Geçen hafta Din İşleri Yüksek Kurulu (DİYK) üyesi Halis Aydemir’in kaza namazlarını inkâr ettiğini hatta yük olarak gördüğünü ve fetvaya muhalif olduğunu belirtmiştik.
Aydemir’in Ehl-i sünnet inancına muhalefeti burada bitmiyor. Hemen her videosunda Müslümanların zihnini bulandıracak iddialar ortaya atıyor!
Bilhassa nice hadis-i şerifleri zayıf kavil diyerek yok sayıyor.
Nitekim bunlardan birisi de şanlı Peygamber Efendimizin 72 fırka ile ilgili hadis-i şerifidir.
Şanlı Peygamberimiz; “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bunların içinden bir fırkası ehl-i necat olacaktır” buyurmuştu. Eshab-ı kiram efendilerimiz; “Yâ Resûlâllah, o kurtulan fırka hangi fırka olacaktır?” diye sordular. Sevgili Peygamberimiz bu soruya cevaben; “Benim ve Eshabımın yolunu izleyenlerdir!” buyurdular. Ehl-i sünnet de bu yolu izleyen Sevâd-ı azamdır.
Tirmizi, İman, 18; İbnu Mace, Fiten, 17; Hâkim, el-Müstedrek, H. No: 442; İbn Hanbel, Ahmed b. Muhammed,Tahran tsz. Müsned, III, s. 120 ve daha nice kaynaklara rağmen Halis Aydemir, hadis-i şerifi doğrudan güvenilmez kategorisine sokarak şöyle söylüyor:
“72 fırka ile ilgili hadis, hadisin kendisi ne kadar sağlıklı? İnsanlarla ilgili, dünya ile ilgili görüşümüzü bu hadise dayandıracaksak, müminleri bunun üzerinden taksim edeceksek, bu denli sahih mi, sahih olduğunu düşünürsek, verdiği mana bu denli keskin mi, doğru mu? Fırka sayısının 72 olması, sayının kendisinden ötürü mü, yoksa çokça bölünecek anlamında mı? Bu hadise bakarak gruplandırmalar yapılacak olursa, biri, işte biz bundanız, kurtuluyoruz; diğeri eyvah 72’den birine gitti, perişan oldu, denilecek. Bu yaklaşımı bırakın hadis üzerinden yapmayı biz bunu âyet bile olsa aklen reddederiz.” (bkz. https://youtu.be/Ma0uAIZJbLo).
Halis Aydemir’in bu videosu sadece hadis-i şeriflere olan sakat bakışını ifade etmiyor aynı zamanda fecaat denilecek korkunç zihniyetini de ortaya koyuyor.
“Biz bunu âyet bile olsa aklen reddederiz” ne demektir? Onun bu tavrı -hâşâ- Cenâb-ı Hakk’a açık bir isyan değil midir?
Âyet-i kerimeler, yüce Allah’ın kelâmıdır. O, Azîz’dir, her şeye galiptir. Kâdir-i mutlak Allah’ı hiçbir güç, acze düşüremez, O’na emir veremez, itiraz edemez. Kul, bu yüce kudret karşısında ancak dua eder, tazarru ve niyazda bulunur. Ubûdiyyet, kulluk bunu gerektirir. O’na iman da ancak O’nun büyüklüğünü kabul etmek ve kendi âcizliğini ikrar etmekle olur.
Biz âyet dahi olsa kabul etmeyiz ifadesi, âyetlerin sahibi Allah’ı tanımamak anlamına gelir. Hazreti Âdem’e secde emrini reddeden Şeytan’ın isyanı da Allah’ı tanımamak değil miydi? O hâlde, “âyet bile olsa inanmayız” demek bir anlamda şeytanın sıfatı ile sıfatlanmaya kadar gider. Bu sakat söylemin mecazı, benzetmesi şunu bunu da olmaz!
Öte yandan Hazret-i Peygamberin, bu hadisle Müslümanlar arasında ayrım yaptığını ve onları gruplara ayırdığını ileri sürmek, ayrı bir iftira ve bühtandır. Zira İslam dini, vahye dayanır. Nasıl bildirilmişse o şekilde inanılması ve uygulanması gerekir. 72 fırkanın hepsi, İslam’ı en iyi ve doğru bir şekilde anlayan ve nakleden Eshâb-ı kiramın yolundan ve onların izinden giden Ehl-i sünnet cemaatinden ayrılmışlardır…
Vagon olmak veya kilitlenmek!
Bütün bid’at sahipleri gibi Halis Aydemir de, Ehl-i sünnet büyüklerine uymayı en ağır ifadelerle aşağılamaktadır. Fakat bunu farklı bir tarzda dile getirmektedir.
Nitekim bu konuda bir videosunda; “Cenâb-ı Hak bir başkasına vagon gibi bağlanmayı, haram kıldı”, “Başkalarına uyanlar kendilerini onlara kilitliyorlar” diyor.
Böylece Halis Aydemir, dini bilgide yeterli düzeyde olmadıkları için başkasının dini bilgisine başvurmayı ve neticede bir mezhebi veya müctehidi taklid etmeyi bu sözlerle anlatmış oluyor.
Hatta öyle ki konuşmasında şanlı Peygamber Efendimize uymayı (ittiba) dahi ayırt etmeden, başkasına dinde uymayı, “vagon gibi bağlanma” olarak değerlendiriyor ve “ötekine kendini kilitleme” olarak niteliyor.
Nitekim başka bir videosunda da, “Hadislere dinî hüküm bina edemeyiz, Peygamber de benim gibi bir insan, benim gibi olan insan bana hüküm koyamaz” demesi de bu tutumunu açıkça desteklemektedir.
Hâlbuki mutlak itaat sadece Allah ve Resulünedir. Allah ve Resulü dışındakilere itaat, “Kur’an ve Sünnet’e uyması” kaydına bağlıdır.
Bu itibarla Aydemir, konuşmalarında âyetten başka delile pek başvurmaz. Fakat videolarında çoğu delil olarak getirdiği âyet ve hadisleri yerine göre kırparak yerine göre de asıl manasından saptırarak açıklamaktadır. Bu noktada kendisini dinleyenlerin son derece dikkatli olması gerekmektedir.
Halis Aydemir’in “vagon” ve “kilitleme” benzetmesinden, dini öğrenme yolunda her türlü eğitim öğretim ve irşadın sapıklık olduğu anlaşılır. Başka konuşmalarında da zaten, dini Kur’an’dan direkt yaşamayanı ve dindeki ahkâmdan şüphelenmemeyi, şirk ve cehennemlik iş olarak anlatıyor.
Hâlbuki Allahü teâlâ çok yerde kendisine itaatin gereği olarak ona itaat ve ittibayı emretmekte; “iyiliğe aracı olana o hayırdan bir pay vardır”, “Rabbinin yoluna güzel öğütle davet et”, “Mümin kullara öğüt ver” buyurmaktadır.
Ayrıca öğüt ve nasihat verme, sadece Peygamber Efendimize değil, Müslümanlar için de bir görevdir. Nitekim şanlı Peygamberimiz “Din nasihattır (nasihatla ayakta durur)” diye üç kez tekrar etmiştir.
Yine, Resulullah Efendimizin, “senin sayende birinin hidayete ermesi dünyadaki kızıl develerden (en değerli metadan) daha hayırlıdır” ve “İyiliğe/hakka yol gösteren onu işlemiş gibidir” buyurması da vaaz ve irşada teşviktir.
Bakınız Halis Aydemir, başkasından din öğrenmeyi veya bilmeyenin bilene talebe olmasını “vagona” ve “kilitlemeye” benzetmesine delil olarak İsra suresi 36. âyet-i kerimesini getirmektedir.
Hâlbuki “Hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardınca gitme, çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi yaptığından sorumludur” mealindeki âyetin maksadı Aydemir’in belirttiği gibi değildir. Buradaki mana, haberleri tetkik etmek, suizanda bulunmamak, hak edeni sağlam ve müdellel bilgiyle yargılamaktır.
Aydemir ayrıca, bu âyete, “Allah sana kalp verdi, göz verdi, kulak verdi” şeklinde yanlış anlam vermektedir.
Niçin görmezden gelinir?
Bu durumda şöyle de düşünelim. Bütün bu sözlerin ve iddiaların sahibi olan Halis Aydemir, neden durmadan insanları beynini yıkamaya çalışmaktadır? Onu dinlemek, ona uymak ve dinde ona göre amel etmek de “vagonluk” ve “ona kilitlenmek” olmaz mı? Bu durumda Halis Aydemir, dininizi Hazreti Peygamber aleyhisselamdan ve İslam âlimlerinden değil, sadece benden alınız mı demek istemektedir?
Ey Halis Aydemir! Cevap ver lütfen? O hâlde yıllardır yüzlerce videonu niçin sosyal medyada yayınlıyorsun? TV’lerde ve camilerde neden yayınlar yapıyorsun? Üstelik de İslamiyet’e Kur’ân-ı kerimi kafana göre tevil etmektesin!
Halis Aydemir’e şunu da net bir şekilde ifade edeyim ki insanları vagon yapmak ve kendine kilitlemek Ehl-i sünnet âlimlerinin işi değildir. Bilakis bu şekil davranışlar bozuk itikatlıların mesleğidir. Bâtıniler bunu yaparlar, Haşhaşîler bunu icra ederler. Doğru din büyükleri ise İslam’ı tebliğ ederler. Uyup uymamak sana kalmış bir iştir. Kırk yıldır Müslüman evlatlarını ifsat eden FETÖ’ye, Aydemir’in bir muhalefeti olmuş muydu acaba? Nitekim onlar, aralarından ayrılanı “şefkat tokadı yersin” ve “olmadık felaketlere düçar olursun” diyerek korkuturlardı. Kaldı ki Halis Aydemir yayınladığı bir videosunda da FETÖ’nün reklamını yapmakta, ona dil uzatılamayacağını da belirtmekteydi!
Şurası açıkça bilinmelidir ki, Allahü teâlâ ve şanlı Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam ise dini kasten saptıranlara uymayı yasaklamaktadır. Kur’ân-ı kerimde yasaklanan taklit işte bu zararlı taklit ve ittibadır. Zira Kur’ân-ı kerimde Cenâb-ı Hak, “bilmediğinizi ehline sorun” diye emreder. Dikkat edilirse burada “ehline” kaydı vardır. Sahih bir itikatla İslami ilimlerin tamamına vâkıf olmayanlar “ehil” olmadığı gibi, keyfine göre Kur’ân-ı kerimi yorumlayanların, âlim ve mutasavvıflara düşmanlık edenlerin hiç ehil olmayacağı aşikârdır.
Aydemir’in nerelere hazırlandığını ve dindeki başka hezeyanlarını yazmaya devam edeceğim…
TEFEKKÜR
Mürşid gerektir bildire Hakk’ı sana Hakka’l-yakîn
Mürşidi olmayanların bildikleri güman imiş
Niyazi Mısrî
Mürşid gerektir bildire Hakk’ı sana Hakka’l-yakîn
Mürşidi olmayanların bildikleri güman imiş
Niyazi Mısrî
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
27.05.2022
Türkiye Gazetesi
27.05.2022
Türkiye Gazetesi