Alm. Unglaube (m), Irglaube (m), Fr. Incredulite (f), Fausse Croyance (f), İng. Unbelief, Disbelief, İnfidelity. Allahü teâlâya inanmamak ve O’nun bildirdiklerini reddetmek, beğenmemek. Ateist (dinsiz) olmak. Küfür, lügatte örtmek, hakîkati gizlemek demektir. Mecâzî olarak, bir kimseye söverken kulanılan çirkin ve kötü söze de denir. Küfür, îmânın zıddıdır (Bkz. Îmân). Küfür inkâr etmek şüphe etmek tekzib…
Kategori: Kütübhane
Sünnet
Alm. Sunna (f), Fr. Sunna (f), İng. Sunnah. Din bilgilerinde senet, kaynak olan dört delilden biri. Sünnet lügatta yol, kânun, âdet mânâlarına gelir. Dînî terim olarak sünnet kelimesinin dînimizde üç mânâsı vardır: Kitab ve sünnet birlikte söylenince, kitap Kur’ân-ı kerîm, sünnet de hadîs-i şerîfler demektir. Farz ve sünnet denilince, farz Allahü teâlânın emirleri, sünnet ise…
Vahiy (Vahy)
Alm. Göttliche, Eingebung, Fr. Révélation, İng. God’s revelation, revelation. Allahü teâlânın dilediği şeyleri, emir ve yasaklarını peygamberlerine bildirmesi. Allahü teâlâ, insanlar arasından seçtiği peygamber denilen kullarını vahy ile şereflendirmiştir. Bu sûretle, insanlara, dünyâda ve âhirette rahat ve huzûra kavuşacakları esasları bildirmiştir. Vahy, ilk peygamber Âdem aleyhisselâmdan son peygamber Muhammed aleyhisselâma kadar devâm etmiş ve onda son bulmuştur. Vahyin olduğu kat’îdir….
Miraç Gecesi
MÎRÂC GECESİ İslâm dîninin kıymet verdiği mübârek gecelerden. Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın beden ve ruh ile berâber, uyanık iken göklere çıkarıldığı, bilinmeyen yerlere götürüldüğü, Allahü teâlânın emri ile Cennet ve Cehennem’in kendisine gösterildiği gece. Mîrâc, lügatte “merdiven” demektir. Yüksek bir yere çıkılan âlet, vâsıta veya yükseğe çıkmak mânâlarına gelir. Mîrâc hâdisesi, Resûlullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem),…
Mürşid
Resûlullah efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” izinde giderek kemâle gelen ve bundan sonra insanları irşâd eden (doğru yolu gösteren) İslâm âlimi. İnsanlara doğru yolu gösteren rehber, kılavuz. Allahü teâlâyı seven ve insanları O’nun sevgisine kavuşturan sâlih, iyi bir kul. Mürşid, lügatte “İrşad eden, doğru yolu gösteren, gafletten uyandıran, olgun, üstün bir kimse” mânâlarına gelir. Allahü…
Bid’at ve Bid’at Fırkaları
İslam dininde, Peygamber efendimiz ve O’nun dört halifesi zamanında bulunmayıp da, dinde sonradan meydana çıkarılan Sünnete, yani Muhammed aleyhisselamın bildirdiği din bilgilerine uymayan, itikat (inanış), amel (iş) ve sözler, hurafeler. Dinde yapılmak istenilen her değişiklik ve reform bid’attir. Sözlükte, önceleri olmayıp, sonradan ortaya çıkan şey manasına gelen bid’at, adette ve dinde olmak üzere ikiye ayrılır….
Huzur Dersleri
Osmanlı Devleti’nde, pâdişâhın huzurunda ilim adamlarınca yapılan dersler. Buna Huzûr-ı hümâyûn dersleri de denirdi. Osmanlı pâdişâhları zaman zaman âlimlerden ileri gelenleri saraya davet ederek, istişare ve onların ilmî mütâlâalarını dinleyip istifâde ederlerdi. Huzurda dînî konular yanında tecrübî ilimler ile edebî konular konuşulur, ilmî müzâkereler yapılırdı. Pâdişâh huzurunda yapılan derslerin hangi târihte başladığı kesin olarak belli…
Hulefâ-i Râşidîn
Dört büyük halîfe. Peygamber efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” vefâtından sonra sırasıyla halîfe olan hazret-i Ebû Bekr, hazret-i Ömer, hazret-i Osman ve hazret-i Ali “radıyallahü anhüm ecmain” olmak üzere ilk dört halîfeye verilen isim. Ehl-i sünnet îtikâdında dört halîfenin üstünlük sırası, halîfelik sırasına göredir. Hazret-i Ebû Bekr, Peygamber efendimizin vefât ettiği gün, Eshâb-ı kirâm tarafından 632 senesinde halîfe seçildi….
Câriye
Harbde esir alınıp İslâm memleketine getirilen kadın köle. Gâziler arasında taksim edildikten sonra sahibinin mülkü olur. Ev işlerinde çalıştırılırlar. Bugün İslâmî mânâda câriye yoktur. Köleliğin ve câriyeliğin târihi eski çağlara kadar uzanır. Târih boyunca köleler ve câriyeler bir yekûn teşkil eder. Harb esiri kölelerin yanı sıra, komşu kabîlelerden kaçırılan, babaları veya diğer yakınları tarafından köle…