Yanlış anlaşılmasın! Bu Süpermen bir anda darda olanın imdadına koşmuyor. Çok özel güçlere sahip değil. Havada uçmuyor. Pencereden dalmıyor. Suda veya uzayda istediği kadar kalamıyor. X-ray görüşü, teleskobik görüş, mikroskobik görüş ve benzeri görüş yetenekleri bulunmuyor. Havasız ortamda kalamıyor. Enerji ememiyor. Süper duyma, süper görme ve süper koklama yetenekleri bulunmuyor.
Yahu bu nasıl bir Süpermen diyeceksiniz!
Evet bu Süpermen farklı. Süper zekâya sahip. Akıl, fikir, problemlere çözüm her şey onda…
Şimdi bazıları bu Süpermen’i yavaş yavaş ülkemizde tanıtmak ülkemize kazandırmak ülkemiz gençlerine örnek yapmak peşindeler.
Kim yapıyor bunu?
Eski Diyanet İşleri Başkanı’mız Mehmet Görmez’in başında olduğu bir ekip!
Peki Süpermen kim: Taha Abdurrahman
Bakınız bu Süpermen’in ülkemizde yapacağı müthiş projeye hazır olunuz şimdi!
İslam Düşünce Enstitüsünün düzenlediği konferans ve mezuniyet töreninin açılış konuşmasında, Mehmet Görmez onu ve hedefini şöyle belirtiyor:
“Taha Abdurrahman, modern zamanların bütün sorularına cevap verebilecek ve sorunlarına çözüm üretebilecek yeni bir İslam felsefesi inşa etmeyi hedeflemiştir.”
Evet eski felsefeler çürüdü. Yeni, fevkalade bir İslam felsefesi gerekli artık. Kim yapacak bunu? Taha Abdurrahman!
Evet işte bu Süpermen geliyor!
Modern zamanlarda ne sorularınız var? Hepsine ilaç Taha Abdurrahman’da! Artık problem yok. Rahat uyuyabilirsiniz. Taha Abdurrahman dertlere deva reçeteleri ile karşınızda!
İslami sorunlarımız mı var! Alın size Taha Abdurrahman. Artık ne gam ne keder. Her mesele Taha Abdurrahman’da biter. Rahat olun beyler!
Bakınız devam ediyor Mehmet Görmez:
“Taha Abdurrahman, taklitçi fikirlerden, tercüme düşüncelerden kurtularak düşünsel ve kültürel bir özgürlük hareketi başlatmak istemiş; taklidin vicdanlarda uzun süre yer bulmasının sebeplerini ve bundan kurtuluşun çarelerini ortaya koyan bir düşünce haritası sunmuştur.”
Bakınız Süpermen Taha Abdurrahman bizi nelerden kurtaracakmış!
Birincisi taklitçi fikirlerden. Taklitçi fikirler diye aşağıladıkları asırlardır Müslümanların bağlı oldukları hak mezheplerden ve Ehl-i Sünnet akidesinden başkası değil. Bunlar zaten mezheplere savaş açmışlardı. Mezhep âlimlerini silip atmışlardı. Zira bunlara göre gelenekçi ve taklitçi fikirler bizi geri bırakmıştı.
İşte Taha Abdurrahman elinde balyoz özür dilerim şahane düşünce haritası ile bunları kökünden temizleyecek. Bugüne kadar Musa Bigiyef, Fazlurrahman ve niceleri beceremediler veya artık onların etkileri kalmadı. Öyleyse alın size Taha Abdurrahman.
Ayrıca tercüme düşüncelerimiz de kalmayacak artık. Yok İmam-ı Gazali’nin yok İmam-ı Rabbani’nin, Mevlâna Halid-i Bağdadi’nin, Hazreti Mevlâna’nın, Molla Fenari’nin, Molla Gürani’nin, Kemalpaşazade’nin kitaplarını tercüme etmek için uğraşmayın artık! Tercüme eserlerden ve bunların eski fikir düşüncelerinden kurtulun!..
Taha Abdurrahman düşünsel ve kültürel özgürlüğü başlatmıştır. Bu müthiş buluşun karşısında kim durabilir. Taha Abdurrahman müthiş projesi olan düşünce haritası ile karşınızdadır.
O, kurtulmamız gereken taklit hastalığı vicdanlarda nasıl bu kadar yer etti, nasıl bir türlü söküp atamadık bunun sebeplerini bulacak, kurtuluş çarelerini ortaya çıkaracak reçetesini hazırlamış olarak karşınızdadır. Onun düşünce haritası üzerinde gezmeye başladığınızda artık korkmayın!
İşte elinde düşünce haritası, geliyor Taha Abdurrahman!
Fötr şapkalı Sorbonne Prof.’u
Büyük düşünür Taha Abdurrahman’ı ülkemize getirttiğimizde, elbette boş bırakmaya gelmezdi. Üç gün boyunca konferanslar, sohbetler verdirildi. İSAM’dan sonra Gazi Üniversitesinin Konferans Salonunda bir konuşma yaptı. Burada kendisine İDE 2024 Yılı Mütefekkir Ödülü takdim edildi.
Sonraki günlerde de Cumhurbaşkanı Millet Kütüphanesinde ve yine Cumhurbaşkanlığı konferans salonunda çeşitli konularda söyleşilerde bulundu.
Basınımız da boş durmadı tabii. Faslı filozofu “Özgün ve çağdaşımız bir düşünür”; “Çağın Müslümanlarına öz güven aşılayan filozof”; “İslami felsefenin önde gelen ismi” ve “Yaşayan en önemli İslam düşünürü” diyerek parlatmaya ve Müslümanlara elden geldiğince duyurmaya çalıştılar.
Mehmet Görmez de bu erişilmez filozofu Türkiye’ye getirmenin parsasını toplayabilmek için boş durmadı. Öyle ya böyle bir düşünür dünyaya binde bir gelirdi. Bu arada başında kırk yıldır taşıdığı fötr şapkayı çıkarttırmayı da ihmal etmedi!
Gelelim şimdi bu filozofu tanımaya.
Eserleri son birkaç yıldır Türkçeye çevrilen Taha Abdurrahman açıkçası şu son gelişine kadar Türk akademiasının pek fazla ilgisini çekmemişti. Türk halkının ise ondan haberi dahi yoktu. Birdenbire bu ilgi niçin ortaya çıkarılmaya çalışıldı bilemiyorum. Burada lanse edilen Faslı filozof mu, yoksa onun üzerinden tekrar prim kasmaya çalışan Mehmet Görmez mi anlayamadım?
Taha Abdurrahman 1944 yılında Fas’ın Cedide şehrinde doğdu. Doğduğu zaman Fas Fransa’nın sömürgesi altındaydı. Onun tanımlaması ile “Dört başı mamur bir kültürel sömürge” olmuştu.
Babasından çok küçük yaşta aldığı dinî tedrisattan sonra ilk ve orta eğitimini bu kültürel sömürgenin etkisi altındaki okullarda yaptı.
Ardından Rabat’taki Muhammed el-Hâmis Üniversitesinde felsefe eğitimi aldı. Parlak bir zekâsı vardı. Batı felsefesine hayran bazı hocaları onu Fransa’ya yönlendirdiler. Zira Ehl-i Sünnet akidesinin hâkim olduğu Fas’ta o dönemde felsefenin fazla bir geleceği yoktu. Dolayısıyla onun bundan sonraki durağı Fransa olacaktı. Sorbonne Üniversitesinde felsefe alanında yüksek eğitime başladı.
1972 yılında Sorbonne Üniversitesinde Dil Felsefesi alanında, “Ontoloji Sorunsalının Dilsel Yapısı” başlıklı teziyle doktorasını tamamladı. Böylece felsefi ihtisasını Fransa’da yapan Taha Abdurrahman, birçok felsefi akımdan istifade etti. Özellikle ihtisas konusu olan mantık ve dil felsefesindeki modern gelişmelerden etkilendi.
O, daha sonra 1985 yılında yine Sorbonne Üniversitede Edebiyat ve İnsani Bilimler bölümünde Doğal ve Argümantatif İstidlalin Mantığı isimli teziyle ikinci bir doktora daha yapacaktır.
Mezun olduğu Rabat Muhammed el-Hâmis Üniversitesinde görev yapan, mantık ve dil felsefesi dersleri okutan Taha Abdurrahman 2005 yılında emekliye ayrıldı.
Felsefe alanında pek çok eser yazmıştır. Eserlerinin çoğu İslami terminoloji ile ilgili olması kendisine İslam filozofu denilmesine yol açmıştır.
Bizde böyle oluyor mösyö!
Taha Abdurrahman bir felsefecidir. Batı’yı, moderniteyi yerine göre dinî terminolojiyi uzun uzun değerlendirmek onların ihtiva ettiği veya edeceği manaları sorgulamaktadır.
Peki Taha Abdurrahman’ı yere göğe sığdıramayanlar, parlak ve hamasi nutuklarla övenler hangi felsefe ve düşünceyle onu tartışmasız kabul etmektedir.
O, bir müfessir, muhaddis değildir. Fıkıh ve kelam âlimi de değildir. Neticede felsefecidir. Felsefe ise bir akıl ürünüdür. Taha Abdurrahman şaşmaz ve yanılmaz bir akla mı sahiptir? Fikirlerinin kaynağı nedir? Onun her meselede doğruyu yakaladığı ve çağın düşünürü olduğu hiç sorgulamadan nasıl kabul edilebilir?
Toplanıp ehl-i heva her biri bir saz çalar,
Çelebi böyle olur bizde konser dediğin
Bizdeki reformistler âyetleri, hadisleri, mezhep imamlarımızın hükümlerini yok edinceye veya ucundan kenarından insanların kafalarına şüpheler sokuncaya kadar irdelerler. Gençlere sorgulayıcı, tenkitçi, şüpheci olun diyerek özgür ve hür düşünce havarisi kesilirler. Fakat İslam’da kafasına göre konuşan, yorum yapan olunca hiç seslerini çıkarmazlar. Aklına uyanı ayakta hararetle alkışlarlar. Onlar işte bunun için FETÖ’nün dindeki yıkımını on yıllarca göremediler. Hâlâ da kör gözlükle ilerlemelerini anlamak gerçekten zordur. Birileri bunu hiç mi tefekkür etmez!
Mesela Taha Abdurrahman ılımlı İslam, dinlerarası diyalog konularında neler söylemektedir. Dinde reform ve tarihselcilik noktalarında fikri nedir? Batılıların müsteşrikler eliyle hamur gibi yoğurduğu İslam düşüncesinin neresindedir? Bidat fırkaları konusunda nasıl bir yol haritası izlemektedir. Sorsanız tek kelime edemezler.
Ben onu parlak nutuklarla övenlerin daha bir makalesini dahi okuduklarından emin olamadım. Zira bazı fikirlerini orada serdetmiş olsaydı, eminim Mehmet Görmez ve avanesinin yüzleri kıpkırmızı olurdu.
Nereden çağırdık bu adamı derlerdi. Keşke başındaki fötrü çıkarttırmasaydık diye hayıflanırlardı.
Haftaya inşallah Taha Abdurrahman’ın fikirlerini irdeleyeceğiz.
TEFEKKÜR
Bâtıl hemişe bâtıl ü bî-hûdedir velî
Müşkil budur ki sûret-i haktan zuhûr ede
Nef’î
(Yanlış her zaman yanlış ve yararsızdır ama,
Problem olan doğru kılığında ortaya çıkmasıdır).
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
02.08.2024
Türkiye Gazetesi