Mİ’RÂC GECESİ İslâm dîninin kıymet verdiği mübârek gecelerden. Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın beden ve ruh ile berâber, uyanık iken göklere çıkarıldığı, bilinmeyen yerlere götürüldüğü, Allahü teâlânın emri ile Cennet ve Cehennem’in kendisine gösterildiği gece. Mîrâc, lügatte “merdiven” demektir. Yüksek bir yere çıkılan âlet, vâsıta veya yükseğe çıkmak mânâlarına gelir. Mîrâc hâdisesi, Resûlullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem),…
Kategori: Kütübhane
Mürşid
Resûlullah efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” izinde giderek kemâle gelen ve bundan sonra insanları irşâd eden (doğru yolu gösteren) İslâm âlimi. İnsanlara doğru yolu gösteren rehber, kılavuz. Allahü teâlâyı seven ve insanları O’nun sevgisine kavuşturan sâlih, iyi bir kul. Mürşid, lügatte “İrşad eden, doğru yolu gösteren, gafletten uyandıran, olgun, üstün bir kimse” mânâlarına gelir. Allahü…
Bid’at ve Bid’at Fırkaları
İslam dininde, Peygamber efendimiz ve O’nun dört halifesi zamanında bulunmayıp da, dinde sonradan meydana çıkarılan Sünnete, yani Muhammed aleyhisselamın bildirdiği din bilgilerine uymayan, itikat (inanış), amel (iş) ve sözler, hurafeler. Dinde yapılmak istenilen her değişiklik ve reform bid’attir. Sözlükte, önceleri olmayıp, sonradan ortaya çıkan şey manasına gelen bid’at, adette ve dinde olmak üzere ikiye ayrılır….
Huzur Dersleri
Osmanlı Devleti’nde, pâdişâhın huzurunda ilim adamlarınca yapılan dersler. Buna Huzûr-ı hümâyûn dersleri de denirdi. Osmanlı pâdişâhları zaman zaman âlimlerden ileri gelenleri saraya davet ederek, istişare ve onların ilmî mütâlâalarını dinleyip istifâde ederlerdi. Huzurda dînî konular yanında tecrübî ilimler ile edebî konular konuşulur, ilmî müzâkereler yapılırdı. Pâdişâh huzurunda yapılan derslerin hangi târihte başladığı kesin olarak belli…
Hulefâ-i Râşidîn
Dört büyük halîfe. Peygamber efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” vefâtından sonra sırasıyla halîfe olan hazret-i Ebû Bekr, hazret-i Ömer, hazret-i Osman ve hazret-i Ali “radıyallahü anhüm ecmain” olmak üzere ilk dört halîfeye verilen isim. Ehl-i sünnet îtikâdında dört halîfenin üstünlük sırası, halîfelik sırasına göredir. Hazret-i Ebû Bekr, Peygamber efendimizin vefât ettiği gün, Eshâb-ı kirâm tarafından 632 senesinde halîfe seçildi….
Câriye
Harbde esir alınıp İslâm memleketine getirilen kadın köle. Gâziler arasında taksim edildikten sonra sahibinin mülkü olur. Ev işlerinde çalıştırılırlar. Bugün İslâmî mânâda câriye yoktur. Köleliğin ve câriyeliğin târihi eski çağlara kadar uzanır. Târih boyunca köleler ve câriyeler bir yekûn teşkil eder. Harb esiri kölelerin yanı sıra, komşu kabîlelerden kaçırılan, babaları veya diğer yakınları tarafından köle…
Bayrak
Devletleri temsil eden renk ve şekli özelleştirilmiş millî alâmet. Arapça râye ve liva kelimelerinin karşılığı olan bayrak ve sancak, umumiyetle dikdörtgen biçiminde ve kumaştan yapılır. Bayrak bir milletin varlığının ve bağımsızlığının sembolü, târihinin hâtırasıdır. Değeri; pamuk, atlas ve ipekten yapılmasına bağlı olmayıp, temsil ettiği milletin kıymeti ile ölçülür. Devletin hâkimiyetini, bağımsızlığını ve şerefini temsil ettiği…
Ayak Divanı
Osmanlı Devleti’nde âcil ve fevkalâde hâller karşısında, pâdişâhın da katıldığı dîvân, toplantı. Pâdişâh hâriç, dîvânda bulunanların hepsinin ayakta durarak karar almaları sebebiyle bu tür toplantılara ayak dîvânı denilmiştir. Bu dîvânda üzerinde durulan iş derhâl bir karara bağlanırdı. Eğer bu dîvânın pâdişâhın bulunmadığı bir yerde, meselâ seferde toplanması gerekirse; o zaman sadrâzam ve serdâr-ı ekrem dîvâna…
Akıncılar
Osmanlı Devlet teşkilâtı içinde sınır bölgelerinde düşman memleketlerine ânî baskınlar tertipleyerek yıpratma harekâtında bulunan hafif süvari gruplarına verilen isim. Akıncılar, bâzılarının zannettikleri gibi yağma gayesiyle düşman içine giren ve talanla hayatlarını geçiren serseriler topluluğu değildi. Pekçoğu Avrupa ve balkan dillerini bilen akıncılar, akın yapmakla kalmayıp, aynı zamanda düşmanın durumunu, yolları ve kuvveti hakkında bilgi toplamak…
Hicret
İslâm târihinde Peygamber efendimiz Muhammed “aleyhisselâmın” ve Eshâb-ı kirâmın “aleyhimürrıdvan” Mekke’den Medîne’ye miladi 622. senesinde gitmeleri. Hicret, lugatte göç etmek, bir memleketten başka bir memlekete gitmek mânâsınadır. Hemen hemen bütün peygamberler, dînin emirlerini yerine getirmek ve yaymak için hicret etmişlerdir. Bunlardan Lût, Mûsâ, İbrâhim ve Îsâ “aleyhimüsselâmın” hicretleri meşhurdur. Eshâb-ı kirâm da Medîne’ye hicretten önce iki defâ Habeşistan’a hicret etmişlerdir. Ayrıca Eshâb-ı Kehf’in de Allah…
Dört halife
Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” vefâtından sonra Eshâb-ı kirâm (Peygamberimizin arkadaşları, ilk Müslümanlar) arasından hilâfet makâmına sıra ile seçilerek geçen dört büyük zât. Dört halîfe hilâfet makâmına geçme ve en üstün olma sıralarına göre şöyledir: Hazret-i Ebû Bekr, hazret-i Ömer, hazret-i Osman, hazret-i Ali “radıyallahü teâlâ anhüm ecmain” Bunlar, Peygamber efendimizin vazîfelerini tam olarak yaptıklarından…