖ için uygulamanın ilk adımı nereden başlamalıydı sizce? İstanbul Sözleşmesi’nde CHP ve HDP nerede duruyordu?
Şayet bunların cevabını verebilirseniz bütün meseleyi çözersiniz!
Tekrar söylüyorum mesele KADEM değil! KADEM’in arkasında kendisini gizleyen ve İstanbul Sözleşmesi’nden faydalanarak Türk aile yapısını bitiren Mor Çatı Kadın Sığınağı ve daha onlarca LGBT’li derneğin meş’um faaliyetleridir.
Evet, bunlar hem milletin hem de AK Parti’nin temellerini kemirmeye devam ediyor!
Sahi o derneklerin arkasındaki Rockefeller, Soros, Ford vesair kuruluşların desteklerini daha araştırmadınız mı? Nedense bu suallere karşı hiç sesiniz çıkmadı!
Özlem Zengin Hanımefendi Ahmet Hakan’a teşekkür tweetleri atacağı yerde bu konuları araştırmak üzere Meclis’te bir araştırma komisyonu kurulması için çalışsa ne güzel olurdu!
Artık darbe hamasetini bir tarafa bırakın! FETÖ zihniyetinin devam ettirildiği projelere odaklanın!
TEFEKKÜR
Bu dehr-i taabde nâil-i câh olmağa lâ-büdd
Utanmaz yüz tükenmez söz işitmez bir kulak ister
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
26.07.2019
Türkiye Gazetesi
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-ahmet-simsirgil/609041.aspx