Geçtiğimiz hafta sonu Viyana’da idim. Sakarya-Reşadiye Derneği’nin davetlisi olarak bulunduğum iki gün içinde gurbetçi kardeşlerimle sohbetin yanı sıra bol bol gezme imkânım da oldu. Viyana, Osmanlı düzenli ordularının Avrupa’da son varmış olduğu nokta idi. Viyana’da bilhassa Osmanlı ordularının 1683 yılında bozgununa sebep olan Kalenberg Tepesi’ni merak ediyordum. Büyük ve kudretli komutan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın kuşatma öncesinde…
Reytinge kurban edilen tarih!
Tarih her zaman ve her dönemde yükselen bir değer olmuştur. Zira bir ilim olmanın yanı sıra millî birlik ve beraberliğin temininde en büyük şuur ve bilinçlerden biridir. Milletlerin geleceğini belirlemede en tesirli projektördür. Buna rağmen tarihimize gereken değeri vermediğimiz ve hakkıyla gençlerimize aktarmadığımız da bir gerçektir. Öte yandan “Muhteşem Yüzyıl” dizisi ile başlayan süreçte ülkemizde tarih daha da…
Yeni kaos arzuları!
Fenerbahçe ile ilgili şike davası çıktığında Türkiye’de hemen herkes Fener’in şike yapıp yapmamasına odaklanmıştı. Talebelerim de hep bu yönde konuşup tartışırlarken onlara: “Evladım bunun şike ile ilgisi yok! Dikkat ediniz bu başka bir mesele”, demiştim. Aslında bunları söylemek için kâhin olmaya da ihtiyaç yoktu. Sadece Türkiye’de oynanan oyunlara, kurulan tuzaklara ülkenin işgaline götürülecek yola dikkat…
Fatih’in derecesi!
Kanuni devrinin büyük devlet adamı ve tarihçilerinden Celalzade Mustafa Çelebi, 18 Mart 1529 tarihinde Kanuni ile arasında geçen ve devamında Fatih Sultan Mehmed Han’ın kıymetini gösteren bir hadiseyi şöyle nakletmektedir: “Bir gün vezirler evlerine gitmek üzere Divan’dan ayrıldıktan sonra Hüdavendigâr Hazretleri (Kanuni) bu fakir kullarını yüksek huzurlarına çağırtıp inci gibi parlak ve düzenli sözlerle lütuflandırdılar. ‘Cenab-ı Hakkın…
Hain yetiştiren sistem!
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Bey, bu hafta eğitim ile ilgili olarak çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Bir taraftan okullaşmada ve eğitim müesseselerinde teknolojik açıdan çok önemli yatırımlar gerçekleştirildiğini belirtirken, diğer taraftan da devrim sırasının eğitimin müfredatına geldiğini ifade ederek şöyle dedi: “Elde ettiğimiz başarılar önemlidir. Buna rağmen eğitim ve kültür konusunda tam istediğimiz seviyeye henüz…

Dinime dahleden bari Müselman olsa!
Son zamanlarda din adına ahkam kesen bazılarının eski veya yeni birtakım söylem ve ifadeleri ortaya saçılmak suretiyle gündem oluşturuldu. Bu durum bilhassa dine ve İslam’a mesafeli hatta düşman kişilerin arayıp da bulamadıkları bir husustur. Zira bunlar meseleyi doğru mu yanlış mı diye ayırt etmezler. Vurmak istediklerine buradan saldırmayı marifet addederler. Nitekim “Kadınlar Günü” yaklaşırken bu köşe yazarları…
II. Abdülhamid Han’ın yanındakiler!
İngilizlerin tesirine girerek ve Ehl-i sünnet itikadından ayrılarak mezhepsiz bir yol izleyen Afgani, Abduh ve Reşit Rıza’nın İslam dünyasının parçalanmasında ve Sultan II. Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesinde büyük rol oynadıklarını üç haftadır yazılarımızda ifade ettik. Okuyucularımdan, “II. Abdülhamid Han’ın yanında hiç mi âlimler yoktu? Şayet varsa biz neden bilmiyoruz” şeklinde epeyce sualler geldi. Aslında Abdülhamid Han döneminde halifenin yanında ve destekçisi…
II. Abdülhamid Han
Sultan Abdülhamid Han hakkında Le Dernier Sultan (Son Sultan) adıyla roman üslubunda bir eser kaleme alan Michel de Grees, bir söyleşisinde şöyle demekteydi: “Abdülhamid Han’ın gerçek hayatı, hayali yendi. Hiçbir roman yazarı bir tek kişinin etrafında dönen bunca cinayet, inkılab devlet darbesi ve dramı uyduramaz. Abdülhamid’in hayatı gerçekten de romaneks unsurlarla dolu…” Gerçekten de hakkında en çok çalışma…
Kişi dilinin altında gizlidir!
“II. Abdülhamid Han’ı anlamak her şeyi anlamak olacaktır”, ifadesi son zamanların moda deyimi olmuştu. Bu büyük Türk hakanının vefatının 100. Yıl dönümünde “onu anlamak her şeyi anlamak olacaktır” diyenlerin de kendisini bir nebze olsun anlamadıklarını ifade ettim. Zira onu anlamak için o dönemde kendisini ortadan kaldıranları ve Osmanlıyı işgal edeceklerin maşası olanları iyi tanımak lazımdı. Yoksa havanda…
Elbette su vermez ipsize kuyu!
Son iki haftadır Pazar Divanı’nda Afgani ve talebesi Abduh’tan etkilenenlerin zamanın halifesi ve Osmanlı hakanı II. Abdülhamid Han’a düşman kesildiklerinden ve onun tahttan indirilmesinde büyük rol sahibi olduklarından bahsettim. Aldığım takdir ve tebrik mesajları yanında Abduh’un bugün hâlâ bir kısım ilahiyat hocalarınca şiddetle tavsiye edildiği hususu dile getirilerek, dindeki fikirleri noktasında çok sualler geldi. Dolayısıyla…
Muhammed Abduh
Sultan II. Abdülhamid Han’ı anlamak için öncelikle onun yıkılmasında birinci derecede önemli rol oynayan ve bilhassa kamuoyunu onun aleyhine çevirmekte etkin roller üstlenen Cemaleddin Afgani’yi tanımak lazım demiştim. Afgani’yi tanıdığınızda yanında kendisinin en büyük yardımcısını göreceksiniz. Günümüz Türkiye’sinde Afgani’den daha tesirli olan bu şahsı anlamayanlar da II. Abdülhamid Han’ı gerçekte anlayamazlar. Hatta içten ve samimi olarak…
Anlamak, ama nasıl?
İlk olarak Necip Fazıl Kısakürek Bey’in kullandığı günümüzde ise sıkça dile getirilen bir söz vardır: “II. Abdülhamid Han’ı anlamak her şeyi anlamak olacaktır.” Oysa bu sözü her fırsatta dile getirenler de maalesef Abdülhamid Han’ı anlayamamaktadır. Nedendir bu? Zira II. Abdülhamid Han’ı, sadece onun zaviyesinden bakmakla anlamak mümkün olamamaktadır. Mesela bendeniz II. Abdülhamid Han’ı anlayabilmek için de şöyle…