15 Temmuz 2016 hain darbe kalkışmasında millet neredeyse tarihinde rastlanmayacak bir direnişle müthiş bir zafere imza attı. Dış güçlerin güdümündeki acımasız mankurt birlikleri neye uğradıklarını şaşırdılar. 16 saat içerisinde tarihin en hızlı zaferine imza atarak bütün noktalarda hakimiyet elde edilmiş kalkışma bertaraf edilmişti. Nasıl olmuştu? Avuçlarının içine aldıklarını zannettikleri devleti nasıl bir anda kaçırmışlardı. Bir türlü anlayamadılar.
Ardından bir yıldır sürmekte olan asimetrik savaşı başlattılar.
Örgütle mücadele sürerken mağdur ayaklarına yattılar, acındırdılar. Gerçekten mağdur olanlar varsa onları da kullandılar. Hatta kripto Fetö’cülerle bir taraftan insanları mağdur ederken bir taraftan da sahte gözyaşları ile hükûmeti eleştirdiler.
Öte yandan dış dünyadan başlayarak bunun kendilerini saf dışı bırakmak için senaryo olduğunu belirttiler. Referandumu fırsat bilerek güya darbenin Tayyip Bey’i kurtarmak için düzenlenmiş bir tasarı olduğunu yoğunlukla işlediler. Kontrollü darbe söylemiyle ortalığı tozu dumana kattılar. Sözde adalet yürüyüşü ile de gövde gösterilerine dönüştürmeyi denediler. Bir yıldır sürdürdükleri planlı, projeli soğuk savaşın meyvelerini alacaklarını düşünüyorlardı. Milletin direnci kırılacaktı.
Oysa 15 Temmuz 2017 gecesi Millet zaferine sahip çıktı. Zira bir yıl önce o kahredici gecede şehit olan milletti. Bayrak dalgalandıran, sala okuyan, meydanları tutan, tankların üzerine korkusuzca yürüyen, kurşunlara meydan okuyan milletti. İşte vatanına bayrağına, ezanına, imanına sahip çıkan millet, zaferine de sahip çıktı.
Bir yıldır oynanan oyunları biliyorum dedi. Bana oyun oynamayın mesajını yine coşkun bir sel gibi meydanlara, yollara çıkarak gösterdi. Dünya sadece selam durdu.
Evet bu millet, zaferinin arkasındadır. Bu durumu Tayyib Bey’in Devlet Bey’in bir meselesi olarak değil bizatihi kendisinin davası olarak görmektedir.
Asıl olan da bu değil mi?
Milletin arzusu: İDAM
Milletin 15 Temmuz 2016’da yazdığı destan kadar 15 Temmuz 2017’de bu zafere sahip çıkması da bir o kadar önemliydi. Zira bütün dünya milletin savrulmasını bekliyordu. Artık milletin her iki hâlde de gösterdiği bu yüksek kahramanlık şuurunu anlatmak değil herkesin üzerine düşen vazifeyi yapma zamanı gelmiş bulunmaktadır.
Bence bunun birinci adımı idam olmalıdır.
Bakınız Sayın Cumhurbaşkanımız 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde konuşurken milleti coşturan en önemli nokta darbecilere verilecek ceza konusuydu. Kalabalıklar dalga dalga “idam” diye haykırdılar. Evet bu millet idamı istiyor. Artık AK Parti ve MHP buna bigâne kalamaz. Güya “Adalet” diye yürüyen CHP’nin gerçek yüzü de ortaya çıkar.
Düşünelim bu ülkede idam cezası niçin kalktı. Fetö’yü alıp otuz yıl milleti uğraştıran ve on binlerce insanın katlinde rol oynayan Apo’yu paket teslimi edenler bize de idamı kaldırmayı şart koşmadılar mı?
İdam cezasının kaldırılma sebebi hâlâ millet için derin bir yaradır. Güya idam kalkarsa AB’ye girecektik! AB uyum yasaları çerçevesinde idama son verildi (2002). İdam cezası varken bu mümkün değilmiş(!). Bunlar Türk milletini ahmak mı zannediyor! İdamın kalkmasını isteyen AB, aradan geçen 15 senede Türkiye’yi kabul mü etti? Şimdi de AB ülkeleri, milletin canına, imanına, vatanına kasteden hainleri korumak kollamak adına mücadele vermiyorlar mı? Artık bunların devri bitti.
Evet, millet şanlı mücadelesi ile vatanına sahip çıktı. Öyleyse milletin seçtikleri de milletin sesine artık kulak vermelidir! İster geri dönük işlesin ister işlemesin idam cezası geri gelmelidir.
Yürüyüşü asıl millet yapacaktır!
Hâlâ darbe tehlikesi geçmedi demiyor muyuz? Millete kastedenler hâlâ “Hero” yazılı tişörtleriyle utanmadan millete görünmüyorlar mı? Hâlâ ihanet çetesinin Büyükada’da işgal planları yaptıkları ortaya çıkmıyor mu? Öyleyse derhâl idamı getirin kardeşim. Neyi bekliyorsunuz? Sayın Cumhurbaşkanımız getirin imzalayayım diyor. Aksi hâlde karşı çıkan kim bilelim.
Biliniz ki, idam sadece Fetö’ye değil asıl Türkiye’yi eskisi gibi köle görmeye hatta uşak etmeye var gücüyle çalışan Almanya’ya da en büyük tokat olacaktır.
Kılıçdaroğlu vatana ihanetten içeri düşen biri için sözde adalet yürüyüşü adı altında 25 günde 430 km yol yaptı. Kusura bakmayın. Bu millet de 249 vatan evladını, yaralı gazilerini, Gölbaşı’nda şehit düşen dağ gibi yiğitlerini, Ahmet ve Mehmet Oruçları, Olçokları unutacak değildir.
Kılıçdaroğlu yürüyüşlerine ve mitinglere devam edeceğini CNN’e ifade etti. O, ülkeye ihanet içinde olanlarla kol kola yürümeye başladığında bu millet de “idam” diyerek Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya doğru yola çıkabilir.
TEFEKKÜR
Ferman-ı aşka can iledür inkiyadumuz
Hükm-i kazaya zerre kadar yok inadumuz
Baş eğmezüz edaniye dünya-yı dun içün
Allah’adur tevekülümüz i’timadumuz
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
23.07.2017
Türkiye Gazetesi