Şüphesiz Osmanlı Devleti’nin en önemli dönüm noktası, Tanzimat Fermanının ilanı ile başlayan devredir. Bazılarına göre bu büyük dönüşüm, reformun, Batılılaşmanın adıdır. Bazılarına göre ise Osmanlı Devleti için tükenişe yani yok oluşa açılan kapıdır. Bu kadar zıt bakış nereden doğmuştur?
Bir anlamda herkes hadiseye kendi zaviyesinden bakmaktadır. Oysa tarih kişilerin kendine göre çizdiği bir zaviye ile anlaşılmaz. Öyle olursa yazan ve yorumlayanlar, kendi düşündüklerini, inandıklarını aktarmış olurlar. Tarihe bir katkı sunamazlar.
Dolayısıyla bir konuyu yorumlarken hadisenin içinde bulunanların maksatlarını, hedeflerini ve nihayet olayın sonuçlarını bilerek neticeye varmalıdır.
Nitekim Tanzimat dönemi ve Tanzimat’ın mimarı olanlar sonraki yıllarda lise kitaplarına öyle şaşaalı ifadelerle yazıldı ki tartışılmaya bile açık kapı bırakılmadı. Oysa kendi döneminde en fazla tartışılan mevzulardan biri idi.
Övenlere göre nedense Tanzimat ve onun devamı olan gelişmeler hep ülkenin aydınlık geleceğine katkı sunuyordu. Gerçekte ise İmparatorluk hemen her bakımdan erimeye ve yok oluşa doğru belirgin bir şekilde serüvenini devam ettiriyordu.
Vaziyetin farkına varan Abdülaziz Han’ın ülkesini badireden çıkarma çabası ihtilalle sonuçlanacak ve padişah hayatını da kaybedecekti. II. Abdülhamid Han bilhassa otuz yıllık şahsi idaresi döneminde bu hatalı gidişi durduracak ise de onun da darbe ile devrilmesi Osmanlının acı akıbetini beraberinde getirecekti.
Buna rağmen Tanzimat döneminden sonra, nedense bütün hatalar ve yanlışlar padişahların hanesine yazıldı. Devleti felakete sürükleyenler ise kahraman bilindi ve yüceleştirildi. Cumhuriyet döneminde yazılan eserlerde de bunlar yine kahraman olarak anılmaya devam ettiler.
Hatta öyle ki Osmanlıya en muhteşem devirleri yaşatmış olan hakanlar dahi, onların gölgesinde kalmışlardı.
Bu nasıl bir eğitim ve zihniyetti?
Dolayısıyla Tanzimat devri ve sonrasını anlayabilmek için bu dönemlere damga vurmuş devlet adamlarını tahlil etmek yerinde olacaktır. İnşallah Cenab-ı Hak ömür verirse onları ve sebep olduklarını bir müddet yorumlamaya devam edeceğiz…
Elbette bunların en başında Mustafa Reşid Paşa gelmektedir. Reşit Paşa, Tanzimat devrini açan adam olduğu gibi kendisinden sonra gelecek devlet adamlarını yetiştiren kişi olarak da ünlüdür. Bir anlamda Osmanlı Devleti’nin akıbetini en fazla etkileyen kişi olmuştur. Onu bilmek ve tanımak sonrasını aydınlatma yönünde de belirleyici olacaktır.
Osmanlı Devleti’nde bilhassa II. Osman devrinden itibaren meşum darbeler devri açılmıştı. Bu darbeler daha çok iç veya dış meselelere bağlı olarak memleketin içinden kaynaklı hareketlerin sonucunda gerçekleşiyordu. Bazılarında dış etkilerin de olduğu ifade edilse bile bunlar tali detaylar olarak kalıyordu. Tanzimat devrinden sonraki darbelerde ise dış mihrakların etkisi birinci sıraya gelecek iç aktörler figüran olarak kalacaktır.
Lord Stratford Canning
Bütün bu darbelerde başrolü hep İngiltere oynayacaktır. İngiltere’nin bu denli etkili olmasında rol alan iki aktör ise dışarıdan Stratford Canning içeride ise Mustafa Reşid Paşa’dır.
Tarihlerimizde “Koca” ve “Büyük” lakapları ile kahramanlaştırılan Reşit Paşa ve Lord Stratford Canning kimdir ve nasıl bir rol oynamışlardır?
1808’den 1858 yılına kadar süren yarım asır içinde çeşitli aralıklarla İngiltere hükûmetini Osmanlı Devleti nezdinde temsil etmiş olan ünlü diplomat Lord Stratford Canning Tanzimat devrinin dışarıdaki en büyük tertipçisi ve destekçisi idi. Onu tanımadan Reşid Paşa’yı ve Tanzimat’ı anlamak mümkün olmayacaktır.
Reşid Paşa’nın Canning ile dostluğu 1830’lu yıllarda atılmıştı. 1836 yılında Londra Büyükelçiliğine gelmiş olan Mustafa Reşid Paşa’yı yakından tanıyan Canning, Osmanlı Devleti ile ilgili tasavvurlarını yürürlüğe sokacak adamı yakalamış bulunuyordu. Artık ikilinin hem kendileri hem de Osmanlı Devleti’nin geleceğine damgasını vuran bağlılıkları başlayacaktır…
Mustafa Reşid Paşa, iyi bir tahsil görmediği, İslâm bilgilerinden ve millî meziyetlerden mahrum olduğu için kısa zamanda Avrupaî fikirlerin ve Canning’in tesirinde kalacaktır. Nitekim aynı yıl Lord Stratford Canning ile dostluğunun neticesi olarak, mason locasına da giriş yapacaktır.
Mustafa Reşid Paşa’nın bu tarihten sonraki çalışmaları Canning ile birlikte Tanzimat’ın tam manasıyla şekillenmesi yolunda olacaktır. İngilizler bunu o an için Osmanlı Devleti’nin ihtiyacı olan siyasî ve askerî destek karşılığında istenecek şartlar olarak tasarlamakta idiler.
Reşid Paşa, Londra’da kaldığı süre boyunca, ülkesinde yapılması zorunlu reformlar hususunda düşüncelerini olgunlaştırdı. Artık Paşa’ya göre Osmanlı meselelerinin çözüm yeri Londra’ydı.
Öte yandan İngiliz Hariciye Nazırı Palmerston ile Stratford Canning avuçlarına aldıkları Reşid Paşa’ya her tür destek konusunda söz verdiler. Tam olarak kendisinin güvenini temin ettiler. Böylece bütün bağlantılar kurulmuştu. Nitekim Reşid Paşa da ikinci elçiliği sırasında Palmerston’a istedikleri tarzda reform vadeden bir layiha sunacaktır.
Reşid Paşa’nın hayatında önemli ve görünür roller üstlenen ünlü diplomat Canning’in hayatı ve hatıraları ile ilgili kitabı, Hasan Ali Yücel tarafından “Lord Stratford’un Türkiye Hatıraları” adıyla Türkçeye çevrildi. Yücel, bu tercümeye yazdığı sunuşta şunları yazıyordu:
“Yeni usullerin konulması hususunda Reşid Paşa, Canning’le anlaşmış hâlde idi… Canning de bu işi yapmaya en istidatlı devlet adamı olarak Reşid Paşa’yı buluyordu.”
Bütün bu açıklamalar Canning’in devlete tesir derecesini gösterirken Reşid Paşa’nın da onun bir sözcüsü konumunda olduğunu açıkça göstermektedir.
Yine Canning’in hayat ve hatıratını kaleme alan Sir Stanley Poole ise ikili arasındaki kuvvetli dostluğa değinirken:
“Canning’in daha sonraki başarılarında Reşid Paşa’nın büyük yardımı olduğu şüphesizdir ve Canning, Reşid Paşa’ya karşı duyduğu şükranlığı her vesile ile belirtmekten geri durmamıştır” demekte ve Canning’in şu sözlerine yer vermektedir:
“Nazırlar arasında politikaca ve ruhça en iyi anlaştığımız devlet adamı Reşid Paşa idi Sultan’ın elçisi olarak Londra’ya geldi, orada tanışıklığımızı ilerlettik. Türkiye’de devrim hareketleri konusunda bana açıldığını iyi hatırlıyorum. Yeniçeri Ocağı’nın yıkılmasıyla açılan yeni politika vadisinde faal bir rol oynamak kararında olduğu belliydi.”
İlişkinin bundan sonrasını Reşat Kaynar’ın tercümesinden aktaralım: “Paşa, Tanzimat taraftarlarının nasıl ve ne zaman işe girişmelerinin doğru olacağını sordu. Başından, diye cevap verdim. ‘Başından’ ne demektir? dedi. Tabiatıyla ‘hayat ve mülk masuniyetinden’ diye cevap verdim.”
Hasan Ali Yücel, Reşat Kaynar ve başka bazı tarihçiler ile müellifler uzun süre İstanbul’da elçilik yapmış ve bu vazifesindeki başarısından ötürü İngiltere Kraliçesi tarafından “Lord” unvanıyla taltif edilmiş Stratford Canning’i neredeyse Osmanlı menfaatleri için çırpınan, bu uğurda İngiliz menfaatlerini ikinci planda bırakan bir şahsiyet olarak takdim etmek gayreti içine düşmektedirler.
Elbette bu gayretin gerçek sebebi Reşid Paşa gibi Tanzimat ricalini temize çıkarmaktır. Canning’in Türkiye’de bulunduğu uzun yıllar içinde başta İngiliz menfaatleri olmak üzere Ermeni, Rum gibi azınlıkların, yabancıların, misyonerlerin, azınlık tüccarlarının menfaatlerine hizmet ettiği muhakkaktır. Nitekim Sir Stanley Poolen, Canning’in İstanbul’dan ayrılışında yaşananları anlattığı satırları bu gerçeği bütün çıplaklığıyla göstermektedir. Şöyle ki:
“Son olacağı sanılan ayrılışının arifesinde, şerefine İngiliz yurttaşları tarafından verilen bir şölende bulundu ve başarısının, yanında çalışanlar tarafından nasıl coşkunlukla değerlendirildiğini görme fırsatını buldu. Ermeniler, Rumlar, Amerikan misyonerleri, İzmir, İstanbul tüccarları Canning’i nasıl öveceklerini bilemiyorlardı…”
II. Mahmud Han döneminde hiçbir ciddi başarısı bulunmayan Canning, milletinin ve dininin değerlerini ve inançlarını unutmuş bir kukla (Reşid Paşa) sayesinde bir devleti kıskaç içerisine alarak zamanın en ünlü diplomatları arasına girmeyi başarabiliyordu.
Bu ikilinin Tanzimat’la neleri hedef aldığını haftaya anlatmaya devam edeceğiz…
TEFEKKÜR
Olur mâlik-i rikâb âlem-i tahkîke elbette
Atanlar gerdeninden rıbka-i tezvîr ü taklîdi
Koca Râgıb Paşa
(Araştırma meziyetine sahip olurlar elbette,
Boynundan yalan ve taklit bağlarını çıkaranlar.)
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
29.01.2021
Türkiye Gazetesi
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-ahmet-simsirgil/617344.aspx