Kervanı kollamakla görevli muhafız, bir gece uyuyakalmıştı. Hırsız gelip kervanı soydu. Aldığı malları bir yere gizledi. Sabahleyin kervan halkı uyanıp malların, gümüşlerin, develerin yerinde yeller estiğini gördü. Muhafıza çıkışarak;
“Mallarımız ne oldu, söyle” diye bağırdılar. Uyumuş olduğunu söylemekten korkan muhafız;
“Gece hırsızlar geldiler. Gözümün önünde ne var ne yok hepsini alıp götürdüler” dedi. Halk;
“A utanmaz, korkak herif! Onlar malları götürürken sen ne yaptın?” dediler. O da;
“Ben bir kişi idim. Onlar yiğit ve gürbüz silahlı bir alay kimse idi. Ne yapabilirdim” diye sızlandı. Halk;
“Madem onlara bir şey yapamayacaktın. O zamana bize uyanın diye bağırsaydın, imdat deseydin!” dediler.
“Bağırmak istedim ama silahı boynuma dayadılar. Sus yoksa acımadan seni keseriz dediler. Ben de korkumdan ağzımı kapadım. Fakat şimdi istediğiniz kadar bağırıp çağırayım o zaman soluk bile alamıyordum. Şimdi istediğiniz kadar feryat edeyim…”
Hepsi biliyordu ki artık feryad u figanın faydası yoktu. Gaflete düşmek, neticesiz feryat etmekten, inlemekten çok kötüdür. Asıl olan gaflete düşmemek her zaman agâh ve uyanık bulunmaktır!
Haziran 2015 seçimlerinde seçmen, AK Partiden olmasa da bir kısım uygulamalarından rahatsız olduğunu ilk kez ciddi biçimde dile getirmişti. Sayın Cumhurbaşkanımız o günden bu zamana kadar birkaç kez değişim sinyallerini verdi ise de göze görünür hiçbir adım atılmadı.
“Mesaj alındı” denildi. “Metal yorgunluk”tan bahsedildi. “Millete kulak verilecek” denildi ama açıkçası hepsi sözde kaldı…
Nihayet son yerel seçimlerde millet bu defa ilk kez Ankara, İstanbul, Antalya, Adana gibi büyük şehirleri AK Parti’ye vermeyerek en üst düzeyde değişim sinyalini istedi.
Ben buna değişim sinyali diyorum. Zira milletin AK Partiye hüsnü teveccühü devam ediyor.
Partiden ayrılanların, ayrılma düşüncesinde olanların açıkçası tabanı yok! Onlar da bunu bildiklerinden ağır aksak, kör topal ne yapacağını bilemeden adım atıyorlar.
Bana sorarsanız millet diye bir dertlerinin de olduğunu sanmıyorum. Tek arzuları, “AK Parti hata yapsın, puan kaybetsin biz kurtarıcı gibi hazırda duralım” fikriyatından başka bir şey değil.
Dolayısıyla bu noktada iş yine AK Parti’ye düşüyor. AK Parti milletin isteklerine kulak vermeli. Göz ardı etmemeli. Son noktada tekrar sıkıntı yaşamamak için bu defa değişim sözde kalmamalı!
Yoksa gerçekten hiç beklemediği acı sonuçlara davetiye çıkarabilir!
Asıl küskünü tespit etmek!
Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan, 26 Temmuz Cuma günü partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında bir kez daha bu hususlara değinerek şöyle demişti:
“Özellikle de il ve ilçe başkanlarımıza bir hususu hatırlatmak istiyorum. Sizlerden hiç vakit kaybetmeden şehirlerinize döner dönmez hemen partimizde görev almış veya gönül vermiş her bir kardeşimize mutlaka ulaşmanızı istiyorum. Teşkilat yöneticileri bu isimler ile görüşerek onları dinleyecek, sıkıntıları varsa çözüm yolları arayacak. Teşkilat içerisinde ‘kucaklaşma’ adı altında yapılacak toplantılarla bu isimler ile teşkilatı buluşturacak. Toplantılar sonucunda teşkilattan uzak kalan isimler yeniden partiye kazandırılacak…”
Evet, Sayın Cumhurbaşkanımız küskünleri barıştırmaktan ve kucaklaşmaktan bahsediyor. Bu elbette ki çok önemli bir konudur. Ama asıl küskünlerin beklentilerine kulak tıkanılan ve sesi tepelere ulaşmayan millet olduğu unutulmamalıdır.
Partiyi bölmek adına iki yıldır şahin gibi bekleyen Gül, Davutoğlu, Babacan vesair isimleri nasıl çekeceksiniz yanınıza. “Menfaat varsa ben varım” zihniyeti ile hareket edenleri hiçbir vakit doyurmak mümkün olmaz ki!..
Yine Arınç, Aksu, Çiçek ve sairlere üst düzeyde görev vermek aslında milleti daha da küskün hâle getiriyor. Zira bunlar partinin her dönemde en tepelerinde idiler. Buna rağmen işgal girişimi ve sonrasındaki en zor zamanlarda akıl almaz bir sessizliğe gömüldüler. Taraflarını dahi belli edemediler. Bu küskünleri hoşnut edebilmek için daha ne isterler? Hangi makamlar kendilerini memnun eder? Bu itibarla onları hoşnut kılmak asıl dava sahiplerini yani milleti üzmeye yetiyor!
Buna rağmen millet, son seçimde de görüldüğü üzere Cumhur İttifakı’na %52 gibi büyük oranda desteğini sürdürmekte devam etmektedir. Öyleyse AK Parti acil olarak “milletimin nerelerde hangi uygulamalarda rahatsızlığı var?” noktasına gelmelidir…
Değişim, yenilenme zordur. Meşakkat, üzüntü, çile olmadan kazanç gelmez. Yeniden doğuş işi ciddi fedakârlık ister. İşte AK Parti’nin bu noktada kartalların yenilenmelerini hatırlatan bir değişime ihtiyacı vardır!
Yeniden doğuş!
Malum kartal, kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır. Yetmiş yıla kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak için, kırk yaşlarına geldiklerinde zor bir dönemeç onları beklemektedir. Şöyle ki:
Kartalın yaşı kırka vardığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir, bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz hâle gelir. Gagası uzamış, göğsüne doğru kıvrılmıştır. Tüyleri kalınlaşmış ve kanatlarına takılmaya başlamıştır.
Neticede kartalın uçması ve hayatiyetini devam ettirecek avını yakalaması imkânsız bir hâle gelmiştir.
Artık kartalı iki seçenek beklemektedir. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu yolculuğuna girecektir. Bu zorlu süreç onun yüz elli gününü alacaktır.
Şayet ikinci yönde karar verirse, kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya oyuğuna yerleşir.
Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. Sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer. Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler!.. Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar…
Beş ay sonra kartal, kendisine yirmi yıl veya daha uzun süreli bir hayat bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir…
AK Parti’nin artık bu etkileyici değişime ihtiyaç duyduğu açık değil mi?
Bunun için AK Parti’nin öncelikle milletin küskünlük duyduğu hususlara teşhisi doğru koyması gerekmektedir. Aslında il başkanlarının Sayın Erdoğan Bey’e yüksek dozda dile getirdikleri sıkıntılar buzdağının görünen bir yüzüdür. Bence il başkanları bir gün değil bir hafta hatta heyet heyet dinlenilmelidir. Meselelerin üstünü örtmeden tespiti yapılmalıdır. Milletin arzu ve dilekleri önem sırasına göre dizilmelidir. Neticede çözümler de kimsenin gözyaşına bakılmadan ve kimseye ayrıcalık tanınmadan gerçekleştirilmelidir.
Şayet şu damadım, bu kızım, bu vefa duyduğum bir kardeşim düşüncesiyle yol alınacaksa bilelim ki kartal ölüme doğru yelken açacaktır.
Zira birileri sevinsin derken millet küsecektir. Bu durumda asıl dava sahibi olan, davaya sahip çıkan milletle kucaklaşma vuku bulmayacaktır.
Hatta gözden kaçırılmasın ki, AK Parti’nin iç ve dış muhaliflerinin en büyük korkusu Sayın Cumhurbaşkanımızın doğru adımları atacak teşebbüslere girişmesidir. AK Parti’yi sevmeyen ve zerre kadar desteklemeyenlerin, konu partiyi yıpratan uygulamalara gelince, nasıl AK Parti’nin yanında olduğuna ve nasıl sahip çıktığına dikkat ediniz! Bence en atlanmaması gereken husus budur!
Sadece İstanbul sözleşmesi ve 6284 no.lu kanun bunun en büyük göstergesi olmadı mı?
AK Parti’nin milletle tam barışması ve kucaklaşması hiç de zor değildir. Samimiyetle dertlerini dinlemek, çözüm için yanında olmak, onu küstüren üç beş yanlış icraattan feragat etmek bahar havasını yeniden yeşertmeye yetecektir…
TEFEKKÜR
Gizli düşmen gibidir bil ki müdâhin ahbâb
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
02.08.2019
Türkiye Gazetesi
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-ahmet-simsirgil/609138.aspx